Alıntı:
Dasiva Nickli Üyeden Alıntı
Üstad malumunuzdur ki
İsra suresi 79. ayetinde Allah şöyle buyuruyor:
Geceleyin yalnız sana mahsus olmak üzere teheccüd namazı kıl. Umulur ki, Rabbin seni öğülmüş bir makama gönderiverir. (İbni Kesir)
Bu ayette dahi Allah 'umulur ki' demiş. Bizde her ezan duasının sonunda peygamberimizin o makama erişmesi için duada bulunuruz.
1. Hadis Hz Fatıma nın Hz Aliye kıyamete kadar olacak HEPSİNİ anlatmasıda Kuran'a göre çelişkilidir. (Veley ki oldu HZ Ali nerede ne zaman vefat şehit edileceğinide öğrenmiş olurdu)
2. Hadis açıklaması yukarıda.
innallahe bi kulli şey'in alim.
|
Kul marifet makamına geldiğinde Allah Teâlâ kişiye keşfinde bunları gösterir. Muhyiddin ibn Arabi Hz der ki "Allah Teâlâ bana keşfimde varoluştan yok oluşa kadar her şeyi gösterdi. Ben Hz.Muhammed'in davetine dönüp icabet ettim." Kalp her şeyi bilir sözü bu makamdakiler için geçerlidir lâkin çoğu buna yeltenmez. Hz.Peygamber, bazı sahabelere vefat edeceği yeri ve nasıl şehit edileceğini söylemiş, bazılarına söylememiştir. Buradaki sırrı da sen anla. Her şeyi bilmek ile Allah'ı bilmek farklı kavramlar. Tevhid mertebesine gelen her evliya çoğu şeyi bilebilir çünkü Allah'ta fena bulup baki olmuştur. Bu bilgi ezber bozan bir şey olduğu için çok kafa karıştırıcıdır. Tevhidde birlik olduğu için mertebeler ortadan kalkar sadece Allah katındaki yakınlık durumu ortaya çıkar. Yani şöyle ki biz çokluk aleminde işleri karıştırmamak için A makamı, B makamı deriz. Fakat Hakikatte bu yoktur çünkü Allah'tan gayr-ı bir şey yokki mertebe olsun. Hakikat tektir sadece hükümler farklılık gösterir. Bilme kavramı oradan itibaren Allah'ın zatına yönelik olur. Şimdi biz bilmeyi yaratılan şeyler üzerinden güderken marifet ehli bu yaratılan eşyanın sırrına vakıf olduğu için yaratılanı da bilirler. "Allah, Adem'e bütün esmayı öğretti.” bu sözün tefsiri zaten yaratılan her şeydir. Esmalar ile Allah'ın zatı ayrıdır. Esmalar, Allah'ındır lâkin Allah zatı itibariyle bundan münezzehtir. Bayezid Bestami Hz der ki "Benim mülküm senin mülkünden daha büyüktür." Bu söze şeriat makamından bakılırsa dinden çıkmış olur, hakikatten bakılırsa aşık sözüdür. Sözün manası olarak kişinin sadrı genişledikçe hem Allah'ı hem de onun mülkiyetini içine alır. "Mümin kulumun kalbine sığdım" Dolayısıyla hazret böyle bir latife yapmış. Bu olaylara bakmak için üst mertebeden hüküm vermek gerek. Bunu zaten yapamayanlar bu velilerin idam fermanını vermiştir. Hallac Mansur Hz, yanlış bir şey söylemedi sadece onun hükmünü verenler kendi mertebesinde takılı kaldı.