Bu konuya olumlu yaklaşanlar ise şöyle diyorlar:
a. Hz. Peygamber (a.s.m), her zaman kendisine salavat getirmemizi emretmiştir. Hatta Kur’an’da da ona salavat getirmemiz emredilmiştir. (bk. Ahzab, 33/56)
b. Ezanlardan sonra ezan duasını okumamız ve ona “vesile verilmesi ve makam-ı mahmuda çıkması" için dua etmemiz emredilmiştir. (Buharî, Ezan, 8; Ebû Dâvud. Salât, 37; Tirmizi, Salât, 43)
c. Peygamberimiz (a.s.m) bizzat Hz. Ömer (ra)’den dua talep etmiştir. (Ebû Dâvûd, Vitir 23; Tirmizî, Daavât 110; İbni Mâce, Menâsik 5)
d. Selef âlimleri arasında böyle bir adet olmazsa bile, daha sonra ümmet arasında yaygın bir güzel adet olmuştur. “Ümmetin güzel gördüğü şey güzeldir” (Müsned, 1/379) hadis-i şerifin mesajına göre, bu da güzel bir adettir. (krş. Şeyh Zeynuddin Abdurraham el-Kurdî, Kitabu’n-nasiha)
Bütün bu hususlar gösteriyor ki, “Hz. Peygamber (a.s.m)’in ihtiyacı yok” diye bir gerekçe göstererek bunun caiz olmadığını söylemek, isabetli bir yaklaşım değildir.
Hz. Peygamber (a.s.m)’den çok sonra ortaya çıkmış Mevlid okumak da böyledir. Asr-ı saadette olmadığı için “bidat” denilse bile, “güzel bidat” olarak kabul görmüştür.
İbn Abidin de bu konuya değinmiş ve İbn Hacer, İbn Sübkî’nin konuyla ilgili İbn Teymiye’nin olumsuz tavrını eleştirdiklerini belirttikten sonra alimlerin görüşlerini aktarırken İbn Hacer’in “el-Fetava’l-Fıkhıye” adlı eserinden naklen şu bilgilere yer vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.m)’e Kur’an’ın sevabını hediye etmek, herkesin ona karşı bir vefa borcudur. Kişinin Kur’an dahil amellerinin sevabını başkasına hediye etmek için ondan özel izin alması gerekmez.
Nitekim, İbn Ömer, Hz. Peygamber (a.s.m)’in vefatından sonra -vasiyeti olmadığı halde- onun yerine defalarca umre yapmıştır. İbnu’l-Muvaffak’ın onun yerine yetmiş defa hac yaptığı bildirilmiştir. Yine İbn Serrac onun için on binden fazla hatim indirmiş ve bir o kadar da kurban kesmiştir.
İbn Abidin’in bildirdiğine göre, bu bilgilerin bir benzerini Hanefîlerin Müftüsü eş-Şihab Ahmed b. eş-Şelebî aktarmıştır. Hanbelî alimlerinden İbn Akîl ise, okunan Kur’an’ın sevabını Peygamberimiz (a.s.m)’e hediye etmenin müstehap olduğunu söylemiştir.
İbn Abidin şu noktayı özellikle vurgulamıştır: Hanefî alimlerine göre, kişi kendi amelinin sevabını başkasına hediye edebilir. O halde Hz. Peygamber (a.s.m)’i bundan istisna etmek yanlıştır. Kaldı ki, kendisi, bu ümmete hakikatleri ders vermek suretiyle herkesten daha fazla böyle bir sevabın kendisine hediye edilmesine layıktır. Bu ümmetinin kendisine karşı yapması gereken bir vefa borcudur. (bk. Reddu’l-Muhtar, 2/244)
Ümmetin Hz. Resulullah (asm)'a ihtiyacı fazladır. Hele bu ihtiyaç, uzun ve tehlikeli, meşakkatli âhiret hallerinde son derece fazla olacaktır. Resul-i Ekrem (a.s.m)'ın bu itibarı, tabir caiz ise Allahuteâla nezdindeki bu kıymeti, ne kadar artarsa, bu imkânların kullanılması o derece fazlalaşacaktır. Her bir Müslümanın ondan istifadesi daha da artacaktır.
Alıntı:
Dininiguclendir Nickli Üyeden Alıntı
valla ben okur o benden daha hayırlı der peygamber efendimize bağışlardım da doğru değilmiş
|
Doğrusu bağışlamaktır kardeşim bağışlamaya devam et selefi-vehhabi görüşlerine aldırış etme