Kur’ân-ı Kerim’de rızkın sahibinin Allah Teâlâ olduğu vurgulu bir şekilde dile getirilmiştir. Canlılar dünyasında hayatiyetini sürdürmekten aciz pek çok varlık Allah’ın onlara sunduğu imkânların kolaylığı ile varlıklarını sürdürmektedirler. Bu bakımdan Allah’ın Rezzak oluşu ulema tarafından yalnızca insanla ilgili görülmemiş, O’nun kâinatla ilgili isimlerinden sayılmıştır. Öte yandan insanın rızkını elde etmesi için kendi çalışması ve gayretine de ayrıca değinilmiştir: “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır” (Necm suresi Ayet 39). İnsanlığın hikâyesi açısından meseleye baktığımızda Hz. Âdem’in eşiyle yasak meyveyi yiyerek dünya hayatına gelmelerinde rızık için çabalarının gerekeceği kendilerine söylenmiştir (Tâhâ Suresi Ayet 117). Bu da gösteriyor ki ne kazanırsak kazanalım esasta Allah’ın bize verdiği rızkı elde etmiş oluruz. Lakin bu yolda bazı meşakkatler de bizi beklemektedir. Rızık kaygısı abartıldığında insana cimrilik, yalan, hile, haset ve ihtiraslı olmak gibi kötü huylar kazandırması mümkündür. Hatta insanoğlunun bu konuda caniliğe dahi yönelebilmesi mukadder olmuştur. Örneğin İslâm gelmeden önce Cahiliye Dönemi Araplarının fakirlik korkusuyla o gün savaş yapamayan, ganimet toplayamayan kız çocuklarını verimsiz sayarak öldürdüklerini biliyoruz. İslâm bu endişenin kesinlikle yersiz olduğunu dile getirmiş, bu konuda insanlığı uyarmıştır. (En’âm suresi Ayet 151; İsra suresi Ayet 31). İslâm’da rızkın kapsamı yalnızca yiyip içtiğimiz nimetler değildir. Dinin muhatabı olmak, hidayette olmak ve peygamberlerle desteklenmek de rızıklar cümlesinden sayılmıştır (Bakara suresi Ayet 3; Âl-i İmrân Suresi Ayet 169; Hûd Suresi Ayet 88; Meryem Suresi Ayet 62). Bir yandan rızkın helal ve temiz olmasının önemine işaret edilirken öte yandan yanlış tevekkül anlayışından sakınmamız öğütlenmiştir.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|