Bakara suresi 106. Ayet, İslami literatürde, ‘’şeri bir hükmün daha sonra gelen şeri bir delille kaldırılması’’ veya bir şeri delilden sonra onun içerdiği hükmün aksini gerektiren başka bir şeri delilin varis olması diye tarif edilen ‘’nesh’’’ten ziyade tıpkı kıble değişikliği meselesinde olduğu gibi geçmiş şeriatlardaki bir sembolün yerine başka bir sembolün ikame edilmesiyle ilgilidir. Mamafih klasik dönemlerdeki İslam alimlerinin hemen tamamı neshin aklen caiz ve Kur’an metninde de vaki olduğu hususunda hemfikirdir. Dahası klasik dönemlerde Kur’an’da neshin vaki olduğunu kabul etmenin sahih itikatli mümin olmanın bir gereği hatta Müslümanlığın sıhhat ölçüsü gibi değerlendirildiğini neshi reddetmenin ise problemli bir İslam anlayışına sahip olmakla eşdeğer görüldüğünü belirtmek gerekir..
Örnek vermek gerekirse meşhur Hanefi fakihi Serahsi neshin caiz mümkün olmadığını savunanları ‘’fikir ve görüşlerine itimat edilmeyecek kimseler’’ olarak değerlendirmiş, hatta İslam inancına sahip bir kimsenin ‘’Nesh’’ diye bir şey yoktur’’ demesinin söz konusu olmadığına dikkat çekmiştir. (Serahsi Usulu’s-Seahsi cilt 2 sayfa 54) Bir başka Hanefi alimi Cassas Kur’an’a mütevatir hadislere selef ve halef ulemasının ittifakına açıkça muhalefet ettiğini belirtmiştir. (Cassas, el-Fusul fi’l-Usul cilt 2 sayfa 217) Bedreddin ez-Zerkeşi ise büyük alimlerin (eimme) Kur’an’daki nasih ve mensuh ayetler hakkında vukuf sahibi olmadan tefsir faaliyetine soyunmak hiç kimse için caiz değildir şeklinde bir görüş sahibi olduklarını belirtmiştir. (Zekeşi el-Burhan cilt 2 sayfa 29) Ayrıca birçok klasik kaynakta neshin Yahudilerce reddedildiğine müslümanlar arasında Ebu Müslim el- İsfehani dışında hiç kimsenin neshi inkar yönünde görüş belirtmediğine dair ifadelere yer verilmiş hatta onun görüşü ‘’merzul’’ (rezil, pespaye diye nitelendirilmiştir.(İbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’an cilt 1 sayfa 379)
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|