Epifiz Bezinin Sırları ve Kristaller
Epifiz Bezinin Sırları
Kristal nedir?
Kristaller ile frekans arasında nasıl bir ilişki vardır?
Epifiz calisma mekanizmasında kristaller neden kullanılıyor?
Beynin merkezine yakın bir yerde kozalak şeklinde minik bir bez var. Bu bez fiziksel bedenimizin en muhteşem parçalarından birisi olabilir. Bu pineal bezin(epifiz bezinin), seratonin, melatonin yanısıra, uyuma ve uyanma döngülerini düzenleyen, ruh halimiz üzerinde önemli role sahip nörotransmitterler ürettiğini biliyoruz. Ama ayrıca pineal bezin DMT (dimethyltryptamine: doğal psikedelik bilinç durumu yaratan bir nörotransmitterdir.) ürettiği de doğru olabilir. Eğer öyleyse bu küçük bez sadece psikolojik sağlığımız üzerinde önemli bir rol oynamakla kalmıyor ayrıca insanlığın gerçek potansiyelinin şifresini de elinde tutuyor olabilir.
Pineal Bezin Sırları
Bu bezin içinde kristallerden oluşan bir su rezervuarı var. Bu kristallerin piezoelektrik(preslenmiş elektrik parçası) özellikleri var. Ayrıca piezoluminescence (piezo ışıldama) denilen başka bir şey daha var. Küçük bir çakmağı çaktığınızda minik bir kıvılcım ortaya çıkar. Bu kıvılcım, sıkıştırılmış bir kristalden kaynaklanır. Kristal sıkıştırıldığında, fotonlar açığa çıkar. Beyninizde bu özelliklere sahip minik kristallerden bulunmaktadır. Bundan daha iyi bir şey de, piezochromizm denilen bir özelliğin daha bulunmasıdır. Piezochromatik kristaller, gökkuşağındaki her renk ışığı açığa çıkarabilen kristallerdir. Bunu yapan asıl kimyasal dimethyltryptamine gibi görünüyor. DMT, içinde sentezlendiği kapta parçalanıp, bir tornavidayla vurulduğunda : BAM Kocaman renkli bir ışık patlaması elde edersiniz. Kocaman kırmızı patlama. Kocaman yeşil patlama. Kocaman sarı patlama. Kocaman mavi patlama. Beyninizde minik kristaller dolaşmaktadır.
DMT yada dimethyltryptamine, pineal bez tarafından salındığı ve bizlere yüksek manevi durumlar yaşattığı farz edilmektedir. Belki de DMT, pineal bezin merceğidir ve normalde duyularımızın ulaşabildiğinden çok daha geniş alanlardaki gerçekliği görmemizi sağlıyordur.
Etrafında hale olan Buda imajını hatırlarsınız. Buda veya Hz. İsa’nın başının etrafında her zaman bir hale vardır. İnsanlar bu halelerin içinde haç olduğunu söyleseler de aslında bu ışık demetidir. Bu ışığı harekete geçirmeyi hatırlayabilir ya da öğrenebilirsiniz.
Pek çok eski ezoterik gelenekler ve mistik semboller, epifizin potansiyelinden haberdardılar. Yunanlılar, pinealin (epifizin) düşünsel alemlerle bağlantı noktamız olduğuna inanıyorlardı. Budistler ruhsal aydınlanmanın sembolü olarak görmektedirler. Hinduizm de ise epifiz, sezgi ve ilhamın merkezi olan 3. göz çakrası ile bağlantı sağlamaktadır. Hz. İsa, (3.)gözün, bedenin lambası olduğunu bildirmiştir. Bu yüzden eğer gözünüz net ise, tüm bedeniniz ışıkla dolacaktır. Eğer Rene Descartes haklıysa ve pineal bez gerçekten insan ruhunun merkeziyse, o taktirde bu gelenekler doğrudur ve pineal bezin fiziksel ve ruhsal alemler arasında bağlantı kurduğuna inanmak da doğrudur.
Peki 3.gözü nereden biliyorlardı? Her bir çakra bir organla bağlantılıdır. Beni büyüleyen şeylerden birisi de 6. çakranın pineal bez ile bağlantılı olmasıdır. Pineal bezin üzerinde fotoreseptörler vardır. Binlerce yıl önce, pinealde fotoreseptörler olduğunu bilmeden önce bile bunu biliyorlardı. Bu göstermektedir ki, şu anki teknolojimize rağmen eskiden daha fazla şey biliyorduk.
Pineal bez içinde pineolosit denilen dokular bulunmaktadır. Pineolositler, göz retinanızdaki çubuk ve konilere benzerler. Bu doğru. Pineal aslında 3. gözünüzdür. Beyninizin merkezinde 3. gözünüz var ve 3. gözünüzün de retinal dokusu var. Fiziksel gözlerinizin, beyninizdeki görsel korteks ile bağlantısı nasılsa, aynısı 3. gözünüz için de geçerli. Peki eskiden bunu nasıl bilebiliyorlardı ki? Beyinle ilgili bu kadar muhteşem bir bilgiyi elde edebilmiş olmaları, çok ileri teknolojiye sahip olmalarını gerektirmektedir. Vardı da. Titreşebilen ve gökkuşağındaki tüm renkleri açığa çıkarabilen minik kristalleriniz olmasının ne demek olduğunu bir düşünün. İnsanlar bedenlerinden çıktıklarında ya da ölüme yakın deneyim yaşadıklarında gümüş bir kordon gördüklerini iddia ediyorlar. Bu kordon, astral bedenleri ile fiziksel bedenlerini birbirine bağlamaktadır. Aslında öyle görünüyor ki, pineal bez üst boyutlar ile aramızda bağlantı görevi görmekte ve ruhsal-manevi alemlere erişimimizi sağlamaktadır. Eğer bu doğruysa, o zaman insanlık çok daha büyük bir uyanışın eşiğinde demektir. Ama bu uyanış zorluklar ve mücadeleler olmadan gerçekleşmez.
Floridin endokrin sisteminizin işleyişine, bezlerin işleyişine, engel olduğu çok iyi biliniyor. Bu bezler, maneviyat ve enerji seviyeleri ile bağlantı kapılarımız. Bence florid, manevi bağlantıyı kesiyor. Bir şekilde beyninizi kilitlerseniz, yani florid pinealinizi kapatırsa, alüminyum gıdalar sinir sisteminizi etkilerse ya da suni tatlandırıcılar, o zaman tam bir kafes içindesiniz demektir. Potansiyelimizin kesinlikle yeterince farkında değiliz. Muhtemelen aslında olabileceğinden çok daha az şifa veriyor, cömert davranıyor ve eğitici davranıyoruz. Bu yüzden bugünlerde pek çok insan, yaygın bilimin de öğrettiği üzere, sadece biyolojik deri bir çanta olduğuna, fiziksel varlığı ötesinde bir varlığı olmadığına bir şekilde ikna olmuş görünüyor.
Bilinciniz yok, ruhunuz yok, özgür iradeniz yok ve öldüğünüzde de yitip gidersiniz ve her şey biter sonsuza dek. Bu çok tehlikeli bir felsefe. Alzeimer, Parkinson, ADHD gibi nörolojik hastalıklarıyla uğraşıyoruz. Bence nüfusun düşünce seviyesini azaltmak için sürdürülen planlı bir çalışma söz konusu. Böylece bir gün bir şeyler fark ettiklerinde, felç olmuş gibi ne yapacaklarını, nasıl tepki vereceklerini bilemez durumda olurlar. Esasen büyük resimde olan bitenin ne olduğunu kavrayamaz halde olurlar. Kutsal kitapta anlatılan, alınlarında hayvan/canavar damgası olan insanlar, pineal bezi, 3. gözü kapalı insanları anlatmaktadır. Bu insanların kendilerini tanıma yolunda kozmik yapıyla temasları engellenmiştir ve bu dönüştürülecektir. Bu nokta olup biteni anlamak için çok önemli. Spritüel ölüm aydınlanmaya dönüştürülüyor ve bu göz açıp kapayıncaya kadar olacaktır.
Çevremizde maruz kaldığımız toksinlere ve yediğimiz gıdaların yoğun kimyasal işlem görmüş olmasına rağmen insanlık yinede uyanıyor. 7,03 Her yeni günde sonsuzluk ışığı üzerimize doğarak beklenmedik bir aydınlanma getiriyor. İnsanlar, bilinçlerinin yaşam tarafından yönlendirildiğini fark etmiyorlar. Pineal bez bilincin merkezidir. Beyin kimyası bununla uyumla olarak çalışır. Sabah uyandığınızda, gözünüzün arkasındaki reseptörler ışığı algıladığı anda, optik siniriniz pineal beze sinyal gönderir. Pineal bez de seratonin üretmeye başlar. Seratonin gündüz nörotransmitteridir. Bunların hepsi beyin kimyası. Işık gözlerinize gelir, pineal beze sinyal gider. Bu da beyninizdeki kimyasalları değiştirir. Beyninizde aniden seratonin patlaması olur ve mutlu olursunuz. Bunların tamamı bilincin bir parçasıdır ve güneş tarafından yönlendirilir.
Dünya’nın enerjisi 2012 de olduğundan çok daha yüksek ve bu artmaya devam edecek. Dünyamızı bombardımana tutan güneş fırtınalarının psikoaktif deneyimler yarattığı kanıtlanmıştır. Yani ışığın rengi bilincinizi değiştirir. Eğer Güneş değişiyorsa, o zaman bilincimizin değişmesi de muhtemeldir. Bence bunların tamamı yaşamakta olduğumuz “uyanma” süreciyle ilgili. Buna pineal bez aktivasyonu diyebilirsiniz, yaklaşan Altın Çağ diyebilirsiniz ya da içinden geçmekte olduğumuz enerjik değişim diyebilirsiniz. Son 20 yıldır değişen Güneş yapısı da, içinde bulunduğumuz bu uyanışa sebep olmuş olabilir.
Üniversitelerin topladığı bilgiyi kullanarak farklı sonuçlar elde ediyorum. Üniversiteler diyor ki, anyonik orandaki değişiklik halüsinasyonları yaratır, bu yüzden halüsinasyonlar gerçek değildirler. Bense bu çalışmalardan şunu çıkarıyorum: anyonik oran değişikliği pinealde kapılar açar ve çok boyutlu deneyimler yaşamamıza sebep olur.
Pineal bezin, manevi gelişimimizde anahtar rol oynadığını bildiğimiz için, 3. gözümüzün açık kaldığından emin olmak için elimizden geleni yapmalıyız. Böylelikle varlığın daha üst alemleriyle bağlantıda kalabiliriz.
Bence pek çok insanın yanlış anladığı bir şey var: İnsanın ark alanının otomatik olarak yönetildiğini düşünüyorlar. Ama öyle değil. Sürdürebilme gerektirir. Ark alanımızı sürdürebilmenin anahtarları ve sorumlulukları var.
Bu yüzden yaşlı insanlar yaşam sevinçlerini nispeten kaybederler. Bedeninizde olanları ve yeniden bağlantı kurabileceğinizi fark ederek çok kolaylıkla öğrenebileceğiniz bir şey var: Alfa dalgaları üretmeyi öğrenmek ilk adımdır. Alfa dalgaları üretmeyi öğrendikten sonra, beyninizde olan her şeyi yeniden uyarlayabilirsiniz: pineal bezinizi, pineal çakranızı, hipofiz bezi çakranızı. Her şeyi yeniden uyarlayabilir ve gerçekten 3. gözünüzü açabilirsiniz. Bu ışın demetlerini yeniden aktive edebilirsiniz. Çok daha psişik, telapatik olabilirisiniz. Daha fazla algılayacak ve daha fazla duyarlı olacaksınız. Başlangıçta büyük bir sarsıntı olacak. Ne de olsa alem sizin için açılıyor ama bir süre sonra buna alışacaksınız. Normal gelecek. Günlük hayatta faydalı ve de normal olacak.
Tarihte ilk kez tüm insanlık, kendilerindeki keşfedilmemiş potansiyellerini ortaya çıkarma fırsatı ile karşı karşıya. Toksinlerden uzak durarak, güneş ışığı alarak, farklı meditasyon yöntemlerine başvurarak, bu minik pineal bezin tüm potansiyelini artırabilir ve evrenin en büyük sırlarına tanıklık edebilirsiniz.
|