Alıntı:
ikarus Nickli Üyeden Alıntı
Selamünaleyküm. Uzun zamandır kanun çalmayı öğrenmek istiyordum ve ders almaya başladım sonunda. Ama bir yanimda yanlış bir şey yapıyormuşum hissi var. Kanun çalmak günah mıdır bilginiz var mi kiymetli hocalarim?
|
Hanefî ve Hambelî mezhebi mensupları her ne kadar genel anlamda müziği ve şarkı söylemeyi haram davranışlar arasında saymış olsalar da, aralarındaki İmam Ebû Yûsuf gibi bazı bilginler, yerine göre müziği mekruh bile görmemişlerdir. Nitekim İmam Ebû Yûsuf’a sorulan; “Düğün dışında, meselâ kadının ve çocuğun kendi evinde def çalıp şarkı söylemesine ne dersin?” şeklindeki soruya “Bunda kerahet yoktur” cevabını vermiştir[Aynî; Umdetu’l-Kâri, c. III, s. 359. ]Diğer yandan İmam Şâfiî ile İmam Mâlik’ten iki ayrı görüş nakledilmektedir. Bu görüşlerden biri müziğin mekruh bir davranış olduğu şeklinde, diğeri de müzik eşliğinde başka bir haram işlenmediği sürece müziğin mubah, yani helâl olduğu yönündedir. Ayrıca tüm tasavvuf erbabı ile Zâhiriye mezhebi mensupları, müziğin her türünün helâl birer davranış olduğu görüşündedirler.[ Süleyman Uludağ; İslâm Açısından Mûsikî ve Semâ, s. 168-187.]Ancak şarkı konusunda mutlaka uyulması gereken bazı hususlar vardır. Onlar da şunlardır:
a. Şarkı, İslâm adabının ve öğretilerinin uygun görmediği sözleri içermemiş olmalıdır. Meselâ söylenen ya da dinlenen şarkı, şayet İslâm dinine göre kullanımı haram olan sarhoş edici bir içkiyi yücelten ve onu içmeyi teşvik eden bir şarkı ise; onu söylemek haram olduğu gibi, onu dinlemek de haramdır.
b. Bazen söylenen şarkının sözleri, İslâm adabına uygun olduğu halde, onu söyleyen kimse bazı jest, mimik ve kırıtmalarla şehveti coşturduğu ve bir takım cinsel sapmalara sebep olduğu için, aslında helâl olan şarkıyı harama dönüştürmüş olur.
c. Bilindiği gibi İslâm dini, her konuda ve hatta ibadetlerde bile haddi aşmayı, aşırılığa gitmeyi ve israfı hoş görmediğine göre, eğlence yoluyla zaman israfını da elbette hoş görmez. Çünkü zaman, hayatın kendisidir. Şüphesiz helâl olan işlerde yapılan her israf, mutlaka bazı görevlerin zamanını çalar. Bunun için; “Her israfın yanı başında mutlaka kaybolmuş bir hak vardır” özdeyişi söylenmiştir.
d. Bunun dışında geriye bazı şeyler kalır ki insan, yaptığı iş hakkında kendi hükmünü kendisi verebilir. Meselâ dinlenen şarkı, dinleyenin şehvetini coşturacak ve onu başka âlemlere sürükleyip maddi varlığını manevi varlığına baskın hale getirecek nitelikte olursa; o zaman kendisi ondan vazgeçmeli ve kalbine, dinî duygularına ve ahlâkına yönelen fitne rüzgarının estiği pencereyi kapatıp rahat etme yolunu seçmelidir.
e. İslâm hukukçuları tarafından oybirliği ile kabul edilen görüşe göre şarkı ve müzik, alkollü içki meclisleri ya da İslâm ahlâkına uygun olmayan görüntüler gibi başka haramlarla birlikte icra edilmesi durumunda o da haram olur. Hz. Peygamber (s.a.s), işte bu tür şarkı ve müziğin dinlenmesini ve icra edilmesini hem ev halkına ve hem de diğer Müslümanlara yasaklayarak şöyle buyurmuştur: “Bir zaman gelecek ki; benim ümmetimden bazıları, başka isimlerle andıkları alkollü içkiyi müzik ve kadın şarkıcıların eşliğinde içeceklerdir. Allah, işte onların altındaki yeri altüst edecek ve onların bir kısmını maymunlara, bir kısmını da domuzlara dönüştürecektir.[ İbn-i Mâce; Fiten, 22. Ahmed b. Hambel; Müsned, V/ 342.] Hadis-i şerifteki bu ifade, onların belki şekil olarak maymunlara ve domuzlara dönüştürülmeleri söz konusu olmasa bile, insan sureti içinde bulundukları halde kişiliklerinin ve ruhlarının maymun iştahına ve domuz ruhuna dönüştürüleceği anlamındadır. Özetlemek gerekirse İmam Gazali’nin de katıldığı görüşe göre genel anlamda müzik, yerine göre haram, mekruh, helâl ya da müstehap veya mendup olarak değerlendirilebilir. Meselâ;
a. Gençlerin yalnızca şehvet duygularını tahrik eden müzik, onlar için haramdır.
b. Zamanının çoğunu müzikle geçirmeyi âdet edinen kimseler için müzik, mekruhtur.
c. Güzel sesi dinlemekten zevk almaktan başka bir duyguya kapılmayan kimse için müzik, helâldir.
d. Allah’a ve diğer manevî değerlere karşı sevgi duygularını coşturan müzik ise; müstehap veya menduptur.[ evkânî; Neylu’l-Evtâr, c. II, s. 302.]