Alıntı:
ozge628 Nickli Üyeden Alıntı
Tam olarak nedir ?hiç bir şey yapmamak mıdır? Çünkü insan çaba harcadıkları yaptıkları olmadık ca sonuç vermedikçe daha çok üzülüyor umut edip umutları olmadıkça daha çok üzülüyor hiç bir şey yapmadan nasıl durulur ?
|
Tevekkül, sözlükte; “güvenmek, dayanmak, işi başkasına havale etmek” demektir. Terim olarak; “istediğimizi elde etmek için gerekli her şeyi yaptıktan, sebeplere, vasıtalara müracaat ettikten sonra, işi Allah’a havale etmek, Allah’a güvenip dayanmaktır. ”Eski deyimle, “esbaba tevessül, Allah’a tevekkül”, kader inancı açısından çok mühimdir. Mümin bir şeyi elde etmek isterse, önce onu elde etmek için ne elzem ise, onu ifa edecek, neticeyi Allah’a havale edecektir. Sebeplere sarılmadan, üzerimize düşen vazifeyi yapmadan, işleri Allah’a havale etmek doğru değildir. Bu hususta şöyle buyrulur:“ Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.” (Âl-i İmrân, Suresi ayet 159) İnsan, bir şey yapacağı zaman, önce niyet edecek, karar verecek, teşebbüste bulunacak, onu elde etmek için gerekli şartlara riayet edecek, sonra onu vermesi için Allah’a havale edecektir. Bir bedevî Hz. Peygambere gelerek;“ Yâ Rasulallah! Devemi bağlayıp da mı Allah’a tevekkül edeyim, salıverip de mi?” diye sormuş, Peygamberimiz;“Önce deveni bağla, sonra Allah’a tevekkül et!” buyurmuştur.( Tirmizî, Kıyamet, 60.)Bu hadis-i şerif, tevekkül konusunda mühim bir ölçüdür. Mü’min, önce sebeplere sarılacak, sonra isteyeceği şeyi Allah’a havale edecektir. Sebeplere sarılmadan Allah’a ısmarlamak/tevekkül doğru değildir. Bir öğrenci diploma almak için okula devam etmeli, derslere çalışmalı, sınavlarda başarılı olmalıdır ki diploma alabilsin. Bunu herkes böyle bilir ve böyle hareket eder. Bir çiftçi ürün elde etmek için önce tarlayı sürmeli, tohumu ekmeli, zamanı gelince sulamalı, gübrelemeli, ilaçlamalı, ondan sonra iyi ürün vermesini Allah’tan beklemelidir. Bir kimse ciddî bir hastalığa yakalanırsa, doktora gitmeli, muayene olmalı, gerekirse tetkikler yaptırmalı, doğru teşhis konmalı, verilen ilaçları doktorun tavsiyesine göre kullanmalıdır. Ama bunları yapan insan mutlaka iyileşecek diye bir şart yoktur. Allah Teâlâ, onun iyileşmesini takdir buyurmuşsa, iyileşir. Yoksa, iyileşmez. Her şey Yüce Allah’ın irade ve takdirine bağlıdır. Bir mü’min böyle bilir, böyle inanır. Sebeplere sarılmadan, üzerimize düşen vazifeyi yapmadan; “Kaderde ne varsa, o olur” demek doğru değildir. Çünkü kaderde ne olduğunu biz bilmiyoruz.“Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah’a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.” (Talâk, Suresi Ayet 3) Kim Allah’a tevekkül ederse/güvenirse, Allah, ona yeter. Müminler ancak Allah’a tevekkül ederler, O’na güvenip dayanırlar “Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.” (Enfâl, Suresi ayet 2)Tevekkül eden kişi, kayıtsız şartsız Allah’a teslim olmuş, ilâhî kadere rıza göstermiştir. Tevekkül, tembellik ve miskinlik değildir. Yüce Rabbimiz bu âlemde her şeyi belli kurallara ve kanunlara bağlamıştır. Mü’min de hayatını bu kanunlara göre düzenler. Her şey bir sebep-sonuç ilişkisine bağlıdır. Belli sebepler, belli sonuçlar doğurur. Hasta mümin tedavi olmak için ilaç kullanır. Ama mümin, her işinin bütün safhalarında Allah’a tam bir teslimiyet ve tevekkül halinde bulunur. Her şeyin, mutlaka Allah Teâlâ’nın ilim, irade, takdir ve yaratmasına bağlı olduğunu bilir