Kur’an’ın yasakladığı şefaat putlardan umulan veya müşriklerin beklentisi olan şefaattir. Şefaatin torpil olduğu iddiası da doğru değildir. Zira dünyevi şefaatte kişi şefaatçisini kendi tayin eder, kişinin şefaatçisini etkileme payı vardır ve süreç aşağıdan yukarıya doğrudur. Ahiretteki şefaatte ise şefaatçiyi Allah tayin eder, kişinin etkileme gücü yoktur, süreç yukarıdan aşağıya doğru işler. Bunun içindir ki, şefaat aslında Allah’ın rahmetinin kullara sağnak sağnak yağmasıdır. Allah, merhametini çeşitli şekillerde tecelli ettirir. En ufak bela ve musibetleri günahlarımıza kefaret kılar. Ayrıca kıldığımız namazı, emr-i bi’l-ma’ruf gibi iyiliklerimizi de bazı günahlarımıza kefaret kılar. Bütün bunlar Allah’ın rahmetinin göstergesidir. (Bakıllani et-Tembid s.365)
Ancak halk arasında şefaat algısında bazı sıkıntılar vardır. Belki de şefaatin reddine onlar sebep oluyordur. Bazen ‘’falan şeyhin eteğine yapıştın mı kurtuldun’’ şeklindeki anlayışları duymaktayız. Bu , doğru değildir. Hiç kimse şu dünyada kimin kurtulduğunu da kimin şefaat edeceğini de bilemez. Sanki şefaatçimizi biz tayin ediyor gibiyiz. İşte yanlış olan bu anlayıştır. Ama bununla birlikte hüsn-i zan ile ‘’falan kişi zahiren Allah katında makamı olan biridir; umulur ki, Allah ona şefaat yetkisi verir’’ gibi bir düşünce ise mümkündür.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|