Cübbeli Ahmet Hocanın, mübarek isimlerle ilgili yazısı:
Sûfiyye ve meşâyıh hazarâtmm beyanları veçhile; Allâh-u Te'âlâ, İdris (Aleyhisselâm)
a kırk ism-i şerîf öğretmiştir. Fakat bu ism-i şerifler kendilerine şerh yazan Ebu’n-Necîb esSühreverdî Hazretleri’ne nispet edilmeleriyle meşhur olmuşlardır. Bunlardan her biriyle yapılan duaya icâbet çok çabuk olacağından her biri İsm-i Âzam kabul edilmiş, mecmûuna (hepsine) ise “Esmâ-i Tzâm (en büyük isimler)” adı verilmiştir. Bu ism-i şerifler ulemâ, evliyâ ve kutuplar nezdinde sürat-i tesirle meşhur olmuştur. Evliyâullâhtan birçoğu en yüksek makamlara sadece bu isimlerin bereketiyle vâsıl olmuşlardır. Ebu Talib el-Mekkı (Kuddise Sirruhû) bu isimleri cuma günü okunacak dört kıymetli zikirden biri olarak beyan etmiştir. Bu isimleri zikretmekle meşgul olanların
üzerinde bu isimlerin bereketi süratle zâhir (çabucak belirgin) olur. Ancak bunun şartı takvâya riâyet ve hâlis niyettir. Allâh-u Te'âlâ bu isimleri İdris (Aleyhisselâm)a indirmiş, bunların bereketiyle kavmine karşı ona yardım etmiş, onu onların yanlış işlerinden kurtarmış, onlar da ona îman ve ittibâ ederek felah bulmuşlardır. Sonra İdris (Aleyhisselâm) göklere kaldırılınca Allâh-u Te'âlâ bu ism-i şerifleri onun ümmetinde bırakmış, onlar da bu ism-i şerifleri okuyup istifâdeye devam etmişlerdir.
Birbirinden tevârüs yoluyla bu isimler îsâ (Aleyhisselâm)^. intikal etmiştir. O da bu ism-i
şeriflerle ölüleri diriltmiş, körü ve alacalıyı iyileştirmiş ve bir nice mûcize izhâr etmiştir. On iki bin Yahudi kendisini öldürmek için bulunduğu yeri kuşattıklarında Allâh-u Te'âlâ bu isimler bereketiyle onu göklere kaldırmıştır. Böylece Isâ (Aleyhisselâm) göğe kaldırılışından sonra Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) gönderilinceye kadar dünya bu isimlerden hâli (boş) kalmıştır. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ba's
olunup (gönderilip) gazâlar başlayınca Hendek Muharebesi’nde Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) büyük sıkıntıya düşmüş, o zaman Allâh-u Te'âlâ bu ism-i şerifleri Habîbi (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) tekrar inzal buyurmuş ve kendisine bu
ism-i şeriflerle gizlice dua etmesini emir buyurmuştur. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de bu ism-i şerifleri okumuş, Allâh-u Te'âlâ bu ism-i şerifler hürmetine kendisini ve eshâbım kâfirlere gâlip kılmıştır. Bu ism-i şeriflerin faydası çok umûmî olup insanların birçoğu bununla terakkiler kazanmışlar, bu isimler hürmetine birçok kerâmetlere nâil
olmuşlardır. Bu isimler evliyânm silahıdır. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu İsimleri amcasının oğlu Ali ibni Ebî Tâlib (Radıyallâhu Anh)a öğretmiş, o da bu isimleri Hasen-i Basrî (Radıyallâhu Anh)a tâlim etmiş, sonra insanlar bu isimleri birbirinden alarak bu isimler bize kadar vâsıl olmuştur (ulaşmıştır). Ancak bu isimleri öğrenenlerin câhillerden, çoluk çocuktan ve bidatçılardan bunları koruması, dînine, diyânetine (takvaya riayetine) ve sıyânetine (muhafazakârlığına) güvenmediği kimselere bu isimleri açıklamaması lazımdır. Bu isimleri okuyacak kimseler ilk önce niyet ve îtikat (bunların tesirine karşı inançlarını güzel yapmalıdırlar. İnsan ihlaslı bir niyetle bu isimlerden birini
zikretse ânında kabul görür, lâkin ilk başta en az yüz kere tevbe, istiğfar ve salevât-ı şerife okumalıdır. Allâh-u Te'âlâ güzel amel işleyenlerin ecrini zâyi etmeyecektir.
Olmuş ve olacak şeyler hakkında kalem kurumuştur. Lâkin Allâh-u Te'âlâ senin hakkında
bir iş murâd ederse, seni o işe dua etmen için harekete geçirir. Hakikatte muharrik olan Fâ'ıl-i Muhtar (dilediğini yapmakta serbest olan ve istediği için dilediğini harekete geçiren) ancak Allâh-u Te'âlâ’dır. Fakat sen bu zikirlerle meşgul olup da kabul eseri görmezsen, sakın Rabbin hakkında sû-i zanda (kötü düşünme). Çünkü O sana Kendi murad ettiği zamanda icâbeti tazmin etmiş (kabul sözü vermiş)tir, senin istediğin zaman değil. îcâbet kaçınılmazdır lâkin ilm-i ezelîde bunların vakti saati vardır. Allâh-u Te'âlâ bazen istenilenin aynı ile icâbet buyurur, bazen de farklı bir yolla icâbet (duayı kabul) buyurur. Çünkü Allâh-u Te'âlâ bütün gaybları hakkıyla bilen Allâmu’lğuyûbtur, O senin kârını senden iyi bilir. Sûfıyye ulemâsının birçoğu bu ism-i şeriflerin başında okunan ism-i şerifin, sonunda da zikredilmesi iktizâ ettiğini (gerektiğini) açıklamışlardır ki, en doğru görüş budur.
|