Allah Teâlâ Peygamber’ine (s.a.), imtihana tâbi tuttuğu kullarından karşılaştıkları belâlara sabredenleri, sıkıntılardan dolayı sızlanmayıp “innâ lillâhi ve innâ ileyhi râci‘ûn” (انّا لله وانّا اليه راجعون) diyenleri müjdelemesini emretmiştir. Çünkü bu ifadede azîz ve celîl olan Allah’ın birliğini ve öldükten sonraki dirilmeyi kabul ediş vardır.Denildi ki istircâ özelliği Muhammed ümmetine özgü kılınmış, diğer ümmetlere ise verilmemiştir, çünkü geçmiş ümmetlerden bu konuda herhangi bir rivâyet intikal etmemiştir. Görmez misin ki Ya‘kūb aleyhisselâmın, karşılaştığı zorluklar, belâlar ve oğlu Yûsuf’tan ötürü çektiği üzüntülere rağmen bu ifadeyi kullandığı nakledilmemiş fakat “vah Yûsuf’um!” cümlesini kullanmıştır. Geçmiş ümmetlerde böyle bir ifade bulunsaydı diğerleri gibi ortaya çıkmış olacaktı. Bu da istircâın Muhammed ümmetine has olduğunu göstermektedir. Nihaî gerçeği bilen Allah’tır. İbn Abbâs’tan (r.a.) şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Allah, bir musîbete uğrayıp da “innâ lillâh ve innâ ileyhi râci‘ûn” (انّا لله وانّا اليه راجعون) diyen kimsenin sıkıntısını giderir, akıbetini hayırlı kılar ve kaybettiği kimsenin yerine memnûn kalacağı hayırlı birini lütfeder”.Sabır kaybettiği şeyden ötürü nefsi sızlanmadan alıkoymaktır. Zaten kaybolanın tamamı azîz ve celîl olan Allah’a ait olup insanlar nezdinde emanet konumundadır. Başkasının olan bir şeyin elden çıkmasına feryat etmenin de bir anlamı yoktur. Cenâb-ı Hakk’ın şu buyruğuna bakmaz mısın: “Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın verdiği nimetlerden dolayı şımarmayasınız diye.”[Hadid suresi 23. ayet] Allah bu beyanı ile elimizden çıkan şeye üzülmemizi yasaklamıştır, çünkü gerçekte o bize ait değildir. Bunun yanında lütfettiği imkânlardan ötürü de şımarmamızı yasaklamıştır, bunlar da hakikatte başkasınındır. Başarıya ulaştıran sadece Allah’tır.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|