Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Uzakdoğu kültüründen öğrenilen bioenerji problem olur mu ?
Tekil Mesaj gösterimi
  #16  
Alt 08.01.24, 13:09
Ersan Ersan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
 
Üyelik tarihi: 18.01.21
Bulunduğu yer: Antalya
Mesajlar: 149
Etiketlendiği Mesaj: 3 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İşte Havas ilmi bu sırları keşfedecek batini manaları çözecek bir ilim olarak karşımızda fakat çok fazla suiistimal edilen bir saha
Biraz araştırdım ayet olarak size sormuştum
Uzakdoğu’dan gelen bir öğreti olduğu için Reiki hakkında ciddi kafa karışıklığı yaşayan birçok insan tanıdım. Ne var ki, her dinden ve inançtan kişiler bu konuya vakıf olunca öğrenilmesi ve uygulanması gereken bir “insanı tanıma ve tabiata uyum bilgisi” olduğunu fark edip ilgilenmektedirler. Yine de bazı kişilerin zihninde “Reiki yapmak dine uyar mı?”, “Reiki yapmak, Budist ibadeti mi?” şeklinde vehimler bulunmaktadır. Artık birçok ülkede reiki ya da bioenerji üniversitelerde araştırma konusu ve hastanelerde uygulama alanı olmuştur.

Kulaktan dolma bilgilerle, üstünkörü bir araştırmayla bioenerji hakkında “modern çağın hurafesidir” şeklinde fetva beyanında bulunan hoca efendiler ise kendilerini ağzı açık dinleyen insanları yanlış yönlendirmiş oluyorlar. Bu konuyu Kur’an-ı Kerîm’de geçen âyetleri bilgilerinize sunarak açıklık getirmek istedik.

Çakralar

“Andolsun ki biz sizin üstünüzde yedi yol yaratdık. Biz yaratmakdan gaafiller değiliz.” Mu’minûn sûresi: 17. Âyet (Hasan Basri Çantay meâlinden)

İnsan vücudunda yedi çakra, yani yedi enerji giriş kapısı vardır ve vücuda giriş yeri küçük dışarı doğru uzadıkça genişleyen bir spiral görünümündedir.

Tepe (Taç) Çakra

“Allah onların kalblerine de, kulaklarına da mühür basmışdır. Gözlerinin üzerinde bir de perde var. En büyük azâb onlarındır.” Bakara sûresi: 7. Âyet (a.g.e)

Tepe çakrası bloke olanların; manevî değerleri zayıflamış, ibadet yapmak içinden gelmeyen, ruh bağlantısı oksitlenmiş, tevekkülü zayıflamış ve bencilliği artmıştır, ayrıca algılama yanılgıları yaşamaktadır.

“(Bedir muhaarebesinde) karşılaşan iki cem’iyyet hakkında sizin için muhakkak bir ibret vardı. (Onlardan) bir cem’iyyet Allah yolunda döğüşüyordu, diğeri ise kâfirdi. Onlar öbürlerini (müslümanları) dış gözleriyle kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Allah, kimi dilerse onu yardımıyle destekler. Şübhesiz bunda kalb gözleri açık olanlar için kat’î bir ibret vardır.” Âl-i İmrân sûresi: 13. Âyet (a.g.e)

Tepe çakrası kapalı olan insanların algılamadaki yanılgıları bu âyette açıkça belirtilmektedir. “Allah yolunda döğüşenleri, dış gözleriyle kendilerinin iki katı görüyorlardı. ” Ve kalb gözleri açık olanlar için keskin bir anlayıştan bahsediliyor.

Üçüncü Göz (Alın Çakrası)

Üçüncü göz yani alın çakrası açılınca ya da başka bir ifadeyle perde kalkınca kişi varlıklar aleminin metaforlarını fark eder ve dünyadaki sığ düşüncelerden kurtulur.

“Muhakkak ki, sen bundan bir gaflet içinde idin, imdi senden perdeni kaldırıp açtık, artık bugün senin gözün keskindir, nâfizdir.” Kaf sûresi: 22. Âyet (Ö. Nasuhi Bilmen meâlinden)

Üçüncü gözün kapalı olması altıncı hissimizi kapatır, beynimizle ruhumuzun iletişimini keser ve hep ön yargılarla, başkalarının sözüne uyarak kendimizi sıkıntının biri bitmeden diğerine muhatap olmuş vaziyette buluruz.

Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147