Alıntı:
La Tahzen12 Nickli Üyeden Alıntı
Peki abi hz isa ve hz ademin. Allah a benzeme konusu
Kitaptan okuduğum çoğu şeyi anladımda. Bunlara akıl sır ermiyor. Kıdemi peygamberimizden düşük söylediklerinin kaçı doğru Allah kıyamet günü haber verecektir
|
Hallâc-ı Mansûr’un “Ene’l-Hak (Ben Hakk’ım)” ve Bâyezîd-i Bistâmî’ye ait olan “Subhânî mâ a’zâme şânî! (Kendimi tenzih ederim, şanım ne büyüktür!)” ve “Leyse fî cübbetî sivallah! (Cübbemin içinde Allah’tan başkası yoktur!)” ifadeleri tasavvuf literatürüne girmiş meşhur şathiyeler olarak bilinir. Sekr hâli seyr-ü sülûkün “seyr-i anillâh” (Allah’tan seyr) kısmında yaşanan bir hâldir. Mutasavvıflara göre sekr hâlindeki sûfî mazurdur. Söz konusu sözlerinden dolayı hesaba çekilmez, bununla birlikte bu istisnai hâller taklit edilemez, meşrulaştırılıp genelleştirilemez.Kuşeyrî tasavvufi şiirlerde içinde şarap, kadeh, saki ve mahmurluk ifadelerinin bulunduğu beyitlerle sekrin anlatıldığına dikkat çekerek “Meclis ehli kadehin dönmesinden, ben ise kadehi döndürenden sermest oldum” beytini örnek verir. Gazzâlî’ye göre şatahat fenâü’l-fenâ hâlinde sâlikten zuhur eder. Sâlik bu hâl içindeyken kendi varlığının şuurunda değildir. Mişkatü’l-envâr’ında konuyu detaylarıyla ele alan Gazzâlî sûfîlerin şatahatı hakkında şöyle demektedir: “Şatahat sâliklerin urûcunun (manevi yükseliş) neticesidir. Kimi evliyânın zevkî, kimi evliyânın irfanî olarak Hakk’ın tekliğini idrak ettikleri bu hâl içerisinde âriflerin kalbinde ne kendilerine ne de Allah’tan başkasına tahsis edebilecekleri bir yer kalmamıştır. Manevi bir sarhoşluk olarak tanımlanabilecek bu hâl içerisindeyken âriflerin kiminden ‘Ene’l-Hak (Ben Hakk’ım)’, kimilerinden ‘Subhâne mâ a’zâme şânî (Kendimi tenzih ederim, şanım ne kadar büyük!)’ ve bazılarından ‘Cübbemin altında Allah’tan başkası yok’ gibi cümleler dökülür. Kendilerine geldiklerinde yaşadıkları bu hâlin gerçek bir ittihat (birleşme) olmamakla birlikte ittihada benzer bir durum olduğunu bilirler. Bu durum aynaya bakan kişinin aradaki aynaya odaklanmaksızın kendisini aynadaki görüntüsü zannetmesine benzetilir. Ârîfin manevi sarhoşluğundan dolayı mecazen ittihada benzetilen bu hâlin lisân-ı hakîkatteki ifadesi ise tevhiddir” (Gazzâlî, Mişkatü’l-envâr, 46). Gazzâlî’nin şatahat konusunda yapmış olduğu tespit ve yaklaşımlar kendisinden sonra gelen müelliflerce de benimsenmiştir.