Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı
‘’Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.’’ (Nahl süresi 90. Ayet)
Değerli kardeşim bu bağlamda İslam düşünürleri aklı akl-ı meaş ve akl-ı mead olmak üzere ikiye ayırmışlardır. Mesela kelamcı mutasavvıf olarak bilinen Haris el- Muhasibi akl-ı meaş’ı insanın dünya işlerinde kendisine fayda ve zarar veren şeyleri bilmesi olarak tanımladıktan sonra aklını sadece buna indirgemiş olanları Kuran’ın ‘’Onlar, dünya hayatının görünen yüzünü bilirler ahiretten ise gafildirler’’(Rum süresi 7.ayet) ‘’Onlar, güzel/iyi iş yaptıklarını sanırlar’’ (Kehf süresi 104.ayet) ‘’Davranışları kendilerine süslü gösterilmiş ve kendilerinin yaptıklarını iyi/güzel gören kişiler’’(Fatır süresi 8.ayet) olarak tanımladığını söyler. Akl-ı mead ise ‘’Varlıkta Allah’ın varlığının delillerini gören, O’nun mahlukatına karşı zulüm kar olmadığını anlayan insanlardan şükür beklemeden önce onları rızıklandırdığını, ahirette cezalandırmadan önce onlara rahmet ettiğini hoşgörüsünün genişliğini teennisinin daim oluşunu ayıpları örtmesini…Allah’ın cennette ona bahşettiği sonsuz nimetlerin büyüklüğünü oradaki hayatın güzelliğini afet azarlama ve sıkıntının olmayışını oranın nefsin hoşlandığı her şeyin fevkinde oluşunu insanın aklına gelmesinin mümkün olmadığı nimetlerin hazırlandığını bilen akıldır.
Akl-ı Meaş olanlar için çoğu kez Allah (cc) ıslah etsin diye duada bulunmak daha muvafıktır.
|
Çokkk ama pek çok teşekkür ederim @
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] kardeşim.. O kadar güzel açıklamışsınız ki benim bile kalbim mutmain oldu. Allah ıslah etsin, yolundan döndürsün inşallah.