Beşer; kendi varlığı haricinde her şeye yatırım yaparken, tüm bunları tecrübe eden ruhuna tek kuruş yatırmayan ve bu nedenle de saraylar içinde dahi yaşasa kendini mutsuzluk, tatminsizlik ve sıkıntı hapishanesine mahkûm eden bir varlıktır. Bu tuzakları bazen görse ve kendine “aslında boş işlerle uğraşıyoruz” dese dahi, bir süre sonra yine aynı döngüye girmek, beşerin sürpriz olmayan temayüllerindendir. Bundan dolayı, bu yolda yolcu olanların kendilerini gözlemlemeyi hiçbir zaman ihmal etmemesi gerekir. Bu gözlem ve farkındalık onlarda bir alışkanlık halini almalı ve âdeta kendiliğinden sürüp gider bir hal hasıl olmalıdır. Samimiyet yani “ihlas” maneviyatın kalbidir. Ve bu samimiyetin daimî tutulması, insanın kendi üzerinde yaptığı gözleme ara vermemesiyle mümkün olur. Her mertebede; kendinde nelerin eksik olduğunu, nelerin değişmesi gerektiğini, hangi huylarının onu potansiyelini gerçekleştirmekten alıkoyduğunu ve hangi düşünceleri ilah (put) edindiğini anlaması, bunları takiben de saptadığı engellerden arınma yoluna girmesi gerekmektedir. Yine İsmail Emre’nin “Bu yolda ‘oldum’ diyen ölür” sözünü aklından ve gönlünden çıkarmaması gerekir. Emek olmadan, hangi yola girerse girsin sonuç alınamayacağını, bu alanda kestirmelerin olmadığını ve demlenmeden, koşa koşa gitmenin kimseyi bu yolda bir yere vardırmadığını hayat her deneyene anlatır.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|