Kefaret-i yemin: Yaptığı bir yemine riayet etmeyip hanis olan, yani andını bozan bir müslümana lazım gelen keffarettir ki, gücü yetiyorsa müslüman veya gayrimüslim bir köle veya cariye azad etmekten veya on fakiri akşamlı sabahlı doyurmaktan veya on fakire orta halde birer parça elbise giydirmekten, bu üç şeyden birine gücü yetmeyince de, üç gün peş peşe oruç tutmaktan ibarettir. Bu orucun arasına hayız sebebiyle bir ara verme girse bile, yeniden tutulması icap eder.(Şafiiler’e göre bu oruçta böyle tevali, yani birbiri ardına tutmak şart değildir.) Kefaret-i yemin için on fakire fıtır sadakası miktarı bir şey verilmesi de yeterli olur. Bir fakire on gün birer fitre verilmesi veya on gün sabahlı ve akşamlı yemek yedirilmesi de yetişir. Çünkü bir fakir, ayrı ayrı günlerde birden fazla fakir mesabesindedir. Bir vakit yemek verip bir vakit de yemek bedeli vermek de caizdir. Kefaret-i yemin için bir fakire on gün birer elbise verilmesi de caizdir. Fakat on elbise bir fakire bir günde verilse, yalnız bir elbise verilmiş gibi olur. Nitekim bu keffaret için on fitre miktarı bir fakire bir günde verilse, yalnız bir fitre verilmiş sayılır.Keffaret için her fakire verilecek elbise, onun hiç olmazsa, vücudunun tamamını veya ekseri kısmını örtecek bir halde bulunmalıdır. Boylu bir entari gibi. Bundan dolayı yalnız kısa bir gömlek veya yalnız bir don verilse yeterli olmaz. Çünkü bunlardan yalnız birini giyinen kimse, örfen çıplak sayılır. En sahih olan görüş budur. Bu elbisenin iki üç parçadan ibaret olması ise, daha iyidir. Bununla beraber bir elbise kısa da olsa, yemek yerine bir bedel olarak da verilebilir. Bir kimse yeminini daha bozmadan keffarette bulunamaz. Çünkü keffaret, bir tevbe demektir. Tevbe ise, günahtan sonra yapılır. Bir de keffaret, yeminde barr = sadık olmanın bir halefidir. Asıl mümkün oldukça halefine = yerine geçecek olan şeye gidilemez.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|