Alıntı:
Tuheymefyail33 Nickli Üyeden Alıntı
Allah mı belirliyor ben mi?Şunu demeyin dua edersin kaderin değisir sadaka verirsin kaderin değisir gibisinden eger oyleysede ben belirlemiş oluyorum
|
Kader olmuş ve olacak her şeyi Allah’ın ezelden bilmesi ve mahiyetini bizim bilemediğimiz bir şekilde ve yine mahiyetini bilmediğimiz bir ana kitapta yazmış olmasıdır. Ama bunda öyle ilahi bir sır vardır ki, işte bu noktada Kuran’ı Kerim’deki iki kavrama daha değinmeliyim: Mahv ve İspat. Yani silme ve sabit tutma. Şöyle buyurulur:’’ Allah dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Bütün kitapların aslı onun yanındadır. ‘’ (Rad suresi 39.ayet). Sanki Allah işte o ezelde yazdıklarından bazılarını siler bazılarını ise aynen uygular.
Bu durum kader konusunda ‘’mahv ve ispat’’ dairesi diye bilinen şeydir. Bunun en makul ve makbul izahı şöyledir. Olup biten her şey kader açısından ikiye ayrılır: İnsan iradesiyle ilişkili olmayan alan ki, genellikle olan da budur. İnsan iradesiyle ilişkili olan alan. İşte bu ikincisinde Allah insana bir ölçüde seçme ve müdahale etme hakkı ve yetkisi vermiştir. Ama bu yetki de yine sınırsız değildir. Yani bir noktada insanın önünde mesela beş tercih var da o onlardan birisini seçerse onun iradesine bağlı olarak Allah da onu yaratır. Ve bu beş ihtimal içerisinden seçtiği ispat edilmiş sabitlenmiş diğer dördü ise mahvedilmiş silinmiş olur. İnsanın hangi ihtimali seçeceğini bildiği halde Allah ona böyle bir seçenek yetkisi vermiştir. O da bu alanda bu yetkisi sebebiyle sorumludur. Onun için Hz. Peygamber’e ‘’Mademki Allah’ın bir takdiri var, artık biz neden çaba gösterelim ki?’’ diye soranlara: ’Siz çalışın çünkü herkes ne için yaratılmış ise onu yapmaya muktedirdir’’(Buhari) buyurmuştur. İlginçtir ki, bizzat bu ‘’mahv ve ispat’’ ayetinin bulunduğu sürede bunu açıklar gibi duran şu ayette mevcuttur: ‘’ Onu her şeyi ile izleyenler vardır. Allah'ın işinden olarak onu gözetirler. Kuşkusuz bir halk kendi durumunu değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez. Ve Allah, kötü bir halka ceza vermeyi istediğinde hiçbir güç bunu engelleyemez. Onlar için O'ndan başka bir veli yoktur.’’(Rad suresi 11.ayet) yani insan için potansiyel bir hareket alanı vardır ve o alandaki ihtimallerden birini seçmesi onun iradesiyledir. Seçince diğer ihtimaller silinmiş seçtiği de ispat edilmiş olur. Şu hadis şerifler de bunu anlatıyor olmalıdır: ‘’Kaderi ancak dua değiştirebilir, ömrü de ancak iyilikler uzatabilir’’ (İmam Ahmed, Tirmizi ve İbn Mace) ‘’Akraba ile ilgilenmek /sıla-ı rahim, ömrü uzatır, sadakalar da Allah’ın gazabını söndürür (Taberani) yani insan için dua etmesine ve etmemesine iyilikler yapmasına ve yapmamasına göre potansiyel ve geniş bir kader çizilmiştir. Onun bu ihtimallerden birini seçmesiyle diğer ihtimaller silinir ve onun sabitlenmiş kaderi bu olmuş olur. Duanın varlığı başlı başına mahv ve ispatın delilidir. Bu noktada karşımıza bir de Kaza kavramı çıkar. Aslında Kaza ve Kader denmiş olması bile bu iki alana işaret eder. Kaza hükmetme ve uygulama demektir Dolayısıyla Allah’ın takdir ettiği şeye en baştan hükmünü vermesi Kaza olabileceği gibi sonunda onu takdir etmesi gibi uygulamasıda Kaza olabilir. Onun için Kaza ve Kader kavramları birbiri yerine kullanılır. Bu durum bile işin başının da sonunun da Allah için aynı olduğunu gösterir.
Bu bilgilerle sanırım evlilik bir kader midir? Sorusu da cevaplanmış olur. Evet olmuş ve olacak olan her şey bir kaza ve kaderin sonucudur. Bir insanın Ali, Hasan, Kenan, Sami gibi pek çok kişiden biriyle evlenmeyi seçme iradesi ve gücü vardır. Bu irade ve gücü bütün olarak potansiyel kader dairesi diyebiliriz. Sadece Kenan’ı seçmiş olması ile kaderini kendi belirlemiş böylece diğer ihtimaller silinmiş Kenan ile evlenmesi ispat edilmiş kişi sorumluluğu da kendi üzerine almış olur. Allah onun bu tercihini biliyordu ve onu kaydetmişti ama kul bu bilgiden ve kayıttan habersizdi ve buna rağmen seçme iradesi ve gücü vardı. İşte bazılarının anlayamadığı ya da anlamak istemediği nokta burasıdır.