Gerçekleşmeyeceği bilinen bir evliliğin öncesindeki aşk ise harama zemindir. Veya henüz nikâh noktasına gelmediği halde, halvete, temasa neden olan aşk da yanlıştır. Çünkü harama götüren her şey haramdır. Âşık olan kişi, geçici bir süre, benlik sınırını aşar ve sevdiği kişinin benlik sınırıyla kaynaşmasına izin verir. Artık âşık ile maşuk birdir. Bu birlik ancak balayına kadar sürer Balayı bitip aynı çatı altında yaşamaya başladıktan sonra eşler âşık olduğu kişinin aslında mükemmel olmadığını, onun da yanlışıyla doğrusuyla, sevabıyla günahıyla bir insan olduğunu görmeye başlar. Sevdiği kişinin kendisine ait görüşleri, ön yargıları, tercihleri zevkleri vardır ve olmaya da devam edecektir. Böylece iki âşık kendi benlik sınırlarına çekilmeye başlar. Romantizm çiçeği solar, aşk biter. Artık yeniden iki ayrı kimlik, iki ayrı kişi olmuşlardır. Balayı bittikten sonra gerçek kişilikler açığa çıkmaya başlar. Erkek, kadının eski arkadaşlarıyla görüşmesinden hoşlanmaz, kadın erkeğin annesine düşkünlüğünden rahatsız olur. Erkek çocuk ister, kadın buna hazır olmadığını söyler. Erkek araba almak için para biriktirir; kadın bulaşık makinesi ister. Böylece her ikisi varlıklarının derinliklerinde şu acı gerçeği idrak ederler: Aşk dedikleri şey aslında bir ütopyadır. Bu gerçeği fark eden eşler, ya birbirinin farklılıklarını kabul ederek gerçek sevgiyi bulacaklar; ya da anlaşamadıkları gerekçesiyle beraberlikleri sona erecektir.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|