Müritlerin mürşitlerini fazlaca abartılı ifadelerle sena ettikleri de olur. Mürşitler ise bunu duyduklarında istiğfar etmek zorunda kalırlar. Doğrusu da budur. Yâni müritler şeyhlerine hüsn-i zan etmeli, mürşitler de tevazu ile böyle bir iltifatı hak etmediklerini söyleyerek kendilerinin günahkâr olduklarına vurgu yapmalıdır. Nitekim Mevlânâ Hâlid Bağdâdî sevenlerine yazdığı mektuplarında şöyle der: “Kardeşim bu fakir hakkında Allah’ın tevkifine ve hüsn-i hâtimeye ulaşması için dua ediniz. Allah Teâlâ’ya yemin ederim ki, annem beni doğurduktan bugüne kadar Allah katında makbul ve muteber olup hesabı sorulmayacak bir tek hayır işlediğime inanmıyorum. (Mektûbât-ı Hâlid Bağdâdî, 28. Mektup, s. 178)
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|