Hakan Yılmaz Çebi’nin samimi bir arkadaşıma anlattığı Orhan adlı vatandaşın başına gelen şöyle bir vaka var: “Orhan şöyle anlatıyor O zaman anlatayım... Rüyada oldu. Önceleri ben kardeşimle ortak iş yapıyordum. Bir ara çok büyük bir müteahhitlik işi aldık, ancak araya büyük paralar girince ağabeyimin de eşinin de bana karşı tavrı değişti. Bu arada hastalanıp yatağa düştüm doktorlar sebebini bulamadı. Gün geçtikçe eriyordum. 40 kiloya kadar düştüm yani ölmek üzereydim. Sonra ben yüksek ateşler içinde yatarken mübarek simalı birisi rüyama girdi, bana büyü yapıldığını ve büyünün nerede olduğunu söyledi. Sabah kalkar kalkmaz rüyayı hanıma anlattım. (Bu sırada eşi bize sobanın üstünde gözleme pişirmeye devam ediyordu ve büyü mahalline gidipbüyüyü bozmak için Orhan’in koluna girerek yardımcı olduğunu anlattı.) Hanımla birlikte rüyadaki zatın söylediği yerde büyü malzemesini buldum. Bana yapılan “sabun büyüsüymüş.” Haliyle, sabun eridikçe ben de eriyorum. Gel de Kabil’in kardeşi Habil’e yaptığına şaşır!.. İşin içine dünya hırsı ve kıskançlık girdiğinde kardeş kardeşe neler yapıyor... Sonra.. Sonra, tabi ben o kadar kilo kaybetmişim ki düzelmem zaman alıyor. Ateşler içinde yanıyorum, yine böyle sıkıntılı bir akşam yine o mübarek zatı gördüm. Bu defa bana, “İnsanların hayrına kullanmak şartıyla büyü bozma ve geçmişi görme ilmi verileceğini söyledi.” Ardından da suya bakarak şu duaları okursan bu ilmi kullanabilirsin” dedi. Artık o kadar çok pratik yaptım ki suya bakmama gerek yok. Hatta benim bir arkadaşım var hiç bu kadar dua bile okumuyor hemen görmeye başlıyor. Üstelik şarapçı, lakin bu yetenek okuyan insana verilecek diye bir kural yok, dağdaki bir çobana da verilir bir profesöre de. Önemle olan hayır güçlerin mi şer güçlerin mi verdiği. Önemli olan Allah, din iman, vatan millet hayrına mı kullanıyorsun yoksa kötülüğe mi?..
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|