Sancı!
Ne kadar kolay değil mi, "zaten ölüyorlardı!" demek!
Zaten hergün ölüyorlardı, zaten hergün tekmeleniyor, zaten hergün evlerine bombalar düşüyor, zaten hergün içlerinden biri tutuklanıyor, zaten hergün yolları kesiliyor, zaten mütemadiyen evleri toprakları ellerinden alınıyordu...
Ne kadar kolay, konfora boğulmuş yaşantımın yalıtımlı pencerelerinden bakıp, kombinin derecesini ayarlayıp "zaten ölüyorlardı" demek.
Düşen her bombayla yerle bir olan binaların enkazı altında kalıyor ruhum. Ezildikçe eziliyorum her zamankinden daha da fazla! Vıcık vıcık necis bir utanca batıyorum boyumca...
"Çocuklarım yemek yemeden öldürüldü" diye feryad eden annenin sesi dolduruyor kulaklarımı.
Düşen bir bombayla evleri yıkılan bir annenin "Aksa'ya feda olsun" diye oğlunu teselli edişinde donup kalıyor bakışlarım.
Yaşanan acılar karşısında direksiyonun başında için için ağlayan Ambulans şoförünü izlerken titriyor gövdem tepeden tırnağa...
Zaten hep böyleyim aslında, zaten hep çaresiz, zaten hep gayretsiz, zaten hep aşksız, zaten hep davasız...
Uykumu bölüp sabah namazına ya da vakit namazlara camiye gitmekten acizken, düzenli Kuran'la meşgul olmaktan geri duruyorken, bir hizmetin ucundan tutmuyorken, seküler bahanelerin iğrençliğiyle iç içe geçmişken hayat tercihlerim, ne kadar da kolay sloganlar atmak, üst perdeden atıp tutmak ve "zaten ölüyorlardı" demek ve devam etmek her şeye kaldığım yerden...
Ne kadar da kolay, değil mi?
Neyseki sınırlar var, neyse ki uzaktalar, neyse ki küresel katillerden vize almadan gidilemiyor Kudüs'e değil mi?
Derin, koyu ve dipsiz bir üzgünlüğün içinde çırpınıyorum sadece! Hepsi bu!