MS : Multipl skleroz
MS NEDİR ?
Multipl Skleroz (MS) beyinde ve omurilikte mesajları taşıyan sinir telleri etrafındaki koruyucu kılıfın (miyelin kılıfı) hastalığıdır. Kılıfın hasar gördüğü yerlerde sertleşmiş dokular (skleroz) yer almaktadır. Bu sertleşmiş alana da plak denir. Bu plaklar sinir sistemi içinde pek çok yerde oluşabilir ve sinirler boyunca mesajların iletilmesini engelleyebilir.
MS belirtileri şiddet ve seyir yönünden hastadan hastaya çok büyük değişiklikler gösterebilir. Bazı hastalarda değişik hastalık tabloları arka arkaya ortaya çıkar daha sonra tam ya da kısmi iyileşme görülür. Belirtiler etkilenen sinir sistemi bölgesine göre farklıdır. Bunlar arasında halsizlik karıncalanma uyuşma duyu eksikliği denge bozukluğu çift görme görme azlığı konuşma bozukluğu titreme kol ve bacaklarda sertlik güçsüzlük idrar kaçırma veya yapamama erkeklerde cinsel güç azlığı ... sayılabilir. Tanımlanan belirtilerin bir ya da birkaçına birlikte rastlanabilir.
Multipl Skleroz (MS) genç insanlarda trafik kazaları dışında nörolojik nedenli özürlülüklerde birinci sırayı almaktadır.Hastalık genellikle gençlerde kadınlarda sosyo-ekonomik düzeyi yüksek toplumlarda kentlerde yaşayan eğitim düzeyi yüksek kişilerde görülen bir hastalıktır.
Hastalığın ilk belirtileri birkaç gün içinde ortaya çıkar; alevlenmeler ve düzelmelerle seyreder. Başlangıç dönemlerinde tam bir düzelme gösterirken bazen hastalığın ilerlemiş evrelerinde az sayıda hastada baştan itibaren düzelmeler olmaksızın kötüleşme söz konusu olabilir.
Bütün bunların dışında MS'in ne olmadığının da belirtilmesi konunun daha iyi anlaşılması için yararlı olacaktır.Öncelikle Multipl Skleroz ölümcül bir hastalık değildir. Bu konuda yapılmış pek çok çalışma vardır.Bu çalışmalarda ortalama yaşam süresi açısından MS'lilerle sağlıklı bireyler arasında önemli bir fark olmadığı ortaya konmuştur.
MS'li kişilerin bazen aldıkları ilaçların etkisiyle enfeksiyon hastalıklarına karşı direnme güçleri azalır. Bu nedenle hastaların solunum yolları enfeksiyonları idrar yolu enfeksiyonları gibi hastalıklara diğer insanlardan daha fazla yakalanma eğilimleri vardır.
MS bir akıl ya da ruh hastalığı değildir. Halkımız arasında "sinir hastalığı" deyimi akıl hastalığı deyimi ile aynı anlamda kullanılmaktadır. Oysa MS tıbbi olarak tamamen bir sinir sistemi hastalığı olup merkezi sinir sistemi ile organların bilgi iletişimini sağlayan omuriliğin miyelin tabakası üzerindeki fiziksel tahribatın bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
MS kalıtsal bir hastalık değildir. Bununla birlikte genel olarak ailelerde genetik ortak faktörler kuşaktan kuşağa taşındığından ailelerinde MS bulunan kişilerin MS'e yakalanma eğilimi az da olsa vardır. Bunlara ek olarak MS'te bulaşıcılık söz konusu değildir.
MS'in nedeni henüz kesin olarak tesbit edilebilmiş değildir. Bununla birlikte beyin ve omurilikteki sinir telciklerinin etrafını saran miyelin tabakasının etkilendiği bilinmektedir. Burada bozulan sinir dokusunun miyelin adı verilen özel bir bölümüdür ve bu tip bozukluğun adı "demiyelinizasyon"dur. Miyelininin bozulduğu alanda oluşan ve basitçe yara kabuğuna benzetebileceğimiz bu sınırlı alana da "PLAK" adını veriyoruz. Bu plaklar daha önce yukarıda da belirttiğimiz gibi beyin ve diğer organlar arasındaki iletişimi engelleyerek bir takım bozuklukların oluşmasına neden olur.
Merkezi sinir sistemi (MSS) öğeleri fonksiyonlarına göre semptomların nereden kaynaklandığını belirlemeye yarar. Beyin (cerebrum) düşünce ve hareketi kontrol eder. Bu bölgede demiyelinizasyon (miyelin eksikliği) ; hafıza motivasyon kavrama kişilik dokunma duyma görme ve kas gücünü etkileyebilir. Beynin arkasında yer alan beyincik (cerebellum) hareketlerdeki koordinasyon ile bacaklar kollar ve elleri kapsayan kas etkinliklerini kontrol eder.
Beynin bu bölümü aynı zamanda yürüme koşma gibi faaliyetler sırasında bedenin dengesini sağlar. Beynin 12 kranial sinirinin de etkilenme olasılığı vardır ki bunlar da ; görme göz hareketleri konuşma yutkunma ve duymada zaaflara neden olabilir. Beyin sapı (brain stem) kafatasının merkezinde bulunur ve özerk (istem dışı) fonksiyonlar kadar göz hareketlerinden de sorumludur. Örneğin nefes almak kalp atışları terlemek tuvalet gereksinimlerini karşılamak özerk fonksiyonlardır.
Son bölüm ise omuriliktir (spinal cord). Bu geniş bir elektrik hattı gibi sinir tellerinin üzerindeki emirlerin beyin ve bedenin diğer bölümleri arasında rahatça dolaşımını sağlar. Bu bölümdeki harabiyet vücut ve beyin arasında iletişim kaybına neden olur. Dokunma algısını da içeren mesajların beyne ulaşımı engellenir. Benzer olarak bacaklar eller ve diğer organlara yönelik beyin emirleri engellenir.
Henüz bilinmeyen ve önceden anlaşılmayan bir nedenle ortaya çıkan ve en az 24-48 saat devam eden yeni bir nörolojik bozukluk (uyuşmalar denge ve yürüme bozuklukları görme bozuklukları ve kayıpları ....) veya uzun zamandır devam eden bir durumun belirgin kötüleşmesi şeklindeyse bu durum "ATAK" olarak değerlendirilir. Bir ay içinde olan tüm olaylar aynı atağın parçaları olarak düşünülür.
Ataklar uygun şekilde ve mümkün olduğunca çabuk tedavi edilmelidir. Bu nedenle atak geçirdiğinizi düşünüyorsanız mutlaka zaman geçirmeden tedavinizi yürüten tıp merkezine başvurmalısınız. Bir atağın devam süresi ve ne zaman geçeceği önceden tahmin edilemez. İki atak arasında bir iyilik dönemi vardır. Bu dönem içinde hastalık ilerlemez ve vücut kendi kendini iyileştirmeye çalışır.
İki atak arasındaki iyilik döneminin ne kadar süreceği de bilinememektedir. Bazı MS'liler bir ataktan sonra bazen uzun yıllar ikinci bir atak geçirmemektedirler.
MS TANISI NASIL KONUR ?
MS beyin ve omurilikten gelen elektriksel mesajları organlara ileten sinirlerin miyelin adı verilen kılıflardaki iltihaplanmalar ve daha sonra bu iltihaplanan kısımlarda oluşan sertleşmeler nedeniyle mesajların organlara iletilmemesinden oluşur demiştik. Bu durum bahsettiğimiz beynin ve omuriliğin çok farklı ve birbirine benzemeyen yerlerinde meydana geldiğinden değişik şikayetlere neden olur. Ortaya koyduğu sorunlar tablosu her hasta için farklıdır ve diğer hastalıkları çağrıştıran bir şekil alabilir.
Laboratuvar yöntemlerindeki büyük gelişmelere rağmen MS tanısı esas olarak hastanın öyküsü ile bulgu ve belirtilere dayanır. Yineleyip düzelmeler ile yani açıkça ayırtedilebilen ataklarla giden ve sinir sisteminde dağınık yerleşime ait bulguların saptandığı bir hastada tanı hiç zor değildir. Ancak bir atakla başvuran ya da hastalığın sinsi başlayıp yavaş yavaş ilerlediği durumlarda standart tanı kriterleri tam olarak karşılanmaz ve kesin tanı gecikebilir.
İlk olarak başdönmesi çift görme tek veya çift gözde görme azalması dengesizlik ya da kol ve bacaklarda güç yitimi gibi semptomlar (belirtiler) ortaya çıkabilir. Nörolojik açıdan hastanın aşikar fonksiyon kayıplarının dışında kalan sistemlerine ait bozukluklar da saptanırsa MS'ten kuşkulanılır. Akabindeki dönemlerde herbir atağın ardından görülen düzelici (remisyon) niteliği de gözlenirse tanı büyük ölçüde kesinleşir.
Her iki bacakta yavaş ilerleyici güç azlığı özellikle tanı zorluğu gösteren bir durumdur. Bu hastalarda sinir sisteminin diğer bölgelerine ait tutuluş bulgularının varlığı ve yardımcı laboratuvar incelemeleri ( manyetik rezonans görüntüleme uyarılmış yanıtlar ) ile tanı konulabilir.
Tanıya yardımcı araçlardan en önemlisi beyin ve omuriliğin Manyetik Rezonans Görüntüleme ( MRG ) yöntemiyle incelenmesidir. Beyindeki plaklar MRG ile açık olarak görülürler. Plakların etkinlikleri ise damar yoluyla paramanyetik bir madde olan Gadolinyum ( Gd ) verilerek belirlenir. Bir plağın Gd tutması etkin olduğunu gösterir.
Tanıya yardımcı olarak beyin omurilik sıvısının bazı özellikleri incelenebilir. Olignokal band miyelin temelli protein immun globulin G indeksi gibi ölçümlerde normal dışı değerler bulunması beyinde bağışıklık sistemiyle ilgili bir sorun olduğunun habercisidir. Ayrıca görsel işitsel ve bedensel uyarılmış yanıtlarda anormallikler olması da sırasıyla göz ve kulağın beyin bağlantıları üzerinde ve omurilikte yerleşmiş plağa işaret eder..
Dikkatli bir hastalık öyküsü nörolojik inceleme ve doğru kullanılmış laboratuvar değerlendirmeleri genellikle kesin tanıyı sağlar. MS tanısının olabildiğince çabuk ve doğru konması önemlidir. Hastaların çoğu gençtir ve tanıya bağlı pek çok önemli yaşam kararı vermeleri ( eğitim evlilik çocuk...) gerekecektir. Ancak tanı netleşmeden hiçbir hastaya MS tanısı yakıştırılmamalıdır.
HASTALIĞIN NEDENLERİ NELERDİR ?
Bu konuda pek çok farklı teoriler olmasına rağmen elimizdeki bilgilere dayanarak MS'e neyin neden olduğu tam olarak saptanamıştır. Yapılan değişik araştırmalarda hastalığa neden olabilecek çok çeşitli nedenler ( daha önce geçirilmiş virütik enfeksiyonlar çevreden kaynaklanan bazı zehirli maddeler beslenme alışkanlıkları coğrafi etmenler vücudun savunma sistemindeki bozukluklar ) sorgulanmışsa da hiç biri kesin neden olarak saptanamamıştır.
Bazı araştırmacılar MS'e henüz belirlenemeyen bir virüsün neden olduğunu ileri sürmektedirler. Bu teoriye göre çocuklukta veya gençlik döneminde vücuda giren bu virüs; beş on ya da on beş yıl gibi bir süre hiçbir belirti göstermeden vücutta kalmakta daha sonra yine bilinmeyen bir nedenle örneğin şiddetli bir üst solunum yolu hastalığı sırasında ortaya çıkmaktadır.
Diğer bir grup bilim adamı ise oto-immün ( vücudun kendi bağışıklık sisteminin neden olduğu ) bir hastalık olduğunu düşünmektedirler. Bu teoriye göre; vücudun bağışıklık sistemi normal olarak vücuda giren yabancı mikrop ya da viruslara karşı vücudu korumak için karşı saldırıya geçip onlarla mücadele etmesi gerekirken MS'li kişilerde bilinmeyen bir nedenle merkezi sinir sistemindeki sinirlerin miyelin kılıfına saldırıp onları tahrip etmektedir.
Yine araştırmalar göstermiştir ki MS bu hastalığa genetik bir yatkınlığı olan kişilerde daha sıklıkla görülmektedir. Bu MS'in kalıtsal olduğu anlamına gelmez fakat beyaz kan hücrelerinde bir cins HLA antigenleri bulunan kişilerin MS'e diğer insanlardan daha çok yakalandıkları anlaşılmıştır.
Bu teorilerin tümünün bir arada etkileşim gösterdikleri de düşünülebilir. Yani genetik olarak yatkın kişilerde MS ile ilgili bilinmeyen bir virüsün vücudun bağışıklık sistemini olumsuz yönde harekete geçirerek sinirlerin miyelin tabakasına saldırmaya ve onu tahrip etmeye yönlendirdiği söylenebilir.
MS'İN TEDAVİSİ VAR MIDIR ?
Bu soru bir kaç şekilde yanıtlanabilir. Kabaca hastalığın herhangi bir ilaç tedavisi ile tamamen geçip geçmeyeceği soruluyorsa yanıt "hayır" olacaktır. Ancak hemen belirtmek gerekir ki günümüz tıbbının MS ile savaşmak için pek çok silahı vardır. Bunlardan en başta geleni en eski yine de halen en güvenilir ilaç olma özelliğini koruyan "Kortizon" grubu ilaçlardır. Kortizon genellikle atak tedavisi amacıyla uygulanır. Bu tedavinin serum içinde uygulanması halinde hastanın kısa bir süre hastane yatışı gerekebilecektir. Yanısıra "Bağışıklık Sistemi Baskılayıcıları" grubundan bazı ilaçlar ( azathioprinmethotrexate gibi ) değişik protokoller için de önerilebilirler.
Atakların ortaya çıkmasını önlemek üzere bazı yeni ilaçlar geliştirilmiştir.Bir kaç tip İnterferon ve Kopolimer haftada 1-3 kez enjeksiyon şeklinde uygulanan ilaçlardır. Gerek atakların yineleme oranını gerekse beyin manyetik rezonans görüntüleme tetkikinde plak sayısındaki artışı önemli oranda azalttıkları için belli ölçütlere uyan hastalara verilebilirler. Bu tedavilerin sık enjeksiyonlarla hastaya belli bir rahatsızlık yüklemeleri yanısıra en büyük dezavatajları son derece pahalı olmalarıdır.
Bunların dışında hastalığın etkinliğini baskılamak için Azathioprin Methotraxate Cyclophosphamide İmmunglobulinler de kullanılmakta ve daha bir çok ilaçlarla tedavi çalışmaları yapılmaktadır. Tanımlanan bu koruyucu tedavilerin uygulanması hastaneye yatışı gerektirmez. Tedaviyi yürüten merkezin organizasyonu ile enjeksiyonu hasta ya da bir yakını öğrenerek evinde uygulayabilir.
BİR MS HASTASINA YUKARIDA TANIMLANAN TEDAVİLERDEN HANGİSİNİN NE ZAMAN UYGULANACAĞI TAMAMEN KENDİSİNİ İZLEYEN HEKİMİN KARAR VEREBİLECEĞİ BİR KONUDUR. HER TEDAVİ HER HASTAYA UYGUN OLMAYACAĞI GİBİ HER HASTANIN HASTALIĞI DA BİR DİĞERİNDEN FARKLIDIR.
Tedavi her zaman hastanede yatarak yapılmaz. Amaç MS hastalarının olağan gündelik yaşamlarını ve işlerini sürdürmeleri olduğuna göre hastalar olduğunca ayakta izlenirler. Ancak hastanede sürdürülmesi gereken bir tetkik veya tedavi planlanırsa ya da ciddi bir atak gelişimi halinde hastaneye yatış planlanabilir.
MS hastalığının cerrahi bir yanı yoktur. Yani ameliyat gerektirmez. Bazen yanlış tanılar nedeniyle ameliyat olmuş hastalar vardır. Bunlar arasında en sık olanı bel fıtığı tanısı ile yapılan ameliyatlardır. Ender olarak beyin tümörü tanısı ile yanlışlıkla yapılmış operasyonlar bildirilmiştir. Hastalığın ileri devrelerinde kalıcı mesane barsak işlev bozuklukları ya da ortopedik kusurlarla ilgili düzeltici ameliyatlar planlanabilir. Yeni tedavi denemeleri ile bilgi ve haberler daha sonraki sayılarımızda daha detaylı verilecektir.
Fizik tedavi ve rehabilitasyon MS tedavisinde vazgeçilemeyecek bir tedavi yöntemidir. Amacı güçsüzlük hareket kabiliyetinde azalma mesane bozuklukları gibi bazı nörolojik bulguların; ikincil olarak da eklemlerde kireçlenme ve donma kaslarda kireçlenme ve donma kaslarda erime ve kireçlenme yatak yaraları akciğer ve idrar yolu enfeksiyonları gibi sorunlar yaratarak hastanın ıstırabını ve fonksiyon kaybını daha da artırmasını önlemektir. Ayrıca hastanın hareket yeteneğini ve fonksiyonlarını arttıracak yardımcı destek aletlerinin tesbiti ve teminini sağlar.
ÖNLEME VE KONTROL
Yukarıdaki bölümlerde belirtildiği gibi MS'in nedeni ve tedavisi tam olarak bilinmemektedir. Uzmanlar sürekli olarak hastalığın tedavisi için çok yönlü araştırmalar yapmaktalar. Bazı heyecan verici gelişmeler soruların çok yakında çözümlenme noktasına ulaştığını haber veriyor. Bir grup hastanın kullandığı atak azaltıcı/hastalık düzenleyici ilaçlar son yılların en önemli gelişmeleri. Yararlı buluşların sürmesine karşın henüz MS'in tam tedavisi bulunabilmiş değil.
Bilindiği üzere hastalık belirtileri her hastada farklı olabiliyor. Bu semptomların yoğunluğu rahatsız edici kızdırıcı ve hatta sakatlayıcı bir tablo yaratabiliyor. Öyleyse önemli olan MS ile birlikte en konforlu yaşamı sağlayabilmektir. ÖNLEME VE KONTROL ALTINDA TUTMA MS'LE KONFORLU YAŞAMANIN ANAHTARLARIDIR. MS'li kimselerin çoğunda bu amaçla ilaçla ya da ilaçsız tedaviler uygulanır. Uygun bir tedaviyle bir MS belirtisinin düzelmesi her hasta için hayati önem taşır.
MULTİPL SKLEROZDA TEDAVİLER
VE İLAÇ KULLANIMDA GÖRÜLEN YAN ETKİLER ÜZERİNE
Günümüz tıbbının MS ile savaşmak için pek çok silahı vardır. Bunlardan en başta geleni en eski yine de halen en güvenilir ilaç olma özelliğini koruyan "Kortizon" grubu ilaçlardır. Kortizon genellikle atak tedavisi amacıyla uygulanır. Bu tedavinin serum içinde uygulanması halinde hastanın kısa bir süre hastane yatışı gerekebilecektir. Yanısıra "Bağışıklık Sistemi Baskılayıcıları" grubundan bazı ilaçlar ( Azathiopirin Methotrexate gibi ) değişik protokoller için de önerilebilirler.
Atakların ortaya çıkmasını önlemek üzere bazı ilaçlar geliştirilmiştir. Bir kaç tip İnterferon ve Glatiramer Asetat (Copaxone) haftada 1-3 kez enjeksiyon şeklinde uygulanan ilaçlardır. Gerek atakların yineleme oranını gerekse beyin manyetik rezonans görüntüleme tetkikinde plak sayısındaki artışı önemli oranda azalttıkları için belli ölçütlere uyan hastalara verilebilirler. Bu tedavilerin sık enjeksiyonlarla hastaya belli bir rahatsızlık yüklemeleri yanı sıra en büyük dezavantajları son derece pahalı olmalarıdır. Bunların dışında hastalığın etkinliğini baskılamak için Azathiopirin Methotraxate Cyclophosphamide İmmunglobulinler de kullanılmakta ve daha bir çok ilaçlarla tedavi çalışmaları yapılmaktadır. Tanımlanan bu koruyucu tedavilerin uygulanması hastaneye yatışı gerektirmez. Tedaviyi yürüten merkezin organizasyonu ile enjeksiyonu hasta ya da bir yakını öğrenerek evinde uygulayabilir.
MS’li bir kişide yukarida belirtilen tedavilerden hangisinin ne zaman uygulanacagi tamamen kendisini izleyen hekimin karar verebilecegi bir konudur. Her tedavi her kişiye uygun olmayacagi gibi her hastanin hastaligi da bir digerinden farklidir.
Tedavi her zaman hastanede yatarak yapilmaz. Amaç MS hastalarinin olagan gündelik yaşamlarini ve işlerini sürdürmeleri olduguna göre hastalar oldugunca ayakta izlenirler. Ancak hastanede sürdürülmesi gereken bir tetkik veya tedavi planlanirsa ya da ciddi bir atak gelişimi halinde hastaneye yatiş planlanabilir.
MS hastaliginin cerrahi bir yani yoktur. Yani ameliyat gerektirmez. Bazen yanliş tanilar nedeniyle ameliyat olmuş hastalar vardir. Bunlar arasinda en sik olani bel fitigi tanisi ile yapilan ameliyatlardir. Ender olarak beyin tümörü tanisi ile yanlişlikla yapilmiş operasyonlar bildirilmiştir. Hastaligin ileri devrelerinde kalici mesane barsak işlev bozukluklari ya da ortopedik kusurlarla ilgili düzeltici ameliyatlar planlanabilir.
Aşagida Multipl Skleroz sagaltiliminda kullanilan temel ilaçlar ile bunlarin kullanimda ortaya çikabilecek yan etkiler ve bunlarla baş edebilmek için size işik tutacak bir takim önerileri bulacaksiniz.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|