KARBONMONOKSİT ZEHİRLENMESİNE DİKKAT
Her yıl kış aylarında sobalarda kömürün bilinçsizce yakılması sebebiyle çıkan karbonmonoksit gazı ile zehirlenme olaylarının yaşandığını belirten uzmanlar zehirlenmelerin en aza indirilmesi için sobaların doğru yakılması ve kaliteli kömür kullanılması gerektiğini söylüyor.
Uzmanlar soba zehirlenmelerinin çoğunluğunun sobayı yanlış yakmak ve standart dışı sobaların kullanılması sonucu meydana geldiğine dikkat çekerek zehirlenme olaylarının yaşanmaması için kaliteli kömür kullanılması sobanın üstten yakılması ve sobanın hava alan bölümlerinin kapanmaması gerektiğini vurguluyor. Soba kurulurken veya şofben takılırken bilinçli bir yöntemin izlenmesi dar alanda şofben kullanılacaksa havalandırmanın mutlaka yapılması bacaların temizlenmesi ve lodosta kesinlikle soba yakılmaması gerekiyor. Doğalgaz ve fueloil kullanılan evlerin bacalarının da yılda bir kez mutlaka temizlenmesi gerektiğinin altını çizen uzmanlar vatandaşın baca temizleme konusunda mahalli itfaiyeden yardım isteyebileceklerini belirtiyor.
Hayati tavsiyeler
Uzmanlar zehirlenme olaylarının önüne geçmek için; teknik olarak uygun olmayan standart dışı şofben ve sobaların kullanılmaması baca temizliklerinin yapılması lodosta soba yakılmaması sobaya kömür atıldıktan sonra ve kömür tamamen yanmadan yatılmaması sobanın üstten tutuşturulmasını boruların yatay olmaması yatay boruların en fazla iki metreyi geçmemesi boruların sağlam şekilde izole edilmesi kömürlü sobalarda yılda en az iki defa bacaların temizlenmesi şofben ve kombilerin bacalarının da belirli aralıklarla temizlenmesi şofben borusunun izole edilmesi ve uyumadan veya banyodan önce kapının aralanması gerektiğine dikkat çekiyorlar.
Soba nasıl kullanılmalı?
* Asgari yüzde 20 daha az kömürle hem ısınmak hem de o oranda temiz bir çevrede yaşamak için mutlaka üstten yakmalı soba kullanılmalı ve sobanın büyüklüğü ısıtılacak yerin hacmine göre seçilmeli.
* Verimli yanma sağlamak için sobanın en fazla 3’te 2’si kömürle doldurulmalı.
* Tutuşma sırasında sobanın alt kapağı kapalı üst kapağı ise açık olmalı.
* Soba söndükten ve külü boşaltıldıktan sonra yeniden kömür doldurularak üstten tutuşturulmalı.
* Yatmadan önce sobanın tamamen söndüğünden emin olunmalı.
* Sobalar hergün bacalar ise yılda en az iki defa temizlenmeli.
---------- Post added 21.02.17 at 21:17 ----------
KULAK TEMİZLEME
Hani çoğumuz banyodan çıkar çıkmaz kulak temizleme çubuklarına (Q-tips-kütips) saldırırız ya! Bunların nasıl icat edildiğini biliyor musunuz ?
Q-tips Polonya asıllı bir Amerikalı olan Leo Gerstenzang tarafından 1920 de icat edilmiş. Leo nun güzel ve titiz karısı her banyodan sonra bebeğinin kulaklarını kürdana sardığı ufak bir pamuk parçasıyla temizlermiş fakat en büyük problem kürdanın kırılıp veya pamuğun çıkıp kulak içinde kalmasıymış.
Hele hele bir gün annenin yanlış bir hareketi sonucu bebeğin kulağında zedelenme ve kanama olunca Leo daha az riskli bir temizleyici yaratmayı aklına koymuş. Derken bildiğimiz pamuklu çubuğu bulmuş. icat ettiği bu nesneye de ingilizce deki Quality (Kalite) kelimesinin baş harfini koyarak "Q-tips" (Kaliteli Uçlar) adını vermiş. Gel gelelim Leo Bey böyle bir icatla iyi mi yapmış kötü mü biraz bunu tartışalım. önce halk arasında kulak kiri olarak bilinen salgının ne olduğundan bahsetmek gerekir. Kulak üç kısımdan oluşur: Deriyle kaplı olan ve yağ bezleri içeren dış kulak yolu işitmemizde önemli bir basamağı oluşturan çekiç örs üzengi kemikçiklerini içeren orta kulak ve sesin algılanıp beyne elektrik sinyalleri olarak iletilmesini sağlayan salyangozun yer aldığı iç kulak. Dış kulak yolundaki yağ bezleri tarafından üretilen ve deri döküntülerini de içeren kulak kiri dış kulak yolu derisini sudan ve iltihaptan koruyan dış ortamdan gelen tozun ve diğer partiküllerin kulağın daha iç kısımlarına gitmesini önleyen bir tabaka oluşturan faydalı bir salgıdır; asla çocuğumuzun sandığı gibi utanılacak pis iğrenç bir materyal değildir. Seümen veya wax (mum) da denilen kulak kirinin içeriği ve miktarı kişiden kişiye değişir.
Genellikle iki tip kulak kiri vardır: Islak ve kuru. Kuru tip genellikle Asya kıtasında yaşayanlarda görülmekteyken ıslak (yani yağ oranı fazla) tip ise özellikle Batı Avrupa dakilere özgüdür. Kulak kirinin az üretilmesi enfeksiyon riskini artırır fazla üretilmesi de tıkaç oluşumu ve buna bağlı işitme kaybı tıkaç arkasında biriken materyalin enfekte olması gibi riskler taşır. Normalde kulak kiri dış kulak yolu derisinde yer alan kıllar tarafından içeriden dışarıya doğru taşınarak vücut dışına atılır. Ancak dış kulak yolu doğuştan dar olan veya geçirilen herhangi bir kaza veya ameliyat sonrasında daralmış olan kişilerde bu işlem yavaşlar.
Q-tips vb. cisimlerle kulak temizleme alışkanlığı olanlarda ise bu mekanizma bozulup kiri dışarı yönlendiremez ve tıkaç oluşumuna yol açar. Tıkaç oluştuğunda işitme kaybı kulakta ağrı anormal ses veya çınlamayabancı cisim hissi ve bizlere en sık başvurma nedeni olan yüzme veya banyo sonrası kulakta tıkanıklık şikayetleri ortaya çıkar. KBB doktorlarının hastalarına söyledikleri ünlü bir söz vardır: "Kulağınıza dirseğinizden daha küçük bir şeyi asla sokmayınız!"
Her gün poliklinik ve muayenehanelerimizde Q-tips saç tokası örgü şişitığ araba anahtarı veya kendi icat ettikleri herhangi bir cisimle (bir keresinde izmir de çalıştığım üniversite hastanesi polikliniğinde mıh denebilecek büyüklükte bir çivinin başını biraz değiştirerek ederek bu amaçla kullanan bir hastayla karşılaşmıştım) kulak kirlerini temizlediklerini ifade eden fazla titiz (!) hastalarla karşılaşmaktayız.
Bizler de bu kişilerin kiri içeri itip biriktirerek tıkaç oluşumuna yol açtıklarını dış kulak yolu derisini yırtıp kanattıklarını görmekte; bu yırtık bölgesinden giren bakteri ve mantarların yarattığıçok şiddetli ağrıyla giden dış kulak yolu enfeksiyonlarını temizleme işlemi sırasında fazla çaba veya kazayla birisinin çarpmasına bağlı oluşan kulak zarı yırtıklarını ve bunun yol açtığı kronik orta kulak enfeksiyonlarını tedavi etmekteyiz. Bilimsel makalelerde kuru kulak kiri tipine sahip Japon halkının bizimkinden farklı olan pamuksuz ve ucu ufak bir kaşık gibi olan çubuklarla kulak kirlerini temizlemeye çalışırken çok sık olarak kulak zarını yırtmakla kalmayıp çekiç- örs-üzengi kemikçiklerini de kırıp dışarı çıkardıklarını (!) okumaktayız.
Nasıl temizlenmeli?
Peki öyleyse kulağımızı nasıl temizleyeceğiz diye sorabilirsiniz. Kulak kiri kulağı korumakla görevli normal bir salgı olarak kabul edilmeli ve temizlik işi kulağa bırakılmalıdır. Tozlu ortamlarda çalışanlar kulak tıpaları kullanarak dış kulak yoluna toz kaçmasını önleyip kulağın işini hafifletebilirler. öoezerine deri döküntüleri toz ve partiküller yapışmış olan kir zamanla dışarı atılacak siz de dış kulak yolu girişine gelen bu materyali havlu kenarı veya işaret parmağınızla doladığınız bir parça pamukla oradan alabileceksiniz. Eğer kulak zarınızın yırtık veya delik olmadığından eminseniz haftada bir kez banyo öncesi birkaç damla gliserin veya bebe yağını kulağınıza damlatmak da uygulanabilecek metotlardan biridir. Sonrasında o kulak üstte olacak şekilde bir süre yan yatıpardından altına havlu koyarak diğer tarafa yatarsanız yumuşayan kulak kirinizin kendiliğinden dışarı aktığını göreceksiniz
Diğer yöntem:
Başka bir metot ise 6 ay-l yıllık aralarla düzenli olarak bir Kulak-Burun-Boğaz doktoruna başvurarak kulaklarınızı temizletmektir. Halk arasındaki yanlış bir inanışa göre "Kulak bir kez temizlendi mialışkanlık yapar devamlı temizlenmesi gerekir".
Sık kulak temizletenlere sorulsa mutlaka hepsi Q-tips vb. kullanan ve tıkaç oluşumuna kendileri yol açan kişilerdir. Yani kulak temizletmek bir alışkanlığa yol açmaz tam tersi yanlış bir alışkanlık sık kulak temizletme ihtiyacını doğurur!
Ancak yukarıda belirtilen şikayetler ortaya çıktıysa bir kulak tıkacınız var demektir. Q-tips vb. Cisimleri kullanarak bunu çıkarmaya asla çalışmamalı temiz (!) olacağım diye kulağınıza hasar verebileceğinizi unutmamalı ve en kısa sürede bir bilene başvurmalısınız. Evet şimdi tekrar düşünürsek sizce Leo Bey iyi bir şey mi icat etmiş yoksa kötü bir şey mi?
---------- Post added 21.02.17 at 21:17 ----------
SPORUN YARARLARI
1. Hareket sistemi;
Sporun sağlığa yararlı olduğu tartışılmaz bir gerçektir fakat sportif bir aktiviteye başlamak için gerekli olan temel bilgiler genelde yetersizdir. Yani yaşınıza ve fizik kondisyon düzeyinize uygun spor türünü seçmek önemlidir. Hareket sistemi üzerine sportif aktivitenin çok büyük yararları açıktır. Kas düzeyinde çalışan kasların tonusunda ve kuvvetinde artış görülür.
-Sportif aktivite eklemlerin doğal genişlik derecesinin korunmasına ve gelişmesine olanak sağlar ankiloza (eklemlerin katılaşması) karşı mücadele eder.
-beslenmeyi ve kıkırdakların devinme yeteneklerini kolaylaştırarak eklemlerin en iyi şekilde korunmasını ve bakımını sağlar
-kemik düzeyinde; kalsiyum tutulmasını kolaylaştırır yaşlı insanlarda sıklıkla görülen osteoporose hastalığına karşı mükemmel bir korunma aracıdır.
-kas tonusunun iyileşmesi sayesinde; sportif aktivite kalça dizler ve özellikle omurga düzeyindeki ağrıların önüne geçilmesine olanak sağlar
-bel ağrılarına karşı en iyi ilaçtır fakat şayet omurganızın durumuna salık verilmeyen sporları ya da kötü jimnastik hareketleri yaparsanız zararlı da olabilir
2. Kalp-damar sistemi; salık verilmeyenler hariç düzenli antrenmanlar kalp-damar sisteminin işlevi üzerine yararlı etkilere sahiptir; kas yapıda olan kalp kasılma kapasitesini yükseltir ve büyük bir etkinlik gücüne ulaşır böylece kan organizmanın dokularına en iyi bir şekilde dağılım gösterir. Diğer taraftan fizik aktivite iki önemli kalp-damar hastalıkları risk faktörüne karşı etkili biçimde mücadele eder; arteriyel hipertansiyonu düşürür aterosikleroza karşı en iyi ilaçtır; dolaşımı iyileştirir ve sporcunun beslenmesine dikkatini zorunlu kılar; böylece damar sistemi üzerine zararlı etkileri çok iyi bilinen alkol ve sigara gibi toksik etkileri olan maddelerden uzak durulur.
Özetle;
-kalbin çalışma sistemini düzenler efektif ve ekonomik çalıştırır
-periferik damar direnci azalacağından kalp üzerindeki yük kalkar
-hipertansiyon düzelir
-dolaşım hızlanır bundan dolayı metabolik artıkların atılımı kalaylaşır
-pulmoner oksijenasyon yeteneği artar
3. Dış görünüm; spor bedeni geliştirir ve belli bir görünüş sağlar fakat zayıflatmaz. Terleme ile kilo kaybı düşünülmemelidir ter ile kaybedilen su daha sonra geri alınır. Fizik aktivite sellülite karşı etkili mücadele yöntemidir kasları uyumlu hale getirir aşırı kilo alımına yol açmaz (eğer body-building ile uğraşmıyorsanız).
4. Psikolojik yararlar; bu etkiler uygulanan spor türüne bağlıdır ki bunlar en az fizik etkiler kadar önemlidir. Spor;
-kendine güveni uyandırır hırsı artırır
-heyecanı ve stresi azaltır
-bedenin bilincine varılır seksüel yaşamın düzenine katkı sağlar
-beynin daha iyi oksijenlenmesi sayesinde zekasal etkinliği yükseltir
-gurup düşüncesi bireyler arasında ilişkiler karşılıklı olarak saygı kavramı gelişir
-zevk alma duyusu gelişir; bu beyinden salgılanan hormonlar ile olur; endorfinler; aile ve mesleki kaygılardan kurtulmaya olanak sağlar.
---------- Post added 21.02.17 at 21:17 ----------
SPORUN ZARARLARI
Sıklıkla sporun sağlığı bozan bir çok faktörün kaynağı olduğu unutulur. Sporun yararlarını bir tarafa koyarak "hasta olmak istiyorsanız spor yapın" da diyebiliriz.
Yılda milyona yakın ölümün spordan kaynaklandığı tahmin edilir. Ölümler yalnızca otomobil yarışçıları ya da alpinistler gibi üst düzey sporcuların şaşırtıcı kazalarından kaynaklanmaz. Ölümlerin çoğu yetersiz hazırlanma yanlışlıklarından da kaynaklanır; güneş altında tenis oynamak çok yoğun bir koşu sonrası ya da yüzerek gereğinden fazla kuvvetine güvenerek plajdan çok uzaklara açılma sonrası kramp girmesi nedeniyle boğulmaların görülmesi
Spora başlarken mutlaka çok dikkatli olunmalı ve hekimin öğütleri göz önüne alınmalıdır. Kırk yaşından sonra sağlıklı olsanız bile özellikle kardiyak yıkımlardan sakınmak için düzenli olarak hekim kontrolünden geçmek gerekir. Spora bağlı kazalar ve sonuçlarını 4 guruba ayırabiliriz; kalp-damar bozuklukları travmatik sorunlar hareket sisteminde aşırı işlevsel sorunlar ve dopinge bağlı sorunlar.
1. Hareket sistemi üzerine: Hareket sisteminde görülen rahatsızlıklar çok fazladır fakat ağır bir sorun değildirler. Önem derecesine göre sıralayacak olursak;
Kas tutuklukları; bu sonunlar aşırı bir çalışma sonrası kaslarda biriken aşırı toksinlerin özellikle laktik asitin birikmesinden kaynaklanır. Bu olay çalışmadan 24 saat sonra başlar ve 2-3 gün kadar sürebilir. Bu durum da çok su içmeli ve kaslara yumuşatıcı pomadlar sürülmelidir. Sauna ya da sıcak bir banyo iyi bir etki sağlayabilir.
Kasılma; istemsiz kas kasılmalarıdır refleks bir reaksiyondan aşırı uzamadan ya da eklem travmasından kaynaklanırlar. Olayın durumuna göre kas üzerine buz ya da tersine sıcak banyo ve masaj uygulanır.
Uzama; kas liflerinin gerilmesine neden olan kasın elastikiyet sınırının aşılmasıdır. Bu durumda zorunlu olarak tüm masajlardan kaçınmak ve liflerin toparlanması için 10 gün beklemek gerekir.
Lif kopması; belirli sayıda kas liflerinin yırtılmasından kaynaklanır ve beraberinde kas düzeyinde bir iç kanama görülür. Masaj sakıncalıdır iyileşme en az bir ay sürer.
Kas Yırtılması; kasın yırtılması çok ağır bir tablo oluşturur. Cerrahi bir girişim gerektirir.
Tendinit; sporcularda sıklıkla görülür. Genellikle aşil tendonunda pubisde diz kapağında uyluk addüktörlerinde ve dirsekte odaklanırlar (tenisçi dirseği). Tendinitler bazen tüm sportif aktivitelerin bir süre kesilmesini zorunlu kılar.
2. Kalp-damar sistemi üzerine; kalbin saygı gösterilmesi gereken sınırlarının bilinmesi gerekir. Bu tür riskler özellikle; uzun süreden beri spor yapmayan hiçbir ön hazırlığı olmayan akşam karar verip sabah başlayan kırk yaş üzeri yetişkinlerde ortaya çıkmaktadır.
Çok anlamlı bir örnek squaç tır ve görünmediği kadar çok şiddetli bir spordur. Tenis ve koşu da özellikle güneş altında uygulandıkları zaman bazen tehlikeli sporlar olarak ortaya çıkarlar.
Sigara içmek ya da önemli bir fizik aktiviteden sonra saunaya girmek gibi yanlışlardan da kaçınmak gerekir.
3.Doping; Yıllardan beri doping sorunu kaygı verici boyutlara ulaşmıştır 1988 de Seul Olimpiyatlarında Ben Johnson un altın madalyasının geri aalındığı hatıralardadır. Doping olarak kullanılan ürünlerin listesi hayli kabarıktır özellikle yapay olarak performansta iyileşme sağlayan anabolizanlar ön sırayı almaktadır. Bunlar çoğunlukla vitaminler gibi psikolojik etkiye sahiptirler. Üstelik düşüncesizce bu riski göze alan sporcuların yaşam ve sağlıkları için gerçek bir tehlike oluştururlar.
Anabolizanlar; bunlar hormonlardır erkek testosteronu olarak takdim edilirler. Yoğun bir antrenmanı uygulamak koşuluyla önemli ölçüde kas kitlesini artırırlar. Kaslarda kitle artışı görülse bile tendonların üzerine hiçbir etkileri yoktur kasın kasılma kuvveti tarafından kopmalar olabilir.
Anabolizanlar bazen tehlikeli tendon kopuklarına yol açmaktadırlar. Bunun yanında kadınlarda geri dönüşümü olmayan erkekleşme seksüel yaşam bozuklukları bazen kanser (özellikle prostat kanseri) gibi çok ağır tabloların kökenini oluştururlar.
Amfetaminler; en çok bilinen ürünlerdir uyarıcı ilaçlardır. Açlık duygusunu özellikle yorgunluk hissini yatıştırırlar. Yarışma esnasında öfori sağlarlar ve sporcu kendisini yenilmez hisseder. Fakat uzun sürede önemli psikolojik bozukluklara yol açarlar özellikle kişi sürekli olarak hallisünasyonlar ile karşı karşıya kalır.
Kortikoidler; strese karşı mücadeleye ve çabuk toparlanmaya olanak sağlarlar. Fakat hormonal sistemi tamamen bozarlar kas ve tendon düzeyinde ağır yaralanmalara yol açarlar bazen diyabete neden olurlar ya da kullanımlarından uzun yılar sonra osteoporoza yol açarlar.
Kardiyak uyarıcılar; uzun zamandır yarışma öncesi eritrosit enjeksiyonu özellikle dayanıklılık sporlarında destekleyici rol oynadığı sanıldı. Oysa bu doping tamamen etkisizdir ve günümüzde terk edilmiştir. Kardiyak tonik olarak bilinen ünlü efedrin bir çok öksürük şurubu ve burun damlası gibi ilaçlarda bulunur. Kafeinin aşırı tüketimi yasaktır fakat yinede kontrole yakalanmamak için 6-8 fincan içilebilir.
Medikal kontrol; sportif bir aktiviteye başlamadan önce medikal bir kontrolün yapılması kaçınılmazdır. Bu kontrol özel bir merkezde yapılmalıdır. Bu kontrolün amacı genel olarak bir sporu yapmaya ya da belli bir spor için olası yasaklı durumların varlığını saptamayı amaçlar. Bu durum EKG kardiyak enzimler röntgen ve hastanın muayenesi ile araştırılır.
Kesin yasaklı durumlar;
-yeni geçirilmiş miyokard infarktüsü
-tipik göğüs ağrısı
-konjenital kardiyopati (doğuştan kalp hastalığı)
-kardiyomiyopati (kalp kasının kasılma özelliğinin azalması)
-akut perikardit (kalp zarının iltihabi hastalığı) miyokardit (kalp kasının iltihabi hastalığı)
-kalp ritim ve iletim bozuklukları
Göreceli yasaklı durumlar;
-miyokard infarktüsü; yeterli bir aradan sonra (en az 6 ay) ılımlı egzersizi engellemez fakat yarışma yasaktır
-kalp ritim bozuklukları (hastanın takibi gerekir)
-göğüs ağrısı (EKG ve kardiyak enzimler normal atipik göğüs ağrısı olursa spor yapılabilir)
-orta derece arteriyel hipertansiyon (yüksek hipertansiyon yasak)
-tansiyonu düşük olanlar ya da efor testinde tansiyonu yükselmeyenler
Bu incelemelerden sonra hekim size yapabileceğiniz sporu önerecektir. Mesela kulak ağrınız var ise suya dalmanız yasaklayacaktır.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|