Alıntı:
Mube Nickli Üyeden Alıntı
Bu güne kadar metafizik konulara ilgi duyan iki tip insanla karşılaştım. Birinci tip fazlasıyla abartılı hayal gücüne sahip insanlardı. Biraz üstüne gidince maksatlarını anlamak zor olmuyor. Tutarsız ve dayanaksız hayal mahsulü iddialarıyla gerçeğin peşinde olmaktan uzaktalar. Belki kendileri bile farkında değil ama asıl amaçları, gizemli ve aşmış bir görüntü vererek ulaşılmaz bir sosyal statü elde etmek. Ne de olsa onlar seçilmiş insanlar; buna en başta kendileri inanmışlar.
İkinci tipe gelince; kendimi de bu Siteden saydığım için biraz daha kolay tarif edebilirim. Metafiziğe ilgi bir zorunluluktur; öyle ki hayatının hiç bir noktasında bu alanı yok sayamazsın. Akıl, müşterek olarak kabul edilmiş gerçeklik envanterlerini topluca değerlendirdiğinde, yeni bulguların da zaman içinde katıldığını dikkate alarak sınır ötesinin bilinmeyen varlığını kesin bir biçimde kabul eder; bu hayal etmekten farklı bir şey.
Burada haddini aşanla aşmayanı ayırt etmek için net bir kıstas var: Metafizik konularda kesin bir dil kullanamazsın. Daha kompleks örüntüler, daha karmaşık nedensellik ilişkileri tanımlayabilirsin fakat bunların hepsi açık kanıt olmadığı sürece birer tahminden öteye geçemez. Bu sebeple tahminlerden tahmin gibi bahsedilmelidir! Bu şekilde, olasılıklarının sınırlı olduğunu bildiğin insan aklıyla daha az sınırlandırmış olarak keşfetmeye daha yakın durursun; algın, anlayışın genişler. Tamamen karanlıkta değilsindir; tependeki delikten hep ışık sızar içeri. Bu seni, ışığı göremeyenlere biraz deli gibi gösterse de hep dışarının var olduğunu bilirsin ve asla kapkaranlık bir umutsuzluk içinde çürüyüp gitmezsin...
|
Özetle ben Einstein'in bu sözünü söylemek isterim:
"Bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir."