21.09.23, 06:39
|
|
Daimi Üye
|
|
Üyelik tarihi: 31.07.23
Bulunduğu yer: Kayseri
Mesajlar: 814
Etiketlendiği Mesaj: 20 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
|
|
Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı
Türklerde namaz günlük vazifelerdendir. Kendiliğinden anlaşılır ki, bu vazife elbise giymek, işini yapmak, yemek yeme ve uyumak vazifeleri gibi yerine getirilir. Eskiden beri alışılmış bir adet takip edilir. Ne halde bulunulursa bulunsun ve hal ne kadar elverişsiz olursa olsun namaz kılınır. Bir şahıs az nazik bir hikâye anlatır. O sırada müezzin ezan okumaya başlar. Hikâye anlatan hikâyeyi keser, namazını kılar, sonra hikayesine kaldığı yerden devam eder… Bir tacir yalan söyler, aldatır, sonra namaz kılar, sonra yalan söylemeye ve insanları kandırmaya devam eder… Bir Paşa vahşice bazı zulümler veya cinayet için emirler vermekle meşguldür; ezan okunduğunu işitir, gayet huzurla seccadesini yayar, sakalını sıvazlar, rahat olduğu kadar muhteşem bir sima ile namazına başlar. Namaz kılındıktan sonra zalimane talimatını vermeye devam eder. Çünkü namazı ile vicdanının hiçbir alakası yoktur ve hiç kimse bunda hayret edilecek bir şey görmez, hiç kimse bundan arlanmaz, herkes kılınması gereken zamanlarda namazını kılar ve bununla her şey olmuş bitmiş olur…” (Filibeli Ahmet Hilmi; Tarih-i İslam, s. 535-536)Bunlar yüz yıl kadar önceki gözlemler. Şu an değiştiğini pek sanmıyorum. Görülüyor ki, Filibeli’nin de dediği gibi, gerileme sebeplerimizden birisi de din ve dindarlıktan arzu edilen şeyin “ruh” yerine sırf “şekil” ve “dışa yansıyan davranışlar” ortaya koymamızdır. Bu hususun mutlaka düzeltilmesi ve aydınlatılması gerekir. Üzülerek diyebiliriz ki İslam aleminde özellikle din görevlilerinin en az anladığı husus da budur. (Filibeli, s. 536)Oysa asırların şartlarına direnen, mekanik hareketler değil; “ruh ve fikirlerdir. Dindarlıktan dünya ve ahiret bakımından umulan birtakım neticeler vardır ki bunlar ancak fazilet, erdem ve iyiliklerle elde edilmesi mümkün olan şeylerdir. Kaldı ki erdemler ve iyilikler ancak saf bir inancın ve temiz bir hikmetin mahsulü olabilir. Bizde çoktan beri din hususlarında “düşünmek” ortadan kalkmış olduğundan, dindarlar ancak şekil ve surette kalmakta ve düşünürler ise din dışında düşünmektedirler. (Filibeli, s. 536)
|
Gonlune saglik kardesim tamda yazmak istedigim herseye dokunmussun. Biz xurumeye hacilardan hocalardan baslamisiz. Netahammulumuz muslumane ne de bencilligimiz. Allahin selami ustunuze olsun.
|