Yanlışım varsa düzeltir misiniz. "CiNLER HAKKINDA"
Cinler cismani dünyada yaşayan manevi varlıklardır. Bizler gibi doğar, büyür ve ölürler. Bizden farklı algılarlar. Bizim sahip olduğumuz beş duyunun ötesinde onlar duyguları, yoğun duyguların auramızda bıraktığı izler, inanç, bağlılık, öfke, neşe gibi duyguları görür ve o yönde hareket ederler. Bedene hapsolan ruhumuzun itikatı, duaları ile oluşan pozitif yöndeki enerjisi, bu enerjinin etrafa salınımı gibi cismani olmayan zahiri alemdeki hallerini görüp algılayan ve bunlardan menfaatlenen varlıklardır. İmanı güçlü, tam teslim olmuş bir ruhun ettiği bir dua, hane içericinden sel olup akabilir, dışarı taşabilirken itikadı zayıf bir insanın duası sadece zemindeki ıslaklık kadar kalabilmektedir.
Gerek peygamberimizin kıssalarından gerekse Kurandaki işaretlerden anlıyoruz ki dua ederken elimizi açmamız; aslında Allahım bana yani bu ellere isteğimi ver demek değil. Ağızımızdan dökülen inancımız ile kuvvetlendirilmiş duaların avcumuza mana aleminde ( dökülerek ) dolarak yüzümüze sürmemizdir. Aslında bu güzel sözleri Allaha yapılan yakarışları ve içerisinde geçen Esmaları, Ayet ve sureleri ağızımızdan avuçlarımıza döküp onunla yüzümüzü mesh ediyoruz. Çok emindeğilim ama tahminim o yöndedir ki cinler bu duaların bedenimizde bıraktığı hissi çok iyi görüyor ve oradan bizim itikatımızı, tevekkülümüzü ve tefekkürümüzü anlıyor. İmanı zayıf olanların da dua ve zikir ederek çevresinde oluşturduğu koruma kalkanlarını güçlendirmesini istemiyor. Hatta çok iyi tanımıyorum ama anladığım kadarı ile imas hocanın ( sami ) ışığını yani kalkanını mahalleler ötesinden görüp anlayabilirken bizlerin epey bir yanına gelmesi gerekiyor. Sami hocaya bakarken çıplak gözle güneşe bakmış gibi canı yanarken bize de mum ışığına bakmış gibi oluyor. Bu arada başka bir konu da otomatik açılmış oluyor. Bizde bir ata sözü var ya "Eşek taşıdığı kitapların bilgisini okumadan öğrense alim olurdu" diye mana aleminde ya da düzeltelim cinlerin düzleminde o taşınanların enerjisi dahi zarar veriyor ya da fayda sağlıyor. Vefkler yazılırken nasıl imanlı cinlerin hoşuna gidecek kokular ihtiva eden mürekkep ile yazılıyor sa büyülerde kan pislik ve öd gibi dinen necis şeylerle yazılıyor. Demek ki onlar kağıtın içinde yazılı olan "şeyi" Ayetleri ve ayetlerin enerjisini üstü kat kat sarılı olsa bile algılayıp gereğini yerine getirebiliyor.
Aslında konuya onların besinlerinden bahsederek başlamak isterdim. Bu dünyadaki her şey katılı ve sıvılı devamlı surette buharlaşır. ( iyonizasyon ) Kiminin tamamı buhar olması yüz yıllar sürerken kimi dakikalar içinde buharlaşarak atmosfere karışır. Bu cinlerde bu buharları çok iyi algılıyor ve hatta bu buharlardan besleniyor gıdalanıyor. Kokular aslında alkol bazlı, subazlı ve yağ bazlı olarak ayrılabilir ve iyonlaşmanın en hızlı evrelerindendir. Cinleri cezbeden bu kokuların bazılarından ölümüne kaçarken bazılarına istemsiz teslim oluyor aşk derecesinde hoşlanıyorlar.
Yapı ve yaradılış itibarıyla iradesi zayıf, inancı her an değişebilecek kadar eğrelti bu canlılar 1000-2000 yaşında olmasına rağmen bazıları bizdeki 5 yaşındaki bir çocuk gibi insanı yemleyip korkutuyor ve refleksimizden etkilenip mutlu oluyorlar, dalga geçip gülüyorlar. Onlar için; Yaptıkları bu korkutmadan etkilenen insanlar için şöyle düşünüyorlar: " Allahtan Korkmuyor. Benden korktuğu kadar " diye düşünerek musallatının dozunu gün geçtikçe arttırıyor ve kişiyi teslim alıyorlar.
Onların doğasını anlamak üzere yaptığım araştırmalarda bazılarının enerjisinin fazla bazılarının ki düşük olduğunu anladım. Sanırsam Einstein teorisindeki gibi enerjisi artanlarda yani hızı artanlarda kütle artarak daha farklı güçlere sahip olabiliyorlar. Enerjisi çok düşük olanlar cismani yani ışık aracılığı ile görünürlük imkansızken, enerjisi çok yüksek olanlar enerjilerinin bir kısmını harcayıp yoğunlaşarak geçici maddeleşebiliyorlar. Ama geçici de olsa madde alemi onlar için hem yorucu hem de tehlikeli bir hale geliyor malüm Hz Hamzanın da dediği gibi gördüğünüz şey çok korkunç ta olsa başına sert birşeyle vurulabilecek bir hale geliyor.
Onların doğasını daha iyi anlamak adına birtakım benzetmeler yapmak istiyorum "küstahlığımı mazur görün." Zayıf olan ve çocuk gibi davranan zekası kıt zayıflar. Duman kadar insana zarar verebiliyorlar. Bir nefes sigara dumanı kadar. O zayıflığın bilincinde olduklarından bir hacker edası ile müdehale edemediği beynin sensörlerinin arasına girerek burayı açmalıyım sanırsam. Beyin ışık geçirmez kapalı bir kapta bulunur ve yaşadığımız bu dünyayı reseptörler, sensörler vasıtası ile algılar. Örneğin gözden beyine giden sinir kaplolarının ilettiği bilginin arasına girerek, aslında hiç olmayan bir görüntü de var gibi gösterebilir. Yani insan algısını hackleyerek kendinden görüntü, ses, his gibi algıların arasına zararlı kodlar gibi veri göndererek beynin korku algılamasına sebep olabilir.
Hani duman dedik ya bir şekilden yoksun, kaşı, gözü, ağızı olmayan şekilsiz bir canlı. Allah öyle yaratmış. Dumanın bir bilince sahip olduğunu ve şeklini istediği gibi oluşturabildiğini düşünsenize. Sizin o an neyden korktuğunuzu biliyor ve tamda korktuğunuz şeyin şekline giriyor. Bu müthiş bir dünya ama zeka kıt yaratıcılık sıfır.
Bizi korkutmaya çalışan bu enerjisi düşük canlılar imanımız zayıfsa kendilerini çok üstün hissetmelerine sebep oluyor. Hani bazen kafasını kullanamayan insanlarla konuşurken insan kendini dahi gibi hisseder ya. Sanırım bu duygunun daha bencil daha egoist bir yoğunluğunu yaşıyorlar. Korkutuyor ve refleks olarak verdiğin tepki onları eylendiriyor. Aslında bir halta gücü yetmeyecek kadar acizler. Hepsi için geçerlideğil elbet mutlaka çok güçlüleri vardır ama onlarda böyle saçmalıklarla uğraşmıyorlar.
Düşünsenize evinizde hiçbiri barınamıyorken. ( temizlik, sirke, namazlar, dualar, İtikat, Teslimiyet vs...) sokakta öyle çoklar ki ha bu arada bunu da netleştirelim inançlı insanların muhitte çokluğu onların da böyle elini kolunu sallayarak gezmelerini önlüyor ama insanların çoğunluğu bencil ve aurası düşük etrafa negatiflik yayan insanlarla dolu ise görünmeyen bu dünyadaki habisleri de adeta kara delik gibi o mekana çekip nufuslarını arttırıyor. Düşünün akşamezanından sonra dışarı çıktınız eşinizle geziyorsunuz. Auranızı çevrede dolaştırıyorsunuz. Zayıf bir aura, korkak bir ruh, bencil ve kötü niyetli bir insansanız peşinize yüzlercesi takılıp sizinle gezebiliyor ve hatta onları evinize götürüyorsunuz. Biz öyle kötü insanlar değiliz dediğinizi duyar gibi oldum. Tamameşimiz biraz hassas gördüğü bir köpek bir anda kalbinin deli gibi atmasına ve aşırı korkmasına sebep oldu. Aurası bir anda renk değiştirdi, onu koruyan kalkanlar zayıfladı ve renk değiştirdi. O habis müsibetler bunu görüp hemen yanına doluştu ve onu yemlemeye başladılar. Kalbinden gelen bir ses "ki o sesin kendi düşünceleri olduğunu sana bir çok insanla tanıştım. " ona arkandan takip ediyor dedi ya da bacağındaki sinirlerden bir tüy sürtmüş gibi hissetmesini sağladı. İşte o duygu değişimindeki ani düşüşler ilgilerini çekrek peşinizden evinize kadar gelmesini sağlıyor. Peki sonra sonra ne mi, oluyor; eğer euzu besmele çekmeden ve sağ ayakla içeri girerseniz ve boş eve selam vermezseniz artık kendi duygularınızla beslediğiniz ve köpek gibi davranıp hiçte sadık olmayan bir evcil " bedencil" hayvanınız oluyor. Sonrasını biliyorsunuz işte besmelesiz yapılan ve yenen yemekler, çırılçıplak soyunmalar, çoplak banyo yapma ve yatma alışkanlıkları sonrası artık o evcil hayvanlar sizin sinirsisteminiz kadar yakın oluyor. Yine sizinle konuşur ve size kendini gösterirse şanslısınız. En fazla korkutur aklınızı kaçırır falan. Ya zeki bir habis kitleye denk gelirseniz işte o zaman kalbinize doğan vesveselerin an ağababaları ile savaşmaya başlıyorsunuz.
Haberleri açtığınızda gördüğünüz ani gelen öfke nöbetleri, geçirilen cinnetler, anne ve babasının kafasını kesip camdan atmalar, yeni doğmuş bebeğini öldürüp parçalayıp çöp tenekeleri arasında taksim ettirmeler. Trafikte sadece kornaya bastı diye silaha sarılmalar bu örnekleri siz biliyorsunuz. Bunlar hep aslında musallatın işaretleri. Peki ruh bir bardaksa ve bu bardağın içindeki su Allaha bağlılık, iman, itikat, takva ise su olmadığında ne olur?. ben söyleyim su yoksa hava vardır ve etrafımızda onlar hava kadar çoktur. O bardakları dolu tutup bunları kendimizden uzaklaştırmalıyız..
Bu bilgiler yıllardır yaptığım araştırmalar, Musallatlı insanların yaşadıklarını okumak, Hüddamların hayatı ve yazdıkları ve dahi çevremde musallat yaşayan insanlarla yaptığım sohbetlerden topladığım kendi kanılarımdır. Amacım burada paylaşıp yanlış bildiğim doğrularımı düzeltmektir.
küstahlığımı bağışlayın bildiğim için değil tahmin ettiklerimi anlattım yoksa bu bilginin doğrusuna ve detayına hakim bir kitap denk gelmedi karşıma. Bir çok kitap var ama günümüz detaylarına hakimdeğil ve insanları korkutmamak için hafifletilmiş yumuşatılmış kitaplarla dolu.
Buraya kadar sabredip okuduysanız teşekkür ederim. lütfen eklemek istediğiniz birşeyler varsa yazınız.
|