Alıntı:
La Tahzen12 Nickli Üyeden Alıntı
Esma zikrine hiç sıcak bakmıyorum . Allah kuranda nasıl zikir çekillir tesbihat yappılır göstermiş Yoksa Allah neden kuranda kendini övsün çünkü Allah kulların nasıl öveceğini öğretiyor . sonra bu ayetlerden cımbızla Allahın isimleri alınıyor büyüklemeden tesbihat yapılıyor sonra kafir cinler gelip üzerine alınıyor ey merhamet eden ey diri olan ey yaşam sahibi diye sürekli zikret kafir Allah ı tanımayan varlıklar geliyor bu ları bana mı söylüyor diyip önünde kibirleniyor belki senle konuşuyor görmüyon duymuyon sonra sana musallat vs vs . ayet zikrinde musallat sıfır bindefa milyondefa Allah ı yücelt .
@ [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] esma zikirleri amacı karşılamıyor. Allah cc kuranda Rabbini yücrlt büyükle diyor keza bunu deatekleyen bi hadiste peygamberin Allah ım sen kendini nasıl öğdüysen öylesin . yani yeni icatlara gerek yok . peygamberimiz zamanında şu ismi bu kadar bu ismi bukadar oku demişmi bunlarda bidat bu yüzden musallat kaçınılmaz
|
Sadece Allah rızası için kalbinden La ilahe illaAllah dersen ne ala. Yada Ya Allah...
Mü’minlerin annesi Cüveyriye Binti’l–Hâris radıyallahu anhâ’dan rivâyet edildiğine göre, Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bir gün sabah namazını kıldıktan sonra, Hazret–i Cüveyriye namaz kıldığı yerde oturmakta iken, erkenden evden çıktı. Kuşluk vakti tekrar eve döndü. Cüveyriye radıyallahu anhâ’nın hâlâ yerinde oturmakta olduğunu görünce:
“Yanından ayrıldığımdan beri hep burada oturup zikirle mi meşgul oldun?” diye sordu. O da:
– Evet, diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
“Senin yanından ayrıldıktan sonra üç defa söylediğim şu dört cümle, senin sabahtan beri söylediğin zikirlerle tartılacak olsa, sevap bakımından onlara eşit olur: Sübhânallâhi ve bi–hamdihî, adede halkihî ve rızâ nefsihî ve zinete arşihî ve midâde kelimâtihî:"
"Yarattıkları sayısınca, kendisinin hoşnut olduğunca, arşının ağırlığınca ve bitip tükenmeyen kelimeleri adedince ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim.” (Müslim, Zikir 79. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 24)
Müslim’in diğer bir rivayeti şöyledir:
“Sübhânallâhi adede halkıhî, sübhânallâhi rızâ nefsihî, sübhânallâhi zinete arşihî, sübhânallâhi midâde kelimâtihî." (Müslim, Zikir 79. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 56)
Tirmizî’nin rivayeti ise şöyledir:
“Sana okuyacağın bir zikir öğreteyim mi? Sübhânallâhi adede halkıhî, sübhânallâhi adede halkıhî, sübhânallâhi adede halkıhî; sübhânallahi rızâ nefsihî, sübhânallahi rızâ nefsihî, sübhânallahi rızâ nefsihî; sübhânallahi zinete arşihî, sübhânallahi zinete arşihî, sübhânallahi zinete arşihî; sübhânallahi midâde kelimâtihî, sübhânallahi midâde kelimâtihî, sübhânallahi midâde kelimâtihî, dersin.” (Tirmizî, Daavât 104. Ayrıca bk. Nesâî, Sehv 94)
Resûl-i Ekrem aleyhissalatü vesselam o gün sabah namazından sonra Hz. Cüveyriye’nin yanından ayrılıp kuşluk vakti tekrar eve döndüğünde, onun hâlâ namaz kıldığı yerden ayrılmadan zikirle meşgul olduğunu gördü. İbadete ve zikre düşkün olan annemize, bazı zikirlerin diğerlerinden daha değerli olduğunu ve insana daha çok sevap kazandırdığını anlatarak ona bu hadisteki zikri öğretti.
Peygamber Efendimiz (asm)'in öğrettiği dört kelimeden biri, “Sübhânallâhi adede halkihî: Ben Allah’ı uluhiyet makamına yakışmayan sıfatlardan yarattıkları sayısınca tenzih ederim.” cümlesidir. İlk rivayete göre Efendimiz tesbihe bir de hamd ekleyerek aynı şeyi söylemiştir.
Yarattıklarının sayısını şüphesiz sadece Allah Teâlâ bilir.
İşte bu ve daha sonra gelecek ifadelerle Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), Cenâb-ı Hakk’ı sayıya gelmeyecek derecede çok tesbih ettiğini ifade buyurmuştur.
“Sübhânallahi rızâ nefsihî: Ben Allah’ı, O’nun rızasını kazanmak için kendisinin hoşnut olacağı sayıda tesbih ederim, demektir.
Cenâb-ı Hakk’ın hoşnutluğunun ne kadar tesbih etmekle kazanılacağını bilmek mümkün değildir. İşte bu sebeple Efendimiz (asm)'in bu zikri de sayılarla ifade edilemeyecek kadar geniş kapsamlıdır.
“Sübhânallahi zinete arşihî: Ben Allah’ı arşının ağırlığınca tesbih ederim, demek olup yine sayıya gelmez muazzam bir miktarı ifade etmektedir.
Senedi zayıfça olmakla beraber bir hadîs-i şerîfte Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) arşın büyüklüğü hakkında şöyle bir misal vermektedir:
"Yedi kat gök ile yedi kat yer, Allah'ın kürsüsü yanında, çölün ortasına atılmış bir yüzük halkası kadar küçük kalır. Arşın kürsüye göre büyüklüğü ise, çölün halkaya olan büyüklüğü kadardır." (İbn Belbân, el-İhsân fî takrîbi Sahîhi İbni Hibbân, II, 66, nr. 361)
“Sübhânallahi midâde kelimâtihî: Ben Allah’ı O’nun bitip tükenmeyen kelimeleri sayısınca tesbih ederim, demektir. Resûlullah aleyhissalatü vesselam bu sözle, Allah Teâlâ’nın kelimelerinin saymakla bitmeyeceğini anlatmak istemiştir. Şu ayet-i kerîme de bunu belirtmektedir:
“De ki: Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsaydı, bir o kadarını daha ilâve etseydik, Rabbimin sözleri tükenmeden denizler tükenirdi.” (Kehf, 18/109)
Peygamber Efendimiz (asm) bu zikirlerde sayıya gelebilecek şeylerin yanında, sayıların bile âciz kaldığı ifadelerle zikrini tamamlamıştır. Bu da göstermektedir ki, Resûlullah’ın öğrettiği zikirler, başkalarının hazırladığı zikirlerden çok daha anlamlı ve faziletlidir.
Hadîs-i şerîfte gördüğümüz üç farklı rivayetin her birini Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm)'in tavsiye etmesi muhtemeldir. Herkes bunlardan sadece birini veya istiyorsa her birini okuyabilir.
Buna göre:
- Peygamber Efendimiz (asm)'in öğrettiği zikirler son derece kapsamlı ve geniş manalıdır.
- Bazı zikirler diğerlerine göre daha üstün olduğundan, o zikirleri daha çok söylemeye gayret etmelidir.
- Allah Teâlâ samimiyetle yapılan az işe çok sevap lütfeder.