Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Hastalıklar... Teşhis, Tanı, Tedavi.!
Tekil Mesaj gösterimi
  #61  
Alt 19.02.17, 23:29
SiLence SiLence isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,486
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

SES TELLERI SORUNLARI


Gırtlağın iki yanında bulunan ses telleri titreşerek sesin oluşmasını sağlarlar. Gırtlak kasları ses tellerinin uzunluğunu ve gerginliğini kontrol ederek titreşimi ayarlarlar. Ses telleri ayrıca yutkunma sırasında yiyecek ve içeceklerin akciğerlere kaçmasını önlemede de yardımcı olurlar.

Ses telleri konuşmada ve şarkı söylemede en önemli öğelerdir. Eğer yanlış ya da kötü kullanılırlarsa çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir. Bu tür sorunlar arasında polipler nodüller ve ülserler bulunmaktadır.

POLİPLER

Polipler ses tellerinin üstünü örten ince zarda ortaya çıkan şişliklerdir. Bunlar büyüdükçe yuvarlak bir şekil alırlar; tüm ses teli boyunca yayılabilir ya da bir bölümünde sınırlı kalabilirler.

Uzun süre ya da tekrar tekrar çığlık attığınızda bağırdığınızda veya doğal olmayan çok düşük bir tonda konuştuğunuzda ses tellerinizde bir nödül gelişebilir. Kronik bir alerji sonucunda veya sigara dumanı ya da endüstriyel dumanlar gibi tahriş edici dumanları soluduğunuzda da polip gelişebilir.

Polipler sesinizin fısıltı halinde çıkmasına ya da kısılmasına neden olabilirler. Bunlar bazen larengoskopi denen özel bir muayene sırasında çıkarılabilirler. Kanser olmadığından emin olmak için polip biyopsisi de yapılabilir. Polip çıkarıldıktan sonra altta yatan nedeni düzeltmek için ses terapisi yapılmalıdır.

ŞARKICI NODÜLÜ

Profesyonel şarkıcılar öğretmenler seyyar satıcılar ve din adamları gibi sesini çok fazla kullananların ses tellerinde nodül oluşma riski vardır. Polipler gibi nodüllerde sesin aşırı kullanımı sonucu gelişir.

Bu tür nodüller sesin kısılmasına ya da fısıltı halinde çıkmasına neden olabilirler. Nodülün polipten farkı ses tellerini örten ince zardan değil bu zarın üstünü kaplayan hücre tabakasından(epitel) köken almasıdır. Deri yüzeyini de benzer hücreler örtüğü için yapısal olarak nasıra benzerler.

Birkaç hafta hiç konuşmayarak ya da çok az konuşarak ses tellerinin dinlendirilmesi nodüllerin küçülmesini sağlayabilir. Bazen biyopsi yapılması ve poliplerin ameliyat-la çıkarılması gerekebilir. Nodül oluşmasına yol açan sesin kötü kullanımını ortadan kaldırmak için ses terapisi oldukça önemlidir. Ara sıra çocuklarda sürekli bağırma sonucu ortaya çıkan nodüller sadece ses terapisi ile tedavi edilebilirler.

TEMAS ÜLSERLERİ

Ses tellerinde temas ülseri denen yaralar da görülebilir. Bu durum genellikle sesin uygun olmayan biçimlerde kullanılması sonucu oluşur. Mide sıvısının ağıza gelmesi ya da ameliyat sırasında anestezi için boğaza tüp takılması diğer sık görülen ses teli hasarlanma nedenleridir.

Temas ülserleri ses tellerinin birbirlerine dokundukları yerde bulunan kıkırdak parçalarında oluşur. Belirtileri arasında konuşurken ya da yutkunurken hafif ağrı ve ses kısıklığı bulunmaktadır.

Doktorunuz gırtlağınızı nasıl kullandığınızı ve yemek alışkanlıklarınızı belirlemek için bazı sorular soracaktır.

Ayrıca kanser olmadığından emin olmak için ülserleşmiş yaradan laboratuvar testleri yapılmak üzere örnek de alacaktır.

Temas ülserlerinin ilk tedavisi yaranın iyileşmesine olanak sağlamak için en az 6 hafta sesin dinlendirilmesidir. Ülserlerin tekrarlamasını önlemek için bu süreyi uzatmak da gerekebilir. Eğer ülserin nedeni mideden ağıza gelen sıvılarsa ülserin tekrarlamasını önlemek için birkaç yöntem bulunmaktadır. Doktorunuz antasit bir ilaç yatmadan en az 2-4 saat önce yemek yemeyi ve yatarken başı 10-15 cm yükseltmeyi önerebilir.

LÖKOPLAKİ

Latince deki beyaz (leuko) ve yama (plakia) sözcüklerinin biraraya gelmesinden oluşan lökoplaki ses tellerinin birinde ya da her ikisinde oluşabilir. Bu durum kanserle ilişkili olabilir. Lökoplaki ortaya çıktığında laboratuvar incelemesi için çıkarılabilir. Çoğu kez oluşma nedeni sigara dumanıdır.

ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE GÖRÜLEN PAPİLLOMLAR

Birçok çocukta virüslerin neden olduğuna inanılan ve selim bir doku büyümesi olan siğiller ortaya çıkar.

Az sayıda çocukta özellikle erkek çocuklarda bunlar ses telleri üzerinde gelişir(çocukluk döneminde görülen papillomlar).

Bu oluşumlar habis değildir ve çoğu kez ergenlikte ortadan kaybolur. Bununla birlikte bu siğiller ergenlikten önce sorun yaratabilirler; kümeler halinde büyüyerek gırtlağa zarar vermeden çıkarılamayacak bir duruma gelirler. Nadir olarak çok hızlı büyüyerek çoğalırlar ve nefes almayı zorlaştırabilirler. Bu durum ortaya çıktığında solunum yolu tamamen tıkanmadan hemen tedavi yapılmalıdır.

Ameliyatla çıkarmaktan daha etkili ve daha az zarar verici olduğu için lazer tedavisi tercih edilen bir yöntemdir. Çocukluk döneminde görülen papillomlar sık sık tekrar ettikleri için tedavinin tekrarlanması gerekebilir.

---------- Post added 19.02.17 at 23:59 ----------

SINDIRIM PROBLEMLERI


Sindirim süreci düzgün giderse besinler parçalanıp moleküllere bölünerek kan damarlarınıza geçebilir hale gelir. Zaman zaman bazı nedenlerle bu parçalanma doğru gerçekleşmez ve sindirim ve özümleme işlemleri tamamlanamaz. Bu durumda vücudunuza yarayacak besinlerin çoğu sindirilemez ve büyük abdest çıkar. Bu sindirim bozukluğu sonucu bozuk ve eksik beslenme ortaya çıkar.

Belirtiler

- Kilo kaybı

- İshal

- Karın ağrısı gaz ve şişkinlik

- Genel halsizlik

- Kötü kokulu ve gri-siyah büyük abdest.

Sindirim bozukluğunun nedenleri çok farklı olabilir. Pankreasta bir hastalık varsa sindirim için gereken enzimler eksik olabilir. Buna bozuk sindirim diyoruz. Sindirimin büyük bir kısmı ince bağırsakta olduğu için buradaki bir hastalık önemli besinlerin sindirilmeden dışarı atılmasına neden olur. Bu durumda büyük abdest yağlı görünümlüdür. Gri veya solgun renkte ve normalden fazladır. Kötü kokuludur ve köpüklüdür. Büyük abdestle yağ ve protein kaybı olur. Besinlerin sindirilememesi A Bi 2 D E ve K vitaminleriyle folik asit kaybına neden olur. Kanda B12 ve folik asit düşüklüğü besinlerin sindirilemediğinin başlıca göstergesidir. Sürekli yağ kaybıyla birlikte kalsiyum da vücuttan atılır ve istenmeyen sorunlar doğar:

Böbrek taşları (kalsiyum oksitli) ve kemiklerde osteomalacia adı verilen kemik erimesi denilen hastalık ortaya çıkar.

ÇÖLYAK (TROPİK OLMAYAN) SPRU

Çölyak (tropik olmayan) spru emilim bozukluğunun yaygın bir nedenidir. Bu hastalığa buğday çavdar yulaf ve arpada bulunan bir protein olan glütene karşı duyarlılık yol açar. Glütene tahammülsüzlük barsağın içini döşeyen tabakanın besinlerin emilmesini sağlayan ince kıvrımlarını (vilüsler) yitirmesine neden olur. Ayrıca barsak enzimleri yeterli miktarda üretilmemeye başlar. Sık görülen belirtiler kötü kokulu ishal şişkin karın ve anemidir.

Çölyak spru çocuklarda sık sık görülür. Bu çocuklarda en çarpıcı belirtiler kilo kaybı ve büyüyememedir. Çocuklarda raşitizmin kemik değişiklikleri görülebilir; yetişkinlerde kemik ağrısı ve aşırı hassasiyetiyle birlikte osteomalasi ortaya çıkabilir.

Aşırı miktarlarda yağ ve protein içerip içermedlgini anlamak için dışkınızı incelemenin yanısıra doktorunuz çölyak spru hastalığından kuşkulanırsa ince barsağın baryumlu röntgenini (bkz. Yemek Borusu Mide ve Barsağın Baryumlu Röntgeni) isteyebilir. Ağızdan sokulan bir aletle incebarsağın iç yüzeyinden biyopsi de alınır. Numune tropik olmayan spruya özgü değişiklikler açısından mikroskop altında incelenir.

Çölyak hastalığı genellikle yemeklerden glüten içeren gıdaların kaldırılmasıyla tedavi edilir. Bazı besin eksikliklerini karşılamak için başlangıçta vitamin ve mineral ilaveleri verilebilir. Doktorunuz ya da diet uzmanınız uygun bir glütensiz diyet konusunda size yol gösterecektir.

Glütensiz bir diyet dikkatli bir şekilde uygulanırsa birkaç aylık bir dönem içinde ince barsağın vilüsleri normal biçimlerine ve emme kabiliyetlerine ulaşırlar. Dışkınız normale döner ve kilo kaybı sona erer. Glütensiz diyet hayat boyu izlenmelidir yoksa belirtiler tekrar ortaya çıkar.

TROPİK SPRU

Bu emilim bozukluğuna neden olan başka bir hastalıktır. Dünyanın tropik bölgelerine giden ziyaretçileri etkiler. Belirtiler tropik bölgeden dönüldükten aylar hatta yıllar sonra ortaya çıkabilir. Bu hastalığın nedeni belirsizdir ama bulaşıcı bir mikroorganizma olabilir.

Tropik sprusu olan kişiler ishal kilo kaybı anemi ve kilo alamama sorunlarıyla karşılaşırlar. Teşhis testleri temel olarak çölyak sprunun testleriyle aynıdır.

Tropik sprunun tedavisi genellikle bir folik asit ve vitamin ilavesi ile tetrasiklin gibi bir antibiyotikten oluşur. Genellikle özel bir diyet gerekmez. Hastalığın şiddetine bağlı olarak 6 ay kadar antibiyotik kullanmanız gerekebilir.

AŞIRI BAKTERİ ARTMASI

Normal olarakbakterilerin ince barsakta aşırı artması bir sorun değildir çünkü barsağın sürekli hareketi (peristaltizm) bakterileri dışarı atar. Ancak bazı koşullar altında barsak bakterileri emilim bozukluğuna yol açacak bir düzeye kadar artabilirler. Bu durum barsağın da tutulduğu şeker hastalarında ishale katkıda bulunan bir faktör olabilir.

Bakterilerin aşırı artmasının nedeni genellikle peristaltizmin (barsağın kas hareketi) zayıflamasıdır bu da bakterilerin birikmesine olanak sağlar. Bakterilerin aşırı artması ince barsağın bazı kısımlarına uygulanan baypas ameliyatlarından sonra da görülür. Teşhis ince barsaktan kültür için alınan örneklerle ya da bazen kan ya da idrar alınmasını içeren dolaylı testlerle yapılır. Tedavi her ay 1 hafta gibi periyodik biçimde verilen antibiyotiklerle yapılır.

SKLERODERMA

Skleroderma barsağı etkilediğinde kas duvarlarının incelmesine yol açar bu da hem besinlerin emilimini hem de barsağın hareketini zayıflatır. Skleroderma yemek borusunun kas tabakasını da da etkileyebilir ve mide yanmasına neden olabilir.

Hastalık ilerlediği ve başka organlara yayılabileceği için klinik olarak ilerleyici sistemik skleroz (F SS) olarak bilinir. Bu kronik hastalığın nedeni bilinmemektedir. Bakterilerin aşırı büyümesinin yol açtığı şiddetli ishalle ilişkili olabilir. Periyodik olarak (her ay bir hafta gibi) verilen antibiyotikler yararlı olabilir.

AİDS

Emilim bozukluğu sorunları yaratan başka bir hastalık kazanılmış bağışıklık yetmezliği sendromudur (AIDS). Başlıca belirtiler olan ishal ve kilo kaybının AIDS hastalarında ince barsak ve kolondaki enfeksiyonların sonucu olduğu düşünülmektedir.

WHİPPLE HASTALIĞI

Bu emilim bozukluğu hastalığı esas olarak 45 yaşın üzerindeki erkekleri etkilemektedir. Hastalığa henüz kesin olarak tanımlanamamış bir enfeksiyon etkeninin yol açtığı düşünülmektedir. lshal karın ağrısı ilerleyen kilo kaybı ve derinin koyulaşması gibi belirtiler ortaya çıkabilir.

Bakteri enfeksiyonu da düşük dereceli ateşe yol açabilir. Teşhis ince barsaktan alınan bir biyopsiyle yapılır.

Uzun dönemli antibiyotik kullanımı tipik olarak Whipple hastalığına bağlı emilim bozukluğunu düzeltmekte etkilidir.

AMİLOİDOZ

Nişastaya benzer özellikleri olan amiloid denilen bir proteinin varlığı bu hastalığı ortaya çıkarır.

Bu proteinin istenmeyen birikimlerinin vücudun neresinde görüldüğüne bağlı olarak sonuçlar önemsiz ya da ciddi olabilir. Örneğin amiloidin ince barsakta birikmesi içini döşeyen tabakayı lastiksi sert ve yapışkan hale getirir ve sonuç olarak ciddi bir emilim bozukluğu ortaya çıkar. Bu durumun teşhisi ince barsak biyopsisiyle yapılır.

Amiloid birikintilerinin oluşmasını önlemenin bilinen bir yöntemi yoktur. Tedavi belirtileri azaltmaya ya da amiloidozdan sorumlu olabilecek temeldeki bir hastalığı tedavi etmeye yöneliktir. Bu tür hastalıklar tüberküloz Hodgkm hastalığı ve romatizmaya bağlı eklem iltihabıdır.

LAKTOZ TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜ

İnek sütündeki başlıca şeker olan ve yalnızca sütte ve süt ürünlerinde bulunan laktozun sindirilmesi için laktaz enzimi gereklidir. Laktoz tahammülsüzlüğü ince barsak duvarlarının iç tabakası bu enzimi normal miktarlarda üretmediği zaman ortaya çıkar.

Laktoz tahammülsüzlüğü belirli bir miktarın üzerinde süt alındığında karın kramplarına şişkinliğe ishale ve aşırı gaza yol açar. Az miktarda süt genellikle belirtilere yol açmaz. ince barsağın içini döşeyen tabakadaki düşük bir laktaz düzeyi ya da laktaz eksikliği etkilenen kişilerin yüzde 70 kadarında sorun yaratmayabilir.

Kuzey ve Batı Avrupalı beyazlarda ve onların Amerika Birleşik Devletleri ndeki torunlarında düşük laktaz düzeyi görece az görülür. Bu nedenle laktoz tahammülsüzlüğüne bu insanlarda çok sık rastlanmaz. Düşük laktoz düzeyleri Akdeniz Afrika ya da Asya kökenli insanlarda daha sık olarak görülmektedir.

Düşük laktoz düzeyleri tropik olmayan ya da tropik spru ince barsaktaki virüs ya da bakteri enfeksiyonu ve kistik fibroz gibi başka emilim bozukluğu rahatsızlıklarında ortaya çıkabilir.

Laktoz tahammülsüzlüğü varsa süt ürünlerini diyetinizden tamamen çıkarmanız gerekmez.

Sadece süt ürünleri tüketiminizi azaltın sütü yalnızca yemek sırasında için ve kalsiyumu laktozun süte göre düşük olduğu süt ürünleri olan peynir ve yoğurttan almaya çalışın. Başka bir seçenek sütünüze karıştırabileceğiniz ticari bir laktaz preparatı almaktır. Bu preparatlar laktozu kolayca sindirilebilen basit şekerlere dönüştürür.

KISA-BARSAK SENDROMU

Barsağın büyükçe bir kısmının ameliyatla alınmasından sonra bazı insanlarda emilim bozukluğu sorunları ortaya çıkabilir. Bu duruma kısa-barsak sendromu adı verilir. ince barsağın farklı bölgelerinde farklı besinler emildiği için cerrahi müdahalenin besin emilimi üzerindeki etkisi barsağın ne kadar büyük bir parçasının ve hangi parçasının alındığına bağlıdır. Barsağın önemli bir kısmı alınmadıkça kalan kısım genellikle daha fazla emilime uyum sağlamakta ve böylelikle besinlerin emilim yetersizliğini önlemektedir.

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147