Alıntı:
siruss Nickli Üyeden Alıntı
Hocam evliya zaten direkt ben evliyayim demez. Demesini de beklemiyorum. Ama hissedersin, anlarsın. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki ahir zaman dedikleri bu halde. Vaktiyle bir rüya görmüştüm. Rüyadan etkilenince bir ihtiyaç sahibine, bir öğün yemeğinin parası benden olsun istedim. Bir kadın gördüm sonra çöpten yiyecek topluyordu. Oldukça da tenha bir yerde. Dikkatimi çekti. Dilenci olsa derdi para olsa daha işlek bir caddeye çıkardı. Kör sokakta işi ne dedim? Döndüm geri hayrımi ona yaptım. Hatta başta kabul etmedi de, daha da etkilendim. Bir kaç gün sonra duydum ki bu da yeni bir yontemleriymis. Böyle tenhada dolanıp bu şekilde kişilerin vicdanlarına hitap ederlermis.
O yüzden gerçekten evliyayi, ihtiyaç sahibini bulmak çok zor. Keşke denk gelse ve bilinçli olarak hissedip sohbet edebilmek çok çok güzel bir deneyim olurdu.
|
bir hadise
Az önce dostum Cebrâil [Aleyhisselâm] yanımdaydı. Bana şunları anlattı.
– Seni hak peygamber olarak gönderen Allah adına yemin ederek söylüyorum ki, Allah Teâlâ’nın kullarından biri, bir dağın tepesinde tam 500 yıl O’na ibadet etmişti. Bu dağ, enine boyuna 15 metrekareden daha büyük değildi. Dört bir tarafı 4000 fersah uzunluğunda denizlerle çevriliydi. Allah Teâlâ o kimse için bu adada bir parmak kalınlığında tatlı bir su çıkarmıştı. Bu su, dağın eteğinde bir yerde birikiyor, o adam da buradan ihtiyacını karşılıyordu. Aynı şekilde ona bir nar ağacı vermişti. Bu ağaçta her gün bir nar büyüyordu.
Bu adam akşam olduğu zaman dağın eteğine iniyor, abdestini alıyor ve yiyeceğini yiyordu. Ardından kalkıp namazına devam ediyordu. Bir gün bu adam Rabbinden, ruhunun secdede iken alınmasını, cesedinin toprak olmamasını ve secde halinde iken diriltilmesini istedi. Allah [Celle Celâluhû] onun dileğini kabul etti ve secdede iken ruhunu aldı.
Cebrâil [Aleyhisselâm] anlatmaya devam ediyor
– Biz yeryüzüne her inişimizde ve çıkışımızda onun yanına uğrardık ve onun secde halindeyken ölmüş bedenini görürdük. Biz ilmi ilâhîde (levh-i mahfûzda) gördük ki, bu adam kıyamet günü diriltilip Allah Teâlâ’nın huzuruna getirilecek. Allah Tebâreke Teâlâ meleklerine,
– Kulumu rahmetimle cennete koyun, buyuracak adam ise,
– Hayır, beni yaptığım ameller sebebiyle cenete koyun, diyecek.
Bunun üzerine Allah Teâlâ meleklerine,
– Kulumun amellerini, kendisine verdiğim nimetlerle kıyaslayın, diye emir verecektir.
Melekler ona verilen nimetlerle kulun amellerini karşılaştırmaya başlayacaklar ve göreceklerdir ki, sadece göz nimeti kulun 500 senelik amelini dahi karşılamamaktadır. Bedeninin diğer nimetleri ise karşılıksız kalmıştır.
Bunun üzerine Allah [Celle Celâluhû] meleklerine,
– Kulumu cehenneme atın, diye emir verecektir. Melekler onu cehenneme doğru götürürken adam,
– Ey Rabbim! Beni rahmetinle cennetine koy, diye feryat edecektir. Allah Teâlâ meleklerine,
-Kulumu geri getirin, emrini verecektir. Kul, Allah [Celle Celâluhû] huzuruna getirilince ona soracaktır:
-Ey kulum! Sen hiçbir şey değilken seni yaratan kimdir? O,
-Sen yâ Rabbi, diyecektir. Allah [Celle Celâluhû],
– Bu senin amelin sayesinde mi oldu yoksa benim rahmetimle mi? diye soracak o da,
– Bilakis senin rahmetinle, diye cevap verecektir. Allah [Celle Celâluhû],
Sana beş yüz sene ibadet yapma kuvvetini kim verdi, diye sorar o da,
– Sen verin ey Rabbim, diye cevap verecektir. Allah [Celle Celâluhû],
– Seni denizin ortasındaki bir adaya yerleştirip tuzlu suların içinden tatlu sutu sana çıkaran, her sene sadece bir tane meyve vermesine rağmen sana her gün nar meyvesi ikram eden kimdir? Nenden ruhunu secdede iken almamı istedin; bunu senin için yaptım. Peki bunların tümünü kim yaptı, diye sorar. adam,
– Sen yaptın ey Rabbim, diye cevap verir. Bundan sonra Allah [Celle Celâluhû] şöyle buyur.
– Bütün bunlar benim rahmetimle olmuştur. Seni rahmetimle cennetime koyacağım. Meleklerim! Bu kulumu rahmetimle cennetime sokun.
Cebrâil [Aleyhisselam] der ki, “Her şeyde Allah’ın rahmetinin bir tecellisi vardır.”
Eser:Tenbîhü’l – Gâfilîn, Yazar: Ebû’l Leys Semerkandî [Rahmetullahi Aleyh] Tercüme: Hüseyin Okur,Sayfa: 141-142, Cilt:1, Yayınevi: Semerkand, Tasavvuf Klasikleri. Basım: Ekim 2011