CİLT SAĞLIĞINDA IŞIK
Sedef hastalığı tedavisinde çok çeşitli yöntemler kullanılmaktadır.
Tedavi şekli; hastalığın çeşidi ve şiddeti bulunduğu alan hastanın yaşı ve sağlık durumu dikkate alınarak seçilir.
Ultraviyole sedef hastalarının şikayetlerini azaltabilir. Orta ve şiddetli sedefi olan lokal ilaç tedavisine cevap vermeyen veya bu tedavi için çok yaygın hastalığı olanlarda uygulanabilir.
Güneş ışığı ve suyun sedef hastalarında faydası uzun zamandır bilinir. Ancak kontrolsüz güneşlenmek hastalara zararlı da olabilmektedir. Güneş yanığı hastalığın artmasına neden olabilir.
Özellikle açık tenli kişilerde ultraviyole deri kanseri riskini arttırmaktadır.
Ultraviyole ışık kaynakları güneş ışıklarından ultraviyole A ve B nin tedavi amaçlı kullanılması için geliştirilmiş yapay cihazlardır. Böylece ultraviyole kontrollü ve düzenli bir şekilde doktor tarafından uygulanabilir. Ultraviyole sedef hastalarında yüksek olan deri hücrelerinin gelişme hızını azaltır.
UvA (PUVA)
Psoralen içeren ilacı içen hastaya ultraviyole A tedavisi uygulanır. Psoralen gözün lens kısmında birikeceğinden hastalar tedavi alırken güneş batıncaya kadar UvA geçirmeyen güneş gözlükleri kullanmalıdır.
UvB
UvB tedavisi güvenilir ve etkilidir. Ağızdan ilaç alınması gerekmez. Seanslar halinde uygulanır.
BClear - Sedef hastalığı tedavisinde son sistem
B Clear; Sedef hastalığı tedavisinde kullanılan ileri teknolojiyle geliştirilmiş yeni bir UvB cihazıdır. Fiber optik iletim sistemine sahiptir. Böylece normalde kabin tedavisi şeklinde uygulanan ultraviyole tedavisinin sadece hastalıklı bölgelere uygulanmasına olanak sağlar. Hastalıklı alanlarda yüksek dozlar kullanılarak tedavi seansları azalır. Sağlıklı cilde ışık verilmediğinden bu alanlarda yan etki olmaz.
---------- Post added 19.02.17 at 22:42 ----------
DELİ DANA HASTALIĞI
İngiltere de ilk olarak 1986 yılında patlak veren ve sığır etinden insanlara da geçebileceği kabul edilen Deli Dana hastalığının başlıca nedeninin hayvancılığın bir sanayi haline geldiği Avrupa da sığırların ot yerine etle beslenmesi olduğu sanılıyor. Avrupa ülkelerinde et ve süt hayvanları ucuz ve karlı olduğu gerekçesiyle giderek artan biçimde bitkisel yemler yerine kemik tozu ve insan tüketiminde kullanılmayan artık etlerden imal edilen yemlerle besleniyor. Birçok bilim adamı doğal beslenme biçimine aykırı bu diyetin tehlikeli hayvan hastalıklarının yayılmasına neden olduğunu düşünüyor.
BSE
BSE Bovine Spongioforme Encephalopathie kelimelerinin kısaltılması. Türkçesi: Sığırların beyinlerinde süngerimsi biçimde dejeneratif değişiklerin oluşmasıyla belirgin hastalık. Hastalığa yakalanan sığırların hareketlerinde anormallik olduğu için bu hastalığa halk arasında “deli dana†hastalığı denildi.
BSE’NİN KÖKENİ
Deli dana hastalığına çok benzeyen ve sadece koyunlarda görülen Scarpie hastalığı yaklaşık 250 yıldır biliniyor. Bu hastalık diğer hayvan türlerine bulaşabiliyor. Scarpie hastalığından ölmüş bir koyun sığırlar için hazırlanan yemlere katkı maddesi olarak kullanıldığında hastalık sığırlara bulaşıyor.
BSE’NİN SIĞIRLARDAKİ BELİRTİLERİ
Hastalığın ilk belirtileri genellikle bulaşma tarihinden 4-6 yıl sonra görülüyor. İlk belirtiler hayvanın temas sırasında çok korkması dişlerini gıcırdatması ve saldırgan davranışlar göstermesi. Hastalığın ileri safhasında sığırlar burunlarını ve böğürlerini anormal bir biçimde yalar kulak hareketleri hızlanır baş ve kulakların duruşu anormalleşir. Hayvanlar çok fazla titrer ve bacaklarını kontrol edemezler. Çok kaşındıkları için genellikle kafa derileri yaralanmıştır. Sığırlar hastalığın son safhasına doğru düşer ve felç olur. Hastalığın başladığı tarihten 2-3 ay sonra da ölürler.
BSE İNSANA NASIL BULAŞIR?
BSE hastalığının insanlara da bulaştığı biliniyor. BSE’nin insanlarda görülen biçimi klasik Creutzfeldt-Jakob hastalığına çok benziyor. Creutzfeldt-Jakob hastalığı ilk kez 1920’li yıllarda iki Alman Nörolog tarafından tarif edilmişti. Bu hastalık insanlarda normalde 60 yaşından sonra görülüyor. Klasik Creutzfeldt-Jakob hastalığının nedenleri hala bilinmiyor. Son zamanlarda genç insanlar da Creutzfeldt-Jakob hastalığının belirtilerine çok benzeyen bir hastalık nedeniyle hayatını kaybedince bilim adamları BSE’nin insanlara da bulaştigi sonucuna vardilar.
CREUTZFELDT-JAKOB HASTALIGININ BELIRTILERI
Hastaligin ilk belirtileri yorgunluk uyku bozuklugu ve iştahsizlik. Hastalar dizlerinde agri hisseder ve hareketlerini kontrol etmekte zorlanirlar. Ardindan hafiza kaybi başlar. Hastaligin son safhasinda istem dişi kas hareketleri hastayi yataga düşürür ve hasta yataginda ölümü bekler. Creutzfeldt-Jakob hastaliginin tam teşhisi ancak otopsiyle yapiliyor. Otopside hastanin beyninin süngerimsi bir biçim aldigi görülür.
HASTALIGA YAKALANMAMAK IÇIN NELER YAPMALI?
BSE hastaligina en fazla Ingiltere’de yetiştirilen sigirlarda ve orada üretilen yemlerde rastlandigi için Ingiltere’den ithal edilen koyun ve dana eti alınmamalıdır.
Bilim adamları hastalıklı sığırlardan yapılan süt ürünlerinde ve et suyu tabletleri gibi ürünlerde çok az sayıda virüs bulunduğu için hastalığın bu ürünlerden bulaşmasının mümkün olmadığı görüşünde.
Beyin dalak ve omurilik içeren ürünler ise çok tehlikeli. Sığır dokuları içeren kozmetik ürünlerinin de tehlikeli olmadığını belirten bilim adamları her ihtimale karşı bitkisel maddelerden yapılan ürünlerin tercih edilmesini öneriyor.
BSE VEYA CREUTZFELDT-JAKOB HASTALIĞININ TEDAVİSİ
İlaç tedavisi şu an mevcut değil.
BSE HASTALIK ZİNCİRİ NASIL KIRILIR?
Scarpie hastalığı nedeniyle ölmüş koyunların hayvan yemi olarak kullanılmaması gerekiyor.
Hastalanan sığırlar hemen kesilmeli ve yakılmalıdır.
---------- Post added 19.02.17 at 22:42 ----------
DEMIR EKSIKLIGI ANEMISI
Demir eksikliği anemisi kendi başına bir hastalık değildir her zaman başka bir hastalığın bir semptomudur. Nedenleri arasında Uzun süreli kanamalar; gebelik emzirme ve gelişme çağı gibi demir gereksiniminin arttığı durumlar; yiyecek emilim bozukluğu şpru hastalığı gibi demir emilim bozuklukları; besinlerle yeter miktarda demir alınamaması sayılabilir. Özellikle üreme çağındaki bayanlarda çok sık rastlanan bir durumdur.
Belirtiler
Solukluk çarpıntı nefes darlığı yorgunluk halsizlik gibi genel anemi belirtileri yanında dudak köşelerinde çatlaklar tırnakların kırılması saçların kırılıp dökülmesi dil yanmaları yutma güçlüğü (Plummer-Vinson sendromu) iştahsızlık kabızlık gibi semptomlar da bulunur.
Laboratuar
Hipokrom anemi bulguları olarak Ortalama Eritrosit Hacmi 81 den az Otralama Eritrosit Hemoglobin 27 den düşük bulunur; eritrosit morfolojisinde mikrositoz poikilositoz anülositoz anizositoz saptanır. Serum demir düzeyi normalden düşük bulunur. Serum ferritin düzeyinin veya kemik iliğinde sideroblastların azalmış bulunması tanıyı kesinleştirici kriterlerdir; kemik iliğinde demir deposunun yokluğunu ifade ederler. Kemik iliği tetkikinde eritrosit yapım hızının arttığı saptanır. Serum ferritin düzeyinin azalmış bulunduğu vakalarda kemik iliği incelemesine gerek kalmaz.
Tedavi
Demir eksikliğini yaratan sebebin araştırılması:
Demir eksikliği anemisi tanısı konduktan sonra demir eksikliği oluşturan sebebe yönelik inceleme yapılmalıdır. Mesela mide tümörü veya diyafragma fıtığı gibi uzun süreli kanama yapan bir neden ortaya çıkarılabildiği takdirde bunun cerrahi yoldan tedavisine çalışılır aksi halde demir tedavisi yarar sağlamaz.
Kan verilmesi: Ağır demir eksikliği anemilerinde tedaviye kan transfüzyonları ile başlanılmasının akut yararı vardır kemik iliği uyarılmış olur.
Demir tedavisi: Uzun süreli demir eksikliği anemilerinde demir tedavisine ağızdan demir ilaçalrıyla başlanmalıdır. Saf demir ilaçları tercih edilmelidir. Demirli ilaçlar aç karnına veya yemekler arasında alınırsa daha iyi emilir fakat hastaların çoğu mide yakınmaları nedeniyle tok karnına almayı tercih ederler. Ağız yoluyla aşırı dozda demir alınmasının sakıncası yoktur zira ince barsaklardan demir emilimi vücudun gereksinimi oranında olur ve hemosideroz (fazla demir depolanması) tehlikesi ortaya çıkmaz.
Ağızdan günlük demir elementi dozu 100-200 mg dır. Preparatları kullanırken her birinin içerdiği demir miktarı göz önünde tutularak dozlama yapılmalıdır.
Vitamin C mineral ve diğer vitaminlerle takviye edilmiş demir preparatlarının saf demir preparatlarına bir üstünlüğü yoktur. Demir tedavisine başlamadan önce retikülosit sayımı yapılmalı ve hastanın tedaviye cevabı 7 gün sonraki retikülosit sayımı ile kontrol edilmelidir.
Retikülosit krizi denen retikülosit artışı (% 20 nin üzerine çıkması) demir tedavisine cevap alındığını ifade eder. Aksi halde demir eksikliği dışında bir başka anemi ihtimali araştırılmalıdır (aplastik anemi?). Demir tedavisine retikülosit kriziyle cevap alındıktan sonra ağızdan demir verilmeye 3 ay kadar ayni dozda devam edilerek vücudun demir depoları doldurulmalıdır. Hemoglobin miktarı 10 gün sonra artmağa başlar ve yeterli hemoglobin artışı tedavinin 25 inci gününden sonra sağlanmış olur.
Parenteral (iğne şeklinde) demir tedavisi uzun süreli demir eksikliği anemilerinde pek gerekmez. Ancak ince barsaklardan emilim bozukluğu olanlarda veya oral (ağızdan) demir tedavisine tahammül gösteremeyenlerde başvurulabilir. Kas içi ve damar içi zerkleri mümkündür. Damar içi zerklerinin teknik zararları ve yan etkileri fazla olduğu için pek tutulmamaktadır. Kliniklerde kas içi demir zerkleri tercih edilmektedir. Jectofer ampullerinin i.m. zerkleri ağrılıdır. Ferrum Hausmann ın i.m. zerkleri ise ağrısızdır.
Ampulünde 100 mg elemanter demir bulunur. Parenteral demir dozajı: Hemoglobini % 1 g artırabilmek için ortalama 200 mg demir elementine gereksinim olduğu hesaplanmıştır. Kadınlarda bu miktar 50 mg kadar fazladır. Hemoglobin açığı (normal miktar - hastadaki HIb miktarı) 200 ile çarpılır. Bulunan rakama depo demiri olarak 1000 mg eklenir ve elde edilen gr kadar parenteral demir Ferrum Hausmann ampulündeki 100 mg a bölünür. Böylece kaç ampul Ferrum Hausmann kullanılacağı hesaplanmış olur. Bu şekilde bulunan sınırın aşılması doğru olmaz zira i.m. yoldan verilen demirin hepsi dolaşıma ulaşacağı için hemosideroz (karaciğer yetmezliği diyabet) tehlikesi doğar. Genellikle parenteral demir tedavisi için 20-30 ampul yeterli olmaktadır.
Demir tedavisinin yan etkileri:
Oral kullanımda bulantı kusma mide ağrısı ishal görülebilir. Kas içi kullanımda ise zerk yerinde ağrı iltihaplanma hafif solunum güçlüğü ve göğüs ağrısı olabilir. Damar içi zerklerde ise şok aşırı kusmalar terleme sırt ve göğüs ağrıları olabilmektedir.
---------- Post added 19.02.17 at 22:42 ----------
DEPRESYON
Herkes zaman zaman bir çökkünlük hissedebilir. Ancak haftalarca süren hüzün umutsuzluk ya da günlük etkinliklere karşı ilgisizlik daha ciddi bir soruna işaret edebilir. Depresyon özellikle bir kayıp ya da hayal kırıklığı yaşandıktan sonra ortaya çıktığında normal bir durum olarak kabul edilebilir. Depresyon enfeksiyon gibi başka bir hastalığın semptomu olarak da görülebilmektedir. Ancak 2 haftadan uzun sürmesi ve başka belirtilerin de eşlik etmesi durumunda önemli bir sıkıntı ve işlevsel yetersizlik nedeni olan depresif hastalık olasılığı akla gelmelidir. Depresif hastalık insanların %10-%15 inde yaşamlarının bir döneminde görülebilmektedir.
Yaşlılarda (70 yaşın üzerinde) depresyon semptomlarının fiziksel kapasiteyi daha fazla azalttığı saptanmıştır. Dört yıllık bir süre içinde depresif belirtiler yürüme hızı ve ayakta dururken birkaç pozisyonda ya da sandalyeden kalkarken dengenin korunması gibi fiziksel performansla ilgili işlevlerde %55 azalmaya yol açtı. Fiziksel performanstaki bu azalma ağır depresyonu olan daha yaşlı erişkinlerde en belirgin düzeydeydi; ancak depresyonu aynı ölçüde ağır olmayan yaşlılarda da depresyonun benzer etkileri olduğu görüldü.
Bu hastalığa ait en az 5 tipik belirtinin en az 2 hafta devam etmesi durumunda majör depresyon tanısı konulur. Ancak bu belirtilerin sadece birkaçının bulunması bile sıkıntıya ve işlev yetersizliğine yol açabilmektedir. Sürekli olarak depresyon belirtileri bulunan herkesin bir hekim tarafından muayene edilmesi gerekir. Neyse ki depresyonda etkili olan birkaç tedavi şekli bulunmaktadır.
Depresyon Semptomları:
- Sürekli olarak hüzünlü kaygılı ya da "boşluk" hissi ile nitelenen duygu durumu.
- Cinsel ilişki de dahil olmak üzere çeşitli etkinliklerden zevk almama ya da bunlara ilgi duymama.
- Huzursuzluk çabuk irkilme ve aşırı ağlama
- Suçluluk değersizlik çaresizlik umutsuzluk ve kötümserlik duyguları
- Çok az ya da aşırı uyuma
- İştah ve/ya da kilo kaybı ya da aşırı yeme ve kilo alma
- Enerji azalması yorgunluk "yavaşlama" hissi
- Dikkatini toplama hatırlama ya da karar vermede zorluk
- İntihar düşünceleri ya da girişimler.
Tedavi Seçenekleri:
- Psikoterapi : Terapistle görüşmelerin yapıldığı birkaç tedavi yönteminin etkili olduğu görülmüştür. Bu tedaviler ilaç uygulamasıyla birlikte yürütülebilmektedir.
- İlaç Tedavisi : Antidepresan ilaçlar genellikle hastaların üçte ikisinden çoğunda etkili olmaktadır. Günümüzde hekimler birkaç tip antidepresan arasında seçim yapabilmektedir.
- Elektrokonvülsif Tedavi (EKT) : Özellikle diğer tedavilere yanıt vermeyen daha ağır depresyonu olan hastalara uygulanır.
---------- Post added 19.02.17 at 22:43 ----------
DEPRESYON TEDAVISINDE TERAPI
Depresyon tedavisinde terapinin ilaçlar kadar etkili olabildiği açıklandı.
Amerikan Psikiyatri Kuruluşu genel kurulunda terapi maliyetinin kısa dönemde ilaç tedavisi maliyetiyle aynı olduğu ancak uzun dönemde daha ekonomik olabileceği belirtildi.
Nashville Vanderbilt Üniversitesi uzmanlarından Dr. De Rubeis ve Steven Hollon depresyon hastası 240 denek üzerinde ilaç ve terapinin etkisini gözlediler. Hastaların bir kısmına 16 hafta bilmeye ve kavramaya yönelik terapi uygulayan araştırmacılar diğerlerine 16 hafta depresyona karşı ilaç verdiler ve hastalar zaman zaman psikiyatristle görüştürüldü. Bir diğer gruba ise sadece placebo verildi ve hastalar psikiyatrist ile görüştürüldü. Bilmeye ve kavramaya yönelik kognitif terapi hastayla psikiyatristin karşılıklı konuşması ve doktorun hastanın kendisi ile ilgili negatif yapısını çözmeye çalışması olarak biliniyor.
%57 ORANINDA OLUMLU ETKİ GÖSTERDİ
16 hafta süren araştırma sonunda bilmeye ve kavramaya yönelik terapi ile ilaç tedavisinin hastalarda yüzde 57 oranında olumlu etki gösterdiği saptandı. Depresyon hastalarında ilaç tedavisinin erken dönemde psikolojik terapiden daha hızlı etki gösterdiğini belirten uzmanlar 4 aylık denemelerden sonra psikolojik terapinin ilaç tedavisi kadar etkili olduğunu belirlediklerini kaydettiler.
Araştırmanın sonunda bilmeye ve kavramaya yönelik terapi uygulanan hastaların yüzde 75’inde hastalığın tekrarlanmadığı gözlenirken bu oran ilaç tedavisi uygulanan hastalarda yüzde 60 olarak belirlendi. Placebo ve psikiyatristle görüşme uygulaması yapılan hastalarda ise hastalığın tekrarlanmama oranı yüzde 19 olarak kaydedildi. Araştırmacılar bilmeye ve kavramaya yönelik terapinin ilaç tedavisinden daha uzun etki gösterdiğini savunuyor.
UZUN DÖNEMDE DAHA EKONOMİK
16 haftalık ilaç tedavisinin 2590 dolara malolduğu bilmeye ve kavramaya yönelik terapinin maliyetinin ise 2250 dolar olduğu bildirildi. Uzun dönemde kognitif terapinin daha ucuza mal olduğu kaydedilirken ilaç tedavisinde hastaların sürekli ilaç kullanmak zorunda kalacakları ve bu durumun tedavi masraflarını yükseltebileceği düşünülüyor.
Konu ile ilgili yorum yapan bazı uzmanlar ise ilaç tedavisinin beyindeki kimyasal maddelerin oranını azaltmaya yönelik uygulandığını bazı ilaçların beyinde serotonin salgılanması üzerinde etkili olarak karamsarlığı önleyebildiğini kaydediyor. Depresyon ilaçları pazarının çok geniş olduğuna dikkat çeken uzmanlar da ilaç firmalarının depresyon ilaçlarından yılda milyarlarca dolar kazandıklarını belirtiyor.
ABD’de 20 milyon kişinin depresyonda olduğu depresyonun insanları intihara sürükleyebildiği belirtildi.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|