Lohusalık problemleri
Loğusalık dönemi bir yandan bebeğinizin ihtiyaçlarını karşıladığınız, öte yandan gebeliğe bağlı oluşan etkilerin silinmeye başladığı bu dönemde çeşitli yakınmalarla başa çıkmaya çalıştığınız bir dönemdir. Her ne kadar tümüyle seyreden bir gebelik ve doğumun loğusalığı da sıklıkla sorunsuz seyretse de aşağıdaki yakınma ya da belirtilerden birini gözlemlediğinizde doktora başvurmalı ve gerekli tetkik ve tedavinin yapılmasını sağlamalısınız.
Aşağıda yaralan belirtiler sizde mutlaka normal dışı bir durum varlığını göstermezler, ancak mutlaka doktor incelemesi gerektirirler.
Ateş
Vücut ısısı yükselmesi en az iki adet ölçümde vücut ısısının 38 derece ve üzerinde olmasıdır ve her zaman aydınlatılması gereken bir durumdur. Loğusalıkta en sık ateş nedeni memelerin aşırı dolgun olmasıdır (süt ateşi, loğusalık ateşi). Bunun dışında endomiyometrit (uterus ve uterus iç zarı enfeksiyonu) ve idrar yolu enfeksiyonu loğusalıkta sıklıkla ateş yapan iki enfeksiyon türüdür. Epizyotomi yarasının enfeksiyonu, sezaryen cilt ve cilt altı yarası enfeksiyonu da ender olarak ateşe neden olabilirler. Ayrıca ateş, loğusalıkta tesadüfen geçirmekte olduğunuz diğer bir enfeksiyonun (grip, üst solunum yolu enfeksiyonu gibi) belirtisi olabilir.
Karın ağrısı
Loğusalıkta karın ağrısının en sık görülen nedeni uterusun "toparlanma" yani gebelik öncesi döneme geri dönme sürecinde kasılması ve bunun anne tarafından "ağrı" olarak algılanmasıdır. Bunun dışında endomiyometrit (uterus ve uterus iç zarı enfeksiyonu) ve idrar yolu enfeksiyonu da karın ağrısı şeklinde belirti verebilir.
Aşırı kanama, pıhtı düşürme
Loğusalığın ilk günlerinde kanama normal kabul edilir. Ancak günlük kanama miktarının normal adet kanamasından iki kat ya da daha fazla olması mutlaka doktor değerlendirmesi gerektirir. Muhtemel neden plasentanın bir parçasının uterus içinde kalması olabileceği gibi endomiyometrit (uterus ve uterus iç zarı enfeksiyonu) de söz konusu olabilir.
Kötü kokulu ve/veya miktarca fazla akıntı
Loğusalık döneminde akıntı normal kabul edilir ve akıntının nitelikleri loğusalığın dönemine göre değişkenlik gösterir. Loğusalık akıntısı ya da "loşi" adı verilen bu akıntı doğumdan sonraki 4-6 hafta boyunca devam eden özel bir akıntı türüdür. Amacı uterusun içindeki "gebeliğe bağlı kalıntıların" atılmasıdır. İlk günlerde kanama şeklinde olan bu akıntı kısa zamanda pembeleşir, daha sonra rengi sararır ve nihayet beyazlaşarak loğusalık bittiğinde tümüyle biter. Gebelik öncesi dönemde fizyolojik (herhangi bir soruna bağlanmayan) akıntısı olan kadınlarda loğusalık bittiğinde bu fizyolojik akıntı genellikle geri döner.
Loğusalık akıntısı özellikle sabah kalktığınızda daha fazla olabilir. Bunun nedeni gece boyunca yatmaya bağlı olarak vajinada biriken akıntının ilk ayağa kalktığınızda nispeten daha hızlı boşalmasıdır.
Yukarıdakilerden farklı özellikler taşıyan her akıntı doktor tarafından değerlendirilmelidir. Kötü kokulu bir akıntı enfeksiyon belirtisidir. Özellikle beraberinde karın ağrısı ve ateş gibi belirtiler de söz konusu olduğunda sıklıkla endomiyometrit (uterus ve uterus iç zarı enfeksiyonu) söz konusudur. Tek başına kötü kokulu akıntı basit bir bakteriyel vajinit belirtisi olabileceği gibi epizyotomiyle normal doğum yapmış olan annelerde epizyotomi tamir edilirken kanamanın görüş sahasını kapatmasını engellemek amacıyla vajinaya yerleştirilmiş ve tamir sonrası çıkarılması unutulmuş bir tampon da söz konusu olabilir. Köpüklü bir akıntı trikomonas enfeksiyonuna işaret ederken, peynir kesiği gibi bir akıntı ve beraberinde vajina ve/veya vulvada kaşıntı sıklıkla bir mantar enfeksiyonuna işaret eder.
Bacaklardan birinde ya da ikisinde ağrı, kızarıklık, şişme
Gebelik dönemi özellikle toplardamarlarda pıhtı oluşumuna zemin hazırlar ve bu risk loğusalığın ilk günlerinde devam eder. Derin ven trombozu (DVT) (dokunun derinlerinde yar alan bir toplar damar içinde pıhtı oluşumu) adı verilen durum kendini tıkanıklık oluşan bölgenin gerisinde kızarıklık, ağrı, şişme ve bölgesel ısı artışı şeklinde belli eder. Bu belirtilerin tümü birden oluşabileceği gibi özellikle hastalığın başında yalnızca biri söz konusu olabilir.
DVT tedavi edilmediğinde toplardamar içinde oluşan trombüs (pıhtı) yerinden kalkarak akciğer atardamarlarından birinin tıkanmasına neden olabilir. Pulmoner emboli ("akciğer damarı tıkanıklığı") adı verilen bu durum anne ölümlerinin başta gelen nedenlerinden biridir. Bu nedenle yukarıdaki belirtilerin varlığında en kısa zamanda doktora başvurulmalı ve tedaviye hemen başlanmalıdır.
Memelerde aşırı ağrı, ısı artışı, bölgesel kızarıklık
Memelerde emzirme döneminde çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir. Bu sorunlar basit bir angorjman ("dolgunluk") şeklinde olabileceği gibi bakterilerin meme(ler)de enfeksiyon yapması (mastit) söz konusu olabilir. Her iki durumda da memelerden birinde ya da ikisinde ısı artışı, dolgunluk, ağrı ve vücut ısısında artış söz konusudur. Bunlara ek olarak memelerden birinin diğerine göre çok daha ağrılı olması, o meme üzerinde "baş vermiş" bir absenin ele gelmesi meme absesi düşündürür. Meme absesi sıklıkla erken aşamalarında tedavi edilmemiş basit bir mastit sonucunda gelişir.
Memelerin aşırı dolgunlaşması durumunda sıklıkla birkaç tedbirle tedavi sağlanırken (yukarıdaki linke tıklayın), mastit durumunda sıklıkla antibiyotik tedavisi gerekir. Abse ise cerrahi bir işlemle boşaltılması gereken bir durumudur. Meme enfeksiyonu belirtilerinin erken tanınması ve tedavisi abse gelişiminin önlenmesi açısından önemlidir.
Bariz ruhsal değişiklikler
Loğusalık depresyonu anne tarafından her zaman fark edilmeyebilir ve bu durumlarda ailenin diğer bireyleri ve sıklıkla kadının eşi doktora başvurulması gereken durumları tanımalıdır.
Perine bölgesinde ağrı
Normal doğum yapmış ve özellikle de doğum esnasında epizyotomi uygulanmış annelerin bu belirtiye çok duyarlı olmaları gerekir. Epizyotomi tamir edildikten sonraki ilk saatlerde bölgede ortaya çıkan ağrı bir epizyotomi hematomuna işaret edebilir (hematom: bölgede kan toplanması). Yine ilk günlerde ortaya çıkan ağrı epizyotomi dehisansı (dehisans: dikişlerin açılması) ve/veya epizyotomi yeri enfeksiyonuna işaret edebilir.
Epizyotomi ya da sezaryen dikişlerinde ağrı, akıntı, bölgede kızarıklık
Bu belirtiler bölgesel bir enfeksiyona işaret edeler ve doktor tarafından değerlendirilmelidirler.
Makattan kanama
Gebelik dönemi hemoroid (basur) oluşumu için zemin hazırlar ve risk loğusalıkta da devam eder. Özellikle dışkının kanla boyalı olduğunun görülmesi beraberinde ağrı olsa da olmasa da mutlaka doktor değerlendirmesi gerektiren bir durumdur.
Değerlendirme gerektiren diğer belirtiler
İdrar yaparken yanma (idrar yolu enfeksiyonuna işaret eder), idrar boşaltamama hissi (epizyotomi ağrısı idrarın tümüyle boşaltılmasını engellediğinde bu his ortaya çıkabilir), halsizlik-uykuya eğilim-üşüme gibi kansızlık belirtileri, gaz ya da dışkı kaçırma (doğumda perinenin ileri derecede yırtılması neticesinde gaz ve dışkı tutucu mekanizmanın hasar görmesi) gibi belirtiler doktor değerlendirmesi gerektiren diğer durumlardır
---------- Post added 19.02.17 at 22:15 ----------
Lohusalıkta meme bakımı
Emzirmenin olmadığı normal dönemlerde genel vücut bakımına memeleri de dahil etmek yeterlidir. Sık sık yıkanma, dar olmayan, memeleri saran ve taşıyan sutyen kullanma, meme arkasındaki göğüs kaslarını kuvvetlendirici egzersizler yapma, meme bakımının temelini oluşturur.
Hamilelikle birlikte memede büyük değişimler ortaya çıkar. Memeler büyür, sertleşir ve nodüler yapılar ele gelir. Bunlar memedeki salgı bezlerinin gelişmesi nedeni ile oluşur. Bu değişmeler memede ufak tefek ağrılara neden olabilir.Yine uygun bir sutyen kullanmak ve hijyene önem vermek gerekir. Bu dönemde meme cildinde çatlaklar oluşabilir, bunlara engel olmak için hamileliğin başından itibaren çatlak önleyici kremler kullanılmalıdır.
Doğumla birlikte memenin esas görevi başlar. Doğum esnasında salgılanan hormonlar, annenin çocuğun sesini duyması ve çocuğun meme başını emerek uyarması, süt salgılayıcı hormonu yani ploraktini harekete geçirir ve süt yapımı ile salgısı başlar. Bildiğimiz gibi yeni doğanın emzirilmesi onun sağlığı yönünden çok önemlidir. Yeni doğan yeni çevresine, annesinin sütü sayesinde adapte olur. Anne sütü yeni doğan için, gerek besin değeri gerekse sindirim sistemine uygunluğu ile en ideal besindir ve içindeki bağışıklık elemanları ile bebeği mikroplardan korur. Emzirmek çocuğun psikolojisi içinde çok önemlidir. Çünkü emzirme anı çocuğun annesini çok yakın hissettiği ve onunla bir bütün olduğu, güven duygusu, sevgi duygusu ve anne sıcaklığının en yoğun yaşandığı andır. Emzirmek aynı zamanda annenin sağlığı için de çok önemlidir. Çünkü emziren kadının rahmi daha çabuk küçülerek normal haline daha çabuk döner, yine emzirmek memede kanser başta olmak üzere pek çok hastalığın riskini azaltır. Özetle emzirmek hem anne hem de çocuk için elzemdir. Emzirme döneminin sağlıklı ve uzun süreli olabilmesi için bazı kurallara uymak gerekir.
Yeni doğan birinci ayda o istedikçe emzirilir, sonraki aylarda da iki saatten daha sık olmamak koşuluyla çocuğun açlık durumuna göre üç dört saatte bir emzirmek gerekir. Her seferinde her iki memede yaklaşık 15' er dakika civarında emzirilmelidir. Sonuçta görüldüğü gibi 24 saat içinde çocuğu 6 - 7 kez emzirmek gerekecektir. Emzirmeden önce eller mutlaka yıkanmalı ve meme başları ılık temiz su veya karbonatlı su (1 bardak kaynamış soğumuş suya bir çay kaşığı karbonat) ile temizlenmelidir.
Temizlemek için kullanılacak pamuk veya gazlı bez hiçbir zaman suya batırılmamalı, su temiz bir şişeden pamuğa dökülmelidir. Bu işlemleri takiben meme başına E vitaminli kremler veya daha ekonomik ve pratik bir çözüm olarak sütten bir miktar sağarak sürülür ve meme başı kuruduktan sonra temiz gazlı bir bez veya meme pedi konularak sutyen giyilir. Meme başını kapamadan önce mutlaka iyice kurutmak gerekir, çünkü nemli ortamda çatlaklar daha kolay oluşur ve mikroplar daha kolay ürer. Eğer çocuk emdikten sonra memede hala süt kalmışsa temiz kaynatılmış bir tirle veya süt pompası ile boşaltılmalıdır. Asla memede dört beş saatten fazla sütün kalmasına ve yumrular oluşmasına izin verilmemelidir. Çünkü memede biriken bu süt mikroplar için çok uygun vasat teşkil eder. Hele birde meme başında çatlaklar oluşmuşsa buradan mikropların içeriye girişi daha da kolaylaşacaktır. Genel vücut hijyenine çok dikkat etmek gerekir, mümkünse her gün banyo yapmak, çamaşırları her gün değiştirmek uygun olur.
Özellikle emzirmeye yeni başlanan dönemde meme başında çatlaklar oluşabilir. E vitaminli kremler veya sütün kendisi bu çatlakları engelleyebilir fakat bazen de her şeye rağmen bu çatlaklar oluşur, emzirme esnasında çok acırlar ve kanayabilirler. Bu durumlarda meme başı temizliğini karbonatlı su ile yapmayı tercih etmek gerekir ve emzirme işleminden sonra meme başı hava ile iyice kurutulmalıdır. Eğer acı ve kanama çoksa, tek tek memeler dinlenmeye sevk edilir ve süt pompa ile çekilir. Yani bir emzirmede bir meme emzirilir, diğeri pompa ile boşaltılır, diğer emzirmede tersi yapılır. Pompa ile çekilen süt çocuğa verilebilir. Çocuğa biberonla süt verileceği zaman çok küçük delikli emziği olan biberonlar tercih edilmelidir. Yoksa çocuk biberonun rahatlığına alışır ve memeyi bırakır. Eğer meme başındaki çatlaklar kötüleşir ve emzirmeye olanak vermeyen bir hal alırsa doktora başvurmakta yarar vardır. Memelerde yumrular oluşursa ve pompa ile bunlar boşaltılmazsa, hele birde bu yumrular ağrımaya başlarsa ya da memede kızarıklık, sıcaklık meydana gelirse hiç vakit kaybetmeden doktora gitmek gerekir. Çünkü bu bulgular bir enfeksiyonun başladığını gösterir, erken dönemde basit antibiyotikler ile enfeksiyon tamamen geçer. Oysa enfeksiyon ilerleyip apseleşirse bu kez cerrahi müdahale enfeksiyon kontrol altına alınamazsa sütü kesmek bile gerekebilir. Bu da çok gerekli bir sürecin hazin sonu demek olur.
Emzirme döneminde de sutyen seçimi önemlidir. Sutyen giymemek memelerin çabuk deforme olmasına neden olur. Yine bu dönemde meme cildinin çatlamasını engellemek için ilk ay çatlak önleyici kremler sürmeye devam etmelidir
Gebelikte ve emzirme döneminde de normal dönemdeki memedeki gibi kitleler ve hatta kanser oluşabilir. Bu nedenle gebelikte ve emzirme döneminde memede yumrular fark edildiğinde basit bir süt birikmesi olarak algılayıp ihmal edilmemelidir. Memeyi sağdıktan sonra geçmeyen yumrular enfeksiyon nedeni olabileceği gibi memede bir tümörün belirtisi de olabilir. Bu nedenle mutlaka doktora başvurulmalıdır
---------- Post added 19.02.17 at 22:15 ----------
Lohusalıkta perine ağrısı
Üç kilo yüz gramlık bir bebeğin perineden hiçbir hasara yol açmadan geçmesini bekleyemeyiz. Bebeğin doğumu sırasında perinenin bütünlüğü korunmuş olsa da bu bölge gerilmiş, berelenmiş ve genellikle travmaya uğramıştır. Tüm bunların sonucunda yaşanan hafif veya yoğun rahatsızlık duygusu normaldir.
Bütün doğal doğumlarda yaşanan bir durum olan perinenin acıması, eğer bu bölge yırtıldı veya cerrahi olarak kesildiyse daha da artmaktadır. Bütün taze yaralar gibi epizyotominin veya yırtığın iyileşmesi de zaman alır. Bu genellikle 7-10 gün arasında değişir. Bu dönemde yaşanan tek başına bir ağrı yaranın mikrop kaptığına dair bir belirti değildir.
Bakımı iyi yapılmazsa perine mikrop kapabilir. Hastanedeyken hemşire günde az bir kez perinenizi mikrop kapma açısından kontrol edecektir. Ayrıca loğusalık döneminizde perine bakımı ve hijyeni açısından da size bilgi verecektir. Böylece hem tamir edilen bölge, hem de genital bölge enfeksiyondan korunmaktadır. Bu yüzden epizyotomisi, yırtığı olmayan loğusaların da aynı önlemleri alması gerekmektedir.
Perinenin on günlük bakım planı:
Hijyenik bağınızı en az 4-6 saatte bir değiştirin. Öne veya arkaya kaymasını önleyin.
Bağınızı önden arkaya doğru değiştirin; böylece kalın bağırsaklardan gelebilecek mikroplardan kaynaklanacak enfeksiyonu önleyebilirsiniz.
Dışkılama ya da idrar boşaltımından sonra perine üzerini ılık su (veya hekiminizin önerdiği antiseptik bir solüsyon) ile temizleyin. Gaz bezi, tuvalet kağıdı, hastanelerdeki hijyenik bezle yine önden arkaya doğru kurulayın.
Perine bölgesindeki yara tamamen iyileşmeden elinizi bu bölgeye sürmeyin.
Eğer bir yırtığınız oldu ve bu tamir edildiyse rahatsızlığınız daha da fazla olacaktır. Doğum yapan anneler aşağıdaki önerileri uygulayarak rahatladıklarını bildirmişlerdir.
Ilık oturma banyoları, sıcak kompresler veya ısı lambası kullanma.
Yara bölgesine üstüne soğuk alkol dökülmüş steril bir gazlı bez veya içine buz parçaları konmuş ameliyat eldiveni uygulayın.
Krem veya sprey şeklindeki yerel anestezikler ya da hekiminiz tarafından önerilmiş hafif ağrıkesicileri kullanabilirsiniz.
Yaralı olan bölgenin gerilmemesi için uzun zaman ayakta kalmayın veya oturmayın. Bir tarafınıza yatmak veya şişirilmiş yastığın oturmak ağrının azalması ve yaralı yerin korunması için yararlı olabilir.
Kegel alıştırmalarının doğumdan sonra mümkün olduğunca sık yapılması kan dolaşımını hızlandırarak hem yaranın çabuk iyileşmesine hem de kas gerginliğinin gevşemesine yardımcı olur. Bu alıştırmaları yaparken bu bölgenin duyarsızlığından dolayı kendinizi alıştırma yapıyormuş gibi hissetmeyebilirsiniz; telaşlanmayın. Doğumdan birkaç hafta sonra duyarsızlık ortadan kalkacaktır.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|