Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Jinekoloji (kadın hastalıkları ve dogum)
Tekil Mesaj gösterimi
  #46  
Alt 19.02.17, 21:31
SiLence SiLence isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,504
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Gebelikte vajinal akıntı

Sulu, süt kıvamında, hafif kokulu bir akıntı (lökore denir) gebelikte normaldir. Bu akıntı pek çok kadında gebelik öncesi dönemde de olur. Akıntı gebelik ilerledikçe artar ve daha koyu hale gelir. Bu yüzden, bazı kadınlar gebeliklerinin son aylarında hijyenik bağ kullanırlar. Tampon kullanmayınız, çünkü vajinanızda istenmeyen mikropların üremesine sebep olabilir.

Eğer estetik kaygılarınızı bir yana bırakırsanız (muhtemelen aynı zamanda eşinizin de bu kaygılarından kurtulması gerekecektir, çünkü oral seks yapıyorsa, akıntının tadı ve kokusu onu rahatsız edebilir) akıntıyı dert etmemelisiniz. Önemli olan üreme bölgesini temiz ve kuru tutmanızdır. Pamuklu iç çamaşırları giyebilirsiniz, dar ve sıkı pantolonlardan da kaçınmalısınız. Banyo veya duştan sonra üreme bölgenizi iyice durulayın, deodorantlı sabun veya parfüm gibi tahriş edici maddeleri kullanmayın.

Eğer akıntınız kuru, yapışkan ve peynir kıvamındaysa, kötü kokuyorsa veya akıntı yanma, kızarıklık, kaşıntı eşlik ediyorsa iltihaplanma var demektir. Hekiminize başvurarak iltihabı , vajinanıza koyacağınız fitil, jel veya kremlerle ortadan kaldırabilirsiniz. Ancak ne yazık ki iltihap geçici olarak iyileşerek ve doğumunuza kadar iyileşme ve alevlenmelerle devam edecektir.

Basit vajina akıntıları üzülmenize değmez ve bebeğinize zarar vermez.

Eğer vajinanızdaki iltihaba mantarlar yol açmışsa, hekiminiz bunu itinayla tedavi edecek ve doğum sırasında bebeğinize geçmesini engelleyecektir. Bebeklerin ağız içlerindeki pamukçuk mantar iltihabına bağlıdır. Bebeğinizde pamukçuk oluşsa bile tehlikeli değildir ve kolayca tedavi edilir.

Titiz bir temizlikle ve beslenmenize dikkat ederek iyileşmenizi hızlandırabilir ve yeniden iltihaplanmayı önleyebilirsiniz. Özellikle banyodan sonra banyodan sonra önden arkaya doğru kurulama yapınız, mikropların üremesi için iyi bir ortam sağlayan şekerli yiyeceklerden sakınınız. Son araştırmalar laktobasiullus asidofilus adlı bakterinin (yoğurdun mayalanmasını sağlayan bakteri) hızlı bir şekilde vajina iltihabını azalttığını göstermiştir.

Eğer cinsel temasla geçen bir iltihabınız varsa, eşinizde ve sizde testlerle mikrop kalmadığı saptanıncaya kadar cinsel ilişkide bulunmayın. İltihap geçtikten 6 ay sonrasına kadar prezervatif (kondom) kullanınız. Yeniden iltihaplanmayı önlemek için, sevişme sırasında mikropların parmak, penis veya dille anüsten vajinaya geçme riskine karşı dikkatli olunuz.

Gebelikte varis

Varis nedir, belirtileri nelerdir?

Varis, venlerin (toplardamarların) genişleyerek ve kıvrılarak cilt yüzeyinde belirgin hale gelmesidir. Gebelikte varisler sıklıkla bacaklarda meydana gelirler. Ancak çok ileri durumlarda vulvada da (genital bölgenin dıştan görünen kısmı) ortaya çıkabilirler. Anüs ve rektumda (kalınbarsağın son kısmı) ortaya çıkan varisler ise hemoroid (basur) adını alırlar ve ayrı bir başlık halinde inceleneceklerdir.

Varisler sıklıkla kalıtsaldır ve ilk gebelikte varis gelişimi daha az görülmesine karşın gebelik sayısı arttıkça varis ortaya çıkma olasılığı ve varislerin şiddeti artar.

Neden varis oluşur?

Venler (toplardamarlar), vücuttan kanı kalbe geri götüren yapılardır. Arterler (atardamarlar) kanı kalbin kasılmasıyla pompalarlarken venler kanı başka yöntemlerle kalbe geri götürmek durumundadırlar. Genellikle arter ve venler vücutta birbiriyle "sırtsırta vermiş" şekilde bulunurlar ve kalp kanı atardamarlarda ileriye doğru pompaladıkça, ortaya çıkan dalgalanma toplardamar içindeki kanı kalbe doğru götürür. Bunu sağlayan mekanizma toplardamarların yapısında bulunan kapakçıklardır. Bu kapakçıklar kanın yanlızca bir yönde, kalbe doğru akmasına izin verirler ve böylece kanın geriye kaçışını önlerler. Başta bacaklar olmak üzere vücudun kaslı bölgelerinde bulunan toplardamarlar kasların kasılmasıyla oluşan itici güç ve kapakçıkların geri kaçışı engellemesi sayesinde kanı kalbe doğru götütürler. İşte varislerde temel patoloji (bozukluk) bu kapakçıkların işlevlerini yitirmiş olmasıdır. Böylece kan geriye daha kolay kaçmakta, bu kaçış belli bir bölgede kanın göllenmesine yolaçmakta ve göllenen kan damarın yapısını ve şeklini bozarak damarın ciltten görülür hale gelmesine neden olmaktadır. Varisler cilt yüzeyinde mavi, ileri derecede kıvrımlı, dokununca içlerinde kan olduğu kolaylıkla hissedilen ve ileri durumlarda ağrılı olan damar yapılarıdır.

Ailesinde varis öyküsü olan anne adaylarında varisler daha sıklıkla ve çoğunlukla ilk gebelik esnasında da ortaya çıkarlar. Her gebelikte ortaya çıkan varisler önceki gebeliğe göre daha şiddetlidir. Varisler gebelikte sıklıkla önce baldırlarda ve diz arkasında ortaya çıkar. Diğer ortaya çıkma yerleri bacaklar ve vulvadır. Vulva varisleri bacak varislerine göre daha ender görülür.

Varisler büyüdükçe yaptığı şikayetler artar. Ağrı, bacakta dolgunluk hissi ve estetik bozukluklar en sık yaptıkları şikayetlerdir.

Anne adaylarının yaklaşık %15'inde gebelik döneminde varis ortaya çıkar. Bunların önemli bir kısmı gebelik bittikten sonra kendiliğinden kaybolur.

Gebelik neden varis ortaya çıkmasını kolaylaştırır?

Gebelikte, büyüyen bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak için kan hacmi belirgin bir şekilde artar. Dolaşımda daha fazla kan bulunduğundan özellikle bacaklarda kanın göllenmesi kolaylaşır. Toplardamarların kapakçık mekanizması kanı kalbe doğru pompalamada yeterince başarılı olamaz. Bu da cilt yüzeyindeki venlerin belirginleşmesine ve belli bir süre sonra varisleşmesine neden olabilir. Ek olarak büyüyen uterusun ana toplardamarlara yaptığı baskı toplardamarlardaki göllenmeyi artırır. Böylece vücudun alt taraflarındaki toplardamarlarda kan akımı yavaşlar, kan göllenir ve bacaklar ve vulvada varisler, anüste ise hemoroidler ortaya çıkabilir. Gebelikte artan miktarlarda salgılanan progesteron hormonunun damar düz kasları üzerindeki gevşetici etkisi varis oluşumunu daha da kolaylaştırır.

Ne yapılabilir?

Varisleriniz şiddetliyse sabahları kalktığınızda belinize kadar gelen ve bacaklarınızı hafifçe sıkarak destekleyen bir çorap kullanabilirsiniz. Bu çorapların özellikle varis için üretilmiş olanları da vardır ve bunlar bacaklarda kanın göllenmesini nispeten önler.

Uzun süre oturmak ve özellikle de bacakları çaprazlaştırarak oturmak kan akımını yavaşlatır ve varis oluşumunu kolaylaştırır. Yine otururken sandalyenizin baldırınıza temas etmesi ("burayı kesmesi" anlamında) dolaşımı yavaşlatarak varis oluşumunu kolaylaştırabilir. Otururken bacaklarınızı yüksekte tutmanız ve uyurken de bacaklarınızın altına yastık koyarak yükseltmeniz varis oluşumunu bir derece engeller.

Uzun süre ayakta kalmaktan kaçınmalısınız. Kendinize her fırsatta oturma şansı yaratmalı ve mümkünse elde ettiğiniz her oturma fırsatında yarım saat boyunca ayaklarınızı yükselterek oturmalısınız.

Yürüyüş bacak kaslarınızı çalıştırır. Bacak kaslarınız çalıştığında bacaklarınızdaki toplardamarların kalbe doğru hareketi kolaylaşır. Düzenli yürüme alışkanlığı edinirseniz varis oluşma riskinizi ve oluşan varislerin şiddetini önemli derecede azaltabilirsiniz.

Özellikle büyük varisler şiddetli darbelerle yırtılabilir. Çok ender görülen ve kan kaybına yolaçabilen bu durumu önlemek için varis olan bölgelere darbe gelmesinden (çarpmalar) kaçınılmalıdır.


Elastik bandaj şeklinde olan varis çoraplarının piyasada çok çeşitli şekilleri mevcuttur. Bunlar hem bacağı sıkma açısından daha farklı olabilir, hem de yükseklikleri yanlızca dizkapağına kadar veya belinize gelecek yükseklikte olabilir. Bu çorapları seçerken doktorunuza danışmalısınız.

Tedavide son zamanlarda bitkisel kaynaklı olan ve gebeliğin ilk üç ayından sonra kullanımında bir sakınca olmadığı düşünülen tablet şeklinde bazı ilaçlar mevcuttur. Bu ilaçlar doktor önerisine göre uygun dozlarda kullanılabilir.

Gebelikten sonra varisler genellikle birkaç haftada kaybolur. Ancak özellikle çok doğum yapmışlarda ve / veya ailevi eğilimi olanlarda varisler doğumdan sonra da kaybolmayabilir. Bu durumda lazer, ameliyatla damarların çıkarılması, enjeksiyonla damarların devre dışı bırakılması yöntemlerinden biri uygulanabilir.

Gebelikte varis ameliyatı genellikle yapılmaz. Ancak belirtilerin çok şiddetli olduğu (ağrı, varis yırtılması gibi) durumlar da uygun bir cerrahi yöntemle tedavi yapılabilir.

Vulva varisleri normal doğumu engeller mi?


Vulvadaki varisler normal doğum için genellikle bir engel teşkil etmezler. Böyle durumlarda epizyotomi ("dikişli doğum") kanama miktarını artırabileceğinden mümkün olan durumlarda epizyotomi uygulamasından kaçınılır, ancak epizyotomi yapılmaması geniş bir yırtığa yolaçma riski varsa, epizyotomi de damarların nispeten daha az yoğun olduğu bir bölgeye açılır.

---------- Post added 19.02.17 at 22:01 ----------

Gebelikte İdrar Yolu Enfeksiyonları ve sistit

İdrar yolu enfeksiyonları kadın hastalıkları ve doğum hekimlerinin çok sık karşı karşıya kaldığı hastalıklardan birisidir. Jinekoloğa başvuran hastaların yaklaşık %10'unun idrar yolu enfeksiyonu sorunu olduğu tahmin edilmektedir. Öte yandan tüm kadınların %15-20'si hayatlarının bir döneminde idrar yolu enfeksiyonuna yakalanırlar.

Hamile kadınların ise yaklaşık %8'inde idrar yolu enfeksiyonları görülür. Görülen bu enfeksiyon herhangi bir belirti vermeyen ve asemptomatik bakteriüri, mesane enfeksiyonu (sistit) ya da böbrek enfeksiyonu şeklinde olabilir.

İdrar vücuttaki atık maddeleri dış dünyaya taşıyan bir madde olmasına karşın kendisi sterildir yani herhangi bir mikrop içermez. Bunun nedeni böbreklerde üretilen idrarın mesaneye ve oradan da dış dünyaya atılması sırasında sağlanan mekanik temizliktir. İdrar yollarının enfekte olabilmesi için mikropların bir şekilde idrar yolları içine girip burada birikmesi ve çoğalması gerekir. Böyle bir durum için en uygun yol mikropların vajina yolu ile üretraya girip (mesane ile dış dünya arasındaki boru şeklindeki ve idrarın yapıldığı bölüm) buradan yukarıya mesaneye çıkması, mesanede çoğaldıktan sonra böbrekler ile mesane arasında bulunan üreter adı verilen borular yolu ile de böbreklere ulaşmasıdır. Bu aşağıdan yukarıya doğru gelişen enfeksiyonlara assendan enfeksiyon adı verilir. Eğer mesanede idrar varsa bu mikroplar için uygun üreme ortamı yaratır.

Mikropların idrar yollarına bir başka ulaşma yolu da kan yoluyla olur. Vücudun bir başka bölgesindeki enfeksiyon etkenleri kan ile böbreklere ulaşabilir ve burada ikinci bir enfeksiyona yol açabilir. Ancak bu son derece nadir bir durumdur.

Kadınlar anatomik yapıları nedeni ile idrar yolu enfeksiyonlarına çok daha yatkındırlar. Mesane ile dış dünya arasındaki üretra adı verilen yapı kadınlarda daha kısa olduğundan mikroplar buradan kolayca ve kısa zamanda mesaneye ulaşabilirler. Ancak çok su içen ve çok sık idrara çıkan kadınlarda idrar yaparken üretra içinde bulunan mikroplar da dışarıya atıldığından mekanik temizlik gerçekleşmiş olur ve böylece enfeksiyon gelişme şansı azalır.

Hamilelikte neden idrar yolları enfeksiyonları daha sık görülür?
Hamile kadınlar hamile olmayanlara göre idrar yolları enfeksiyonlarına yakalanma açısından daha büyük risk altındadırlar. Hamilelerde idrar yolu enfeksiyonları genelde 6 haftalarda görülmeye başlarken en sık 22-24. haftalarda ortaya çıkar.

Hamilelik sırasında kadınların %90'ında böbreklerde üretilen idrarı mesaneye taşıyan üreterlerde genişleme olur ve bu genişleme doğuma kadar devam eder. Salgılanan hormonlara bağlı olarak tüm düz kaslarda olduğu gibi idrar yollarındaki düz kaslarda da gevşeme olur ve bunun sonucunda idrarın akım hızında azalma meydana gelir. Buna üriner staz adı verilir. Yine benzer hormonal nedenler ile mesaneden üreterlere idrar geri akımı (reflü) olur.

Öte yandan hamile kadınların büyük bir kısmında idrarda glukoz yani şeker bulunur. Bu tamamen normal bir durum olmakla birlikte bakteriler için uygun bir üreme zemini hazırlar. Ayrıca gebelik sırasında idrarın konsantrasyonu yani yoğunluğu artar. İdrardaki östrojen ve progesteron hormonu da eklendiğinde idrar yollarının bakteriler ile mücadele etme gücü azalır.

Bakteriyoloji
Hamilelerde idrar yolu enfeksiyonuna neden olan mikroorganizmalar hamile olmayanlar ile benzerlik gösterir. Olguların %80-90'nında sorumlu mikrop Escherichia coli'dir. Halk arasında koli basili olarak da bilinen bu bakteri dışkıda bulunur. Bunlar dışında Proteus mirabilis, Klebsiella pneumoniae'da sık görülen bakterilerdir. Grup B streptokok and Staphylococcus saprophyticus ise nadir görülen bakterilerdir.Çok nadiren Gardnerella vaginalis ve Ureaplasma ureolyticum'da idrar yolu enfeksiyonundan sorumlu olan mikroorganizmalardır.

Yakınma ve bulgular
İdrar yolu enfeksiyonları üç değişik şekilde görülebilir. Bunlar asemptomatik bakteriüri, sistit (mesane enfeksiyonu)ve pyelonefrittir (böbrek enfeksiyonu).

Asemptomatik bakteriüri
Hastada herhengi bir yakınma olmamasına karşılık idrar kültüründe mililitrede 100.000'den fazla bakteri kolonisi saptanması durumunda asemptomatik bakteriüri tanısı konur. Hamile kadınların yaklaşık %10'unda saptanır. Tedavi edilmediğinde pyelonefrit görülme riskinde artış olduğu ileri sürülmektedir. Bu nedenle bazı yazarlar her hamile kadında ilk kontrolde idrar kültürü yapılmasını önermektedir.

Asemptomatik bakteriürinin sistit ya da pyelonefrite yol açma olasılığı %30-50 arasında değişmektedir. Öte yandan bu durumun düşük doğum ağırlıklı bebeklere ya da rahim içi gelişme geriliğine neden olabileceği de ileri sürülmektedir.

Amerikan Jinekoloji ve Obstetrisyenler Birliği ilk gebelik kontrolündeya da 12-16.haftalarda idrar kültürü yapılmasını ve bunun son trimesterda tekrarlanmasını önermektedir.

Hamile kadınlarda asemptomatik bakteriüri saptandığında mutlaka tedavi edilmelidir. Bu amaçla en sık karşılaşılan mikroplara karşı antibiyotikler kullanılabileceği gibi ideal olan antibiyogram yapılarak, üreyen bakterinin hangi antibiyotiklere karşı duyarlı, hangilerine karşı dirençli olduğu saptamak ve buna göre antibiyotik kullandırmaktır. Kullanılacak olan antibiyotik gebelik sırasında kullanılmasında sakınca olmayan bir gruptan seçilmelidir.


Geçmişten gelen yanlış ve gereksiz antibiyotik kullanma alışkanlığı nedeni ile pekçok mikrop geleneksel ve ucuz antibiyotiklere karşı direnç geliştirdiğinden bunlar günümüzde etkinliğini yitirmiş, ve basit mikroorganizmaları yok edebilmek için çok daha karmaşık ve pahalı antibiyotikler geliştirilmek zorunda kalınmıştır. Bu nedenle hangi hastalık için olursa olsun doktor önerisi olmadan antibiyotik kullanılması ileride olumsuz sonuçlar yaratacaktır.

Asemptomatik bakteriüri tedavisinde değişik protokoller olmakla birlikte genelde 7-10 günlük tedavi ile enfeksiyon ortadan kaldırılabilmektedir.

Tedavi sonrasında yeniden kültür yapılarak tedavinin etkili olup olmadığı araştırılmalırdır.

Akut sistit
Akut sistit, yani mesane enfeksiyonu, asemptomatik bakteriüriden idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, idrar tutamama gibi yakınmaları varlığı ile ayrılır. Sistitte hasta kendini çok hastaymış gibi hissetmez ve ateş görülmez. Çok nadiren idrarda kan görülebilir. Hamilelerin %1-3'ünde sistit ortaya çıkmaktadır.

Genel olarak sistit varlığında kültür sonucu beklenmeden ampirikolarak antibiyotik tedavsine başlanır. Tercih edilecek antibiyotik en sık görülen mikroorganizmalara yönelik bir tane olmalıdır. Kültür ve antibiyogram sonucu çıktığında eğer başlanan antibiyotiğe direnç saptanır ise duyarlı olarak bulunan başka bir antibiyotiğe geçilir. Sistitin klasik tedavisi 7-10 gün sürmekle birlikte 3 günlük tedavi protokolleri de vardır ve hamile olmayanlarda benzer tedavi etkinliği sağlamaktadır. Ancak bu protokollerin hamile kadınlar üzerindeki etkisi henüz açık değildir. Kısa protokoller ile tedavi edilen hamile kadınlarda durumun tekrarlama olasılığı daha yüksek gibi görünmektedir.

Piyelonefrit
Böbrek enfeksiyonu olan piyelonefrit çok ciddi bir sistemik hastalıktır ve annede kan enfeksiyonu (sepsis), bebekte ise erken doğuma neden olabilir. Tanı genelde idrarda bakteri saptanması ile birlikte ateş, titreme, bulantı, kusma ve yan ağrısının olması ile konur. Ateş sıklıkla 39 derecenin üzerindedir. Alt idrar yolu enfeksiyonlarında bulunan idrar yaparken yanma ve sık idrara çıkma gibi yakınmalar görülmeyebilir.

Piyelonefrit hamilelerin %2'sinde görülen bir enfeksiyondur ve bunların %20'sinde aynı gebelik sırasında hastalık tekrarlamaktadır.

Piyelonefritin erken dönemde agresif şekilde tedavi edilmesi komplikasyonların önlenmesi açıından kritik önem taşır. Genelikle hastanede yatarak ve damardan antibiyotik uygulanarak tedavi edilir. Ancak yapılan yeni çalışmalarda ağzıdan alınan antibiyotikler ile de etkili tedavi sağlanabildiği gösterilmiştir.

Tedaviye kültür sonucubeklenmeden başlanır ve kültür sonucuna göre eğer gerek olursa kullanılan antibiyotik değiştirilir. Zaman zaman farklı mikroorganizmalara yönelik iki antibiyotik aynı anda kullanılabilir. Tedavi sırasında hastanın yeterli hidrasyonunun yani sıvı alımının sağlanması önemlidir.

Tedaviye hastanın ateşi düşünceye ve genel durumu düzelinceye kadar devam edilir. Hastaların çoğu antibiyotik ve sıvı tedavisine 24-48 saat içinde yanıt verir. Tedavinin başarısız olmasında en önemli etken kullanılan antibiyotiğe karşı direnç olmasıdır bununla birlikte tedaviye dirençli olgularda altta yatan "idrar yollarında taş" gibi başka bir neden olup olmadığı araştırılmalıdır.

Hamilelerin %4-5'inde idrar yolu enfeksiyonları tekrarlar.Böyle bir durumda idrar yollarında anatomik ya da fonksiyonel bozukluklar detaylı bir ürolojik inceleme ile araştırılmalıdır.

İdrar yolu enfeksiyonlarının hamilelik üzerindeki etkileri
İdrar yolu enfeksiyonlarının gebelik ve bebek üzerindeki etkileri değişkendir. Yapılan bir çalışmada 25.000'den fazla gebe kadın incelenmiş ve idrar yolu enfeksiyonlarının erken doğum eylemi, gebeliğe bağlı yüksek tansiyon, anemi, ve amniyon iltihabına neden olduğu saptanmıştır. İdrar yolu enfksiyonları ayrıca düşük oğum ağırlığı ve prematürite riskini de arttırmaktadır.

İdrar yolu enfeksiyonlarının neden olduğu durumlar ve risk artış oranları şu şekildedir.

Durum Risk artşı
Düşük doğum ağrılığı (2500 gramdan az) 1.2-1.6 kat
Prematürite (37 haftadan önce doğum) 1.1-1.4 kat
Erken doğum ağrıları 1.4-1.8 kat
Hipertansiyon/preeklempsi 1.2-1.7 kat
Anemi 1.3-2.0 kat
Amniyon iltihabı 1.1-1.9 kat

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147