“Nebî (sas) şöyle dedi: Hacamat olduğunuz günlerin en uygun olanı (kamerî ayın) on yedisi, on dokuzu ve yirmi biridir.” Rivayette hacamatın yapılması için en uygun günler olarak kamerî ayın on yedisi, on dokuzu ve yirmi birinin nitelenmesinin özel bir sebebi bulunmaktadır. Bu sebep, daha önce mahiyeti hakkında bilgi verdiğimiz insan vücudundaki hıltlara, ayın çekim kuvvetinin (gücünün) etkisi bulunduğu düşüncesidir. Buna göre, ay, dünya etrafında yaptığı döngü süresince suyun var olduğu her yerde bir çekim kuvveti meydana getirir. Suyun var olduğu ve çekim kuvvetinin oluştuğu yerlerden birisi de insan bedenidir. Ayın çekim kuvveti ayın evrelerine bağlı olarak değişmektedir. Böylelikle, dolunay evresinde ayın çekim kuvveti en büyük değere kavuşmaktadır. Araştırmacılar, ayın görünümü büyürken çekimi arttığı için suyun bulunduğu her yerde daha çok dışarıya doğru bir akış gerçekleştiğini, küçülürken de durmaya eğilimli olduğunu ifade etmektedirler. İbn Sînâ da el-Kânûn adlı eserinde ayın çekim kuvvetinin insan vücudunda bulunan hıltlara etkisini detaylı şekilde anlatmaktadır. Ona göre, ayın çekim kuvvetinin az olduğu ilk birkaç günde hıltlar harekete geçmez. Ayın çekim kuvvetinin azaldığı son birkaç gün içerisinde ise hıltlarda (salgılarda) eksilme meydana gelir. Ancak ay, dolunay şeklini alıp ışığı çoğaldığında, ayın çekim kuvvetine bağlı olarak vücuttaki hıltlar da faaliyete geçip, doruk noktalarına ulaşır. Bu durum kamerî takvimde ayın on beşine denk düşmektedir. Dolayısıyla hacamatın ay ortasından sonraki birkaç günde yapılması en uygun vakittir. Rivayetlerde yer alan günler de bu zamana denk gelmektedir.Hz. Peygamber döneminde Arap toplumunun da ayın çekim kuvvetinin vücuttaki hıltlara olan etkisinden haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Nitekim, Enes b. Mâlik’ten gelen, “Resûlullah (sas) şöyle buyurdu: Kim hacamat olmak isterse (kamerî ayın) on yedinci, on dokuzuncu veya yirmi birinci gününü araştırıp seçsin ve kan fazlalaşmak suretiyle herhangi birinize galebe çalıp onu öldürmesin.” şeklindeki rivayet de bu görüşü desteklemektedir. Rivayette yer alan kanın galebe çalıp kişiyi ölüme sevk etmesi ifadesiyle muhtemelen vücuttaki salgılardan biri olan kanın, akış hızının ayın çekim kuvvetine bağlı olarak artması kastedilmektedir. Aynı zamanda rivayette, modern ay evreleri tanımlarına göre ayın ışığının yükseldiği dolunay evresinden sonraki şişkin ay dönemine denk düşen bu tarihlerin zikredilmesi tesadüf değildir. Araştırmacılardan Karabulut, muhtemelen Arapçadaki bir ayı üç dönemde ifade eden sisteme uygun olarak, farklı bir tasnif yapmaktadır. Bu tasnifte ayın dönemlerini üçe ayırmaktadır. Buna göre, birinci dönem ayın bir ve on birinci günleri arası, ikinci dönem on bir ve yirmi birinci günleri arası, üçüncü dönem ise yirmi bir ve otuzuncu günleri arasıdır. Ayın on birinci ve yirmi birinci günleri arasını kapsayan ikinci dönemde ayın çekim kuvveti artmaktadır. Bu da denizlerdeki suları etkilediği gibi insan vücudundaki kana da tesir etmektedir. Dolayısıyla ayın çekim kuvvetinin arttığı ve rivayette de yer alan kamerî ayın on yedi, on dokuz ve yirmi birinci günlerinde kan, insan vücudundaki diğer humorlara üstün gelerek, bazı hastalıkların oluşumuna sebep olmaktadır.Hz. Peygamber döneminde insanların ayın çekim kuvvetinin artıp azalmaya başladığı günlerde hacamat olduklarına dair bir başka örnek de Şeddâd b. Evs’ten gelen şu rivayettir: “Ramazan’ın on sekizi geçtiğinde (yani, on dokuzunda) Allah Resûlü ile beraber dolaşıyordum. Resûlullah hacamat olan bir kimse gördü. Bunun üzerine hacamat yapanın ve yaptıranın orucu bozulmuştur, dedi.” Rivayette yer alan “hacamat yapan ve yaptıran kimsenin orucunun bozulması” ifadesi ile ilgili rivayetin birçok varyantı bulunmaktadır. Mezkûr rivayet muhaddisler ve fukahâ tarafından oruçlu kimsenin hacamat yaptırdığında orucunun bozulup bozulmayacağı tartışması çerçevesinde ele alınmıştır. Rivayette daha çok hacamat yaptıran kimsenin orucunun bozulacağı fikri ön plana çıkmaktadır. Ancak dikkatli şekilde incelendiğinde hacamat kültürüne dair önemli bilgiler ihtiva ettiği anlaşılacaktır. Nitekim bizim için bu rivayette önemli olan husus, ayın on sekizi geçtiğinde yani ayın on dokuzunda hacamat yapılmasıdır. Kamerî ayın on dokuzu, ayın çekim kuvvetinin doruk noktasına ulaşıp, eksilmeye başladığı zamana denk düşmektedir. Bu günlerde insan vücudundaki hıltlar, en hareketli hallerini geçirip, sakinlemeye başlarlar. Aynı zamanda yine bu günlerde hıltlar, cildin yüzeyinden içe doğru çekilmeye başlar. Bu nedenle, vücuttan kan alımı da kontrollü bir şekilde gerçekleştirilir.Resûlullah’ın da ayın çekim kuvvetinin doruk noktasına ulaşıp azalmaya başladığı zamanlarda hacamat yaptırdığını söylemek mümkündür. Allah Resûlü, “Kim ayın on yedi, on dokuz ve yirmi birinci günlerinde hacamat olursa her türlü hastalıktan şifa bulur.” buyurmaktadır. Rivayette yer alan ifadeler göz önüne alındığında, Hz. Peygamber’in bu günlerde hacamat yaptırmaya teşvik ettiği anlaşılmaktadır. Mezkûr rivayetteki “her türlü hastalıktan şifa bulur” ifadesiyle akıllarda, bilinen bütün hastalıklara şifa olacağı düşüncesinin oluşması muhtemeldir. Ancak Sehârenfûrî’ye göre bu ifadeyle kastedilen, kanın akış hızının artmasına bağlı olarak diğer salgılara baskın gelmesiyle meydana gelen hastalıklardır. zamanlarda hacamat yaptırdığını söylemek mümkündür. Allah Resûlü, “Kim ayın on yedi, on dokuz ve yirmi birinci günlerinde hacamat olursa her türlü hastalıktan şifa bulur.” buyurmaktadır. Rivayette yer alan ifadeler göz önüne alındığında, Hz. Peygamber’in bu günlerde hacamat yaptırmaya teşvik ettiği anlaşılmaktadır. Mezkûr rivayetteki “her türlü hastalıktan şifa bulur” ifadesiyle akıllarda, bilinen bütün hastalıklara şifa olacağı düşüncesinin oluşması muhtemeldir. Ancak Sehârenfûrî’ye göre bu ifadeyle kastedilen, kanın akış hızının artmasına bağlı olarak diğer salgılara baskın gelmesiyle meydana gelen hastalıklardır.
.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|