dervishekim00 Nickli Üyeden Alıntı
çalgı ile, kadın ve oğlan sesi ile şarkı söylemek ve dinlemek harâmdır. Ansızın işitir ve oradan kaçarsa günâh olmaz.
Günâh olmayan şeyleri böyle olmayan seslerle dinlemek câiz olur.
İlm, ahlâk bulunan şiir yazmak, söylemek câizdir.
Diri ve belli bir kadını anlatan söz, yazı mekrûhdur.
Kur’ân-ı kerîm okumaya, namâz kılmaya vakti bırakmayan her mubâh iş mekrûhdur.
Tekkelerde ilâhîler okuyarak raks etmek, oynamak, dönmek harâmdır.
Bu tekkelere gitmek, oturmak da harâmdır. Şimdi, dinden haberi olmayan fâsıklar, böyle tarîkatcılık yapıyorlar. Düğünlerde ve küçük çocuğu eğlendirmek için kadının def çalması câizdir.
Helâl şarkılarla, çalgı ile birlikte çalması câiz değildir.
Erkeklerin bayramlarda def, davul çalmaları da böyledir. Günâh şey söylemeden ve başkalarını güldürmek için olmayan mizâh, latîfe söylemek câizdir.
Kuvvetlenmek için güreşmek câizdir.
Oyun ve eğlence için mekrûhdur. Tavla,
onaltı taş, iskambil, briç ve bilardo, bezik, futbol, voleybol gibi oyunlar, kumarsız da olsalar, mâlâ-ya’nî oldukları için harâmdır. İlm öğrenmeğe, namâz kılmağa mâni’ olan herşey harâmdır. Satranç, kumar ile olursa harâm, kumarsız mekrûhdur. Yalan söylemek harâmdır. Yalnız, harpte düşmana ve iki müslümanı barışdırmak için ve zâlimden mazlûmu kurtarmak için câiz olur.
Günâh işlemeği düşünmek,işlemeğe niyyet etmek, karâr vermek günâh olmaz, yapmak günâh olur.
Günâh işleyene tatlı sözle Emr-i ma’rûf, ya’nî nasîhat edilir.
Dinlemezse, fitne çıkacak ise edilmez, susulur. Sözü dinlenecek ise, sert söylenir. Sövmek , kötü söylemekle Emr-i ma’rûf yapmamalıdır. Karşılık verecek kimseye, Emr-i ma’rûf ve nehy-i münker yapılmaz. Karşılığa sabr edebilirse yapması efdal olur. Âmirler el ile,âlimler dil ile, câhiller kalb ile Emr-i ma’rûf yapar.
İnsan evvelâ kendine Emr-i ma’rûf yapmalıdır. Câhil, âlime Emr-i ma’rûf yapmamalıdır.
Bir günâhı yapmak âdeti olan, o günâhı işleyeni görünce, Emr-i ma’rûf yapar. Günâh işleyene Emr-i ma’rûf yapamayan kimse, onun babasına söyler veyâ yazar. Babası Emr-i ma’rûf
yapmaz veyâ yapamıyacak ise, babasına bildirmez. Zevcine, hükûmete bildirmek de böyledir.
Tevbe edenin günâh işlediği başkasına bildirilmez. Hırsızı gören, zararından korkmazsa haber verir.
Günâh işleyen zevce, nasîhat vermekle tevbe etmezse, bunu boşamak vâcib olmaz.
Çalgı âletlerini evinde muhâfaza etmek, kendi
kullanmazsa da, mekrûh olur. Âlimin câhil üzerine hakkı, hocanın talebesi üzerine olan hakkı gibidir. Zevcin zevcesine hakkı, bunlardan dahâ çokdur. Mubâh olan emrlerine itâ’at etmesi ve malını koruması da lâzımdır. Başka yol yok ise, başkasının tarlasından geçmek câiz olur. İzin vermezse geçemez.
İbâdet ve kazanç ilmlerini öğrenmek farzdır. Dahâ fazlasını öğrenmek efdaldir. Fıkh öğrenmeyip, hadîs, tefsîr öğrenmek iflâs alâmetidir. Kıble ve namâz vakitleri için ve cihâd için astronomi
öğrenmek câizdir. Falcılık bilgileri öğrenmek harâmdır.
Mücâdele, münâkaşa için kelâm ilmi öğrenmek mekrûhdur.
Câhillerin, bid’at fırkaları üzerinde, mezhebler üzerinde konuşmaları câiz değildir. Eski yunan felsefecilerinin ve bid’at ehlinin, mezhebsizlerin
din kitâplarını okumak, evinde bulundurmak câiz değildir. Böyle kitâplar, insanın i’tikâdını, îmânını bozar. Din bilgilerini, îmân bilgilerini (Ehl-i sünnet) âlimlerinin kitâplarından öğrenmeden evvel, fen bilgilerini, felsefe bilgilerini öğrenmek câiz değildir. Her müslimân, çocuklarına, önce, islâm harflerini, Kur’ân-ı kerîm okumasını, namâz kılmasını, din ve islâm ahlâkını öğretmeli, ondan
sonra oğlunu mektebe gönderip, fen ve san’at ve sâir lüzûmlu, fâideli şeyleri öğretmelidir. Her nev’ oyun, meselâ top oynaması, (Mâ-lâ-ya’nî) olur, ilm öğrenilmesine mâni’ olur. İbni Âbidîn, beşinci cildde diyor ki: (Arabî, lisan-ı Cennetdir. Diğer lisanlardan efdaldir). Arabca öğrenmek ve öğretmek, ibâdetdir. İlmi, Allah rızâsı için, islâm dînine ve müslümânlara hizmet için öğrenmelidir.
Mal, mevki’ kazanmak için, kibir ve şöhret için öğrenmemelidir.
Hoca hakkı, ana- baba hakkından öncedir. İlmi, Ehl-i sünnet âlimlerinden veyâ onların yazdıkları kitâplardan öğrenmeli ve sâlih insanlara öğretmelidir. İlmi iyi insanlardan esirgememelidir. Sâlih insan, iyi insan demektir. Ehl-i sünnet i’tikâdında olan ve harâm işlemekten sakınan müslümâna sâlih yani iyi insan denir. Ehl-i sünnet i’tikâdında olmayan müslimânlara bid’at sâhibi veyâ mezhebsiz denir. Ehl-i sünnet i’tikâdını ve harâmları öğrenmek, binlerce İhlâs sûresi okumakdan dahâ sevâbtır. Fıkıh öğrenmek, hâfız
olmakdan efdaldir. Hâfız olmak da, nâfile ibâdetden efdaldir.
Vaaz verirken, Allahü teâlâ demelidir. Yalnız, Allah demek hürmetsizlikdir. Fasık meclisinde tesbîh, tahmîd ve Kur’ân-ı kerîm, hadîs-i şerîf ve fıkıh okumak günâhdır. Fasığa mâni’ olmak için tesbîh
okumak câiz olur. Görülüyor ki, kaval ile, zurna ile, çalgı ile birlikte veyâ bunların fâsılasında, tekbîr, salevât okumak günâhdır.
Duâ ederken avuçları açmak, iki el arası açık olmak, kolları göğüs hizâsına kaldırmak, duâdan sonra elleri yüze sürmek müstehapdır.
Köy halkı, imâm için tohum ekseler, mahsûl imâma teslim edilmemiş ise, mahsûl tohum sâhiblerinin olur. Yardım için toplanan para, mal da böyledir.
Ayakta bevl yapmak câizdir veyâ mekrûhdur. Özür varsa, mekrûh olmaz. Fakat, üstüne sıçratmamak ve bevl çıkan yeri yıkamak veyâ kurulamak lâzımdır.
İdrâr kaçıran, idrâr çıkan yere bez sarmalı, bunu naylon torbacığa koyup ağzını bağlamalı, idrâr bezi ıslatınca, torbadan çıkarıp, yıkayıp, kurutup tekrâr kullanmalıdır.
Böylece, iki, üç bez senelerce kullanılabilir.
Dünyâ sıkıntılarından kurtulmak için, ölümü istemek mekrûhdur. Zamânın fitnesinden
kurtulmak, günâha düşmemek için istemek câiz olur. Zelzele olunca, evden dışarı kaçmak câizdir. İnsanlara müdârâ etmek müstehabdır. Ya’nî, herkese karşı tatlı dilli, güler yüzlü olmalıdır. Fakat
müdâhane etmemelidir. Ya’nî hâtır için, günâh işlememelidir. Mâl sâhibinin, kirâdaki malına girerek incelemeğe hakkı vardır.
Zamânda ve yıldızlarda uğursuzluk yoktur. Çocukları sâlih olan kimsenin, malını, bunlardan birine vermesi günâh olur. Fâsık olanları
varsa, bunlara vermemesi câiz olur. Bülbülü kafesde hapis câiz değildir. Kanarya gibi, kafese alışık olanları kafesde beslemek câizdir. Dâr-ül-İslâmda Hâkimin, sihirbazı, büyücüyü öldürtmesi lâzımdır. Zındık için de böyledir.
Zındık, Allahü teâlâyı ve âhıreti inkâr eden ve başkalarını da, inkâr etmeleri için, aldatan kimsedir. Fen yobazları, masonlar ve komünistler böyledir. Selam ve Dua ile...
|