Alıntı:
Omt Nickli Üyeden Alıntı
Allah razı olsun kardeşim güzel cevap çok hoşuma gitti lakin şu hususta bir görüşümü ve duyduğum bişeyi söyleyeyim zahiri ve bâtınî olmak üzere ilim ikiye ayrılır doğrudur lakin zahiri ilimleri tahsis etmemiş biri batıni ilimleri alamaz yani hocası vermez, diyelim ki aldı tahsis etti bazı şeylere vakıf oldu yoldan sapması muhtemeldir çünkü ilk bilmemiz gereken bilgilerin arasında şeriat vardır kuranı hadisi güzel bilmeyen kişi sapmaya müsaittir...
|
Sana olayı örnekle anlatayım daha iyi anlarsın..
Zahiri bir alim kuranı ezbere bilmek zorundadır ve aynı şekilde binlerce hadisi de..
Zamanının gavsı olan ve aynı zamanda ümmi olan bir zât olan Abdulaziz Debbağ Hz.lerine müridi bir cümle içerisinde ayet hadis ve ikisinden olmayan bir kaç kelime de söyler. Sonra o okuma yazma bilmeyen zat hepsini doğru bir şekilde ayırt eder. Bu ayettir bu hadistir bu ikisinden de değildir şeklinde. Müridi sorar efendim okuma yazma bilmediğiniz halde bunları nasıl ayırt ettiniz diye.. Evladım ayetleri okuduğunda ağzından beyaz bir nur çıkar der, hadisleri okuduğunda ise yeşil.. Bu ikisinden biri değilse renksiz olarak çıkar böyle anlarım o şeyin ayet mi hadis olduğunu der..
Zahiri alim biri olmuş olsaydı bunu renge göre değil ilmine göre ayırt edecekti.
Zahiri alimde bu ilimler o kişide önceden mevcuttur. Batini alim ise o şeyi öğrenmek istediğinde onun bilgisi ona verilir. Arasındaki fark budur.
Bir de icazetli olma durumu vardır. Bir doktar kendini başka alanda yetiştirse bile o yönde diploma almadığı için yani icazetli olmadığı için o mesleği yapamaz. Bu onu bilmediğinden değil o alanda yetkisi olmadığı içindir.
Bu yüzden batıni alimler fetva işleriyle uğraşmazlar.