"Ben bilmem" zikri
Gerçeklik algısı göreceli bir kavramdır. Herkesin kendi doğrularını belirlediğini prensipleri vardır. Bu prensipler kişinin dini, düşünceleri ve yaşam şeklidir.
Kişinin kendi gerçekliğini dayatması onun cahillik seviyesini belirler. Engin bir düşünce şekline sahip kişiler kendi gerçekliğini, düşüncelerini kimseye zorla kabul ettirmeye çalışmaz.
Benlik algısının devreye girdiği bu durum ayrıca kişinin egosal benliğe ne kadar sıkı sıkıya sarıldığınıda gösterir.
Tasavvuf da bir terbiye şekli vardır. Taptuk Emre Yunus Emre zikir olarak " Ben bilmem "vermiştir. Ne zaman ki bu zikrinin hakkını verdi o zaman bir üst mertebesine ulaştı.
Kişi kadar ben derse o kadar yanılır. Ne kadar benlikten geçerse o derecede gerçeği görür. Nefis insanın gözünü kör eder. Terbiye edilmemiş nefis şeytanın oyuncağı durumdadır.
Kişi ne zaman " ben bilmem " zikrini diline doladı o zaman gerçekler bir gül goncası gibi açılır ve gerçeğin kokusu ile mest olur.
Gerçek yani hakikat tektir. Tek hakikatte buluşanlar nefs gözü ile değil gönül gözü ile bakanlardır.
İnsan kendi kendini gerçekleştirmek için öncelikle egosunu bir tarafa bırakıp bilgisiz olduğunu kabul edip ilme yönelmelidir. Egosal benlikten hayata bakan insanlar bilgisizliğini kabul etmez. Bu nedenle de okuma ve öğrenmeye de ihtiyaç hissetmez.
İnsan kendi gerçekliğini yakalayamadan hiçbir şeyin hakikatini göremez. Çünkü gözler nefs perdesi ile kapalıdır. O yüzdendir hayatta zorluklar yaşaması.
Bilmediğini bilmek insan için bir avantajdır. Öğüt veren değil öğüt almak ister bilmediğini bilen ve hep bilgi ile dolar zihni.
Bilmek aslında bilmediğini bilmek ile mümkündür. Ne kadar çok bilirse insan o derecede cahilliğini görür. İlim sonsuz bir okyanusdur. İlmin hayreti ile hayretlenmek gerçeğini yakalayan insanın en önemli özelliğidir.
Baktığını berrak görmek, duyduğunu gerçek görmek için kendini gerçeğini gerçekleştirmek gerekir.
(Aslı soylu'nun yazısından alıntıdır)
Allah onun sevgisiyle atan kalpleri "ben bilmem" hidayetine erdirsin inşallah...
|