Teknisyenler durmadan filmimi çekiyor, bir hemşire de ters ters bana bakıyordu. Bir sorun olup olmadığını sordu ğumda, radyolog bana söyleyemeyeceğini ancak bu mamog-ramı yıllar önce çektirmiş olmam gerektiğini söyledi. Bu he*nüz hikâyenin başlangıcıydı.
New York’taki doktoruma gitmeye karar verdiğimde, Chicago’daki doktorum bana üzerinde “kişiye özel” yazan kapalı bir zarf verdi. Ama ben dayanamayıp zarfı açtım ve yeni doktorumun, göğsümde rastlanan kütlenin kanserli ol*duğunu yazdığını gördüm.
New York’taki doktorum, yeni bir mamogram çektirmem gerektiğini söyledi. İlk çekilenin yanlış olma olasılığını düşü*nerek yenisini çektirdim. Doktorum, göğsümden parça alıp test edilmesi için laboratuvara gönderdi. Sonuç pozitifiti, doktorum bu kez de biyopsi yaptırmam gerektiğini söyledi.
Chicago’ya dönerek, bana daha önce biyopsi yapan Chica*go Üniversitesi’ndeki güvendiğim doktoruma tekrar gittim. Birkaç gün sonra, bana son sözünü söyledi. Parça kanserliy*di. “İyi huylu karsinoma” adı verilen bir hastalığım vardı.
Doktorum, göğüs ameliyatı olmam gerektiğini söyledi. Üçüncü bir görüş almak için başka bir uzman doktora gittim, fakat hepsi aynı şeyi söylüyordu. Hatta, Northwestern Üni-versitesi’nde çalışan bir uzman, oraya ikinci kez gidişimde, kanserin göğüsümün tamamına nüfuz ettiğini ve her iki göğ*sümün birden alınması gerekebileceğini söyledi. Bir de yeni*den yapılandırıcı plastik cerrahi önerdi.
Mayıs ayının ilk iki haftası içinde göğsümdeki kütleyi fark etmiş ve biyopsi olmuştum. Bir hafta sonra da ameliyat olma planım yapılmıştı.
Bana, büyümekte olan kütlenin hava alacak şekilde bıra*kıldığında, çok hızlı bir şekilde büyüyeceğini söylediler (o nedenle biyopsinin hemen ardından ameliyat etmek istiyor*lardı). Doğruydu da. Bezelye kadar olan şey, neredeyse yum*ruğum kadar olmuştu.
İşte o zaman farklı bir alternatif aramaya başladım. Dün*yanın her yerini aradım. Alternatif yollarla kanseri yenmiş, ameliyata pek razı olmamış insanlarla ilişki kurmaya çalış*tım. Ne yazık ki göğüs kanserini ameliyat olmadan yenmiş tek bir kişi bile bulamadım. Sonrasında ise öncü olmaya ka*rar verdim.
Sonunda, ameliyat gününden birkaç gün önce Florida VVest Palm Beach’te bulunan Hipokrat Enstitüsü’nü buldum. Aradım ve hemen gelmek istediğimi söyledim. Kafamda her şeyi planlamıştım.
O sıralarda, ameliyatımda bol şans dilemek için eşim dos*tum beni arıyordu. Onlara kararımı açıkladığımda hepsi şoke oldular. “Ne yapıyorsun sen?” diye bağırdılar ve hepsi be*nim intihara kalkıştığıma emindi. Tek istediğim Chicago dı*şına çıkıp programa hemen başlamaktı. İşte o anda iyileşme*ye başladım.
Hipokrat’ta beş hafta kaldım, çünkü programın tamamını öğrenmek istiyordum. Ama kısa zamanda, beş haftanm bile kovanın içinde sadece bir damlacık su kadar yetersiz oduğunu anladım. Gerçekten hastaydım. Bedenimdeki toksinlerle birlikte stresi de atıyordum. Güçlüydüm de. İlk kırk gün için*de tümör küçülmeye başladı. Enstitüden ayrılıp eve gidiyor*dum. Çok uzun zaman geçmişti ve kendime gelmem kade*meli ilerleyen bir sürece yayılmıştı. Beş ay sonra Hipokrat’ı tekrar ziyaret ettim. Altı ay içinde tümör tamamen yok ol*muştu.
Zamanla daha iyi hissetmeye başladım. Haftada birkaç sa*at güzel zaman geçirecektim. Sonra haftada bir gün kendimi normal hissedecek ve sonunda çoğu zaman iyi olup çok az zaman kötü olacaktım.
Kanserden kurtulmanın yanı sıra, Hipokrat Progra*mı’ndan çok önemli bir şey daha öğrendim. Enerji seviyem şimdi çok daha yüksek. Cildim hızla yenilendi, saçlarım ne*redeyse eskisinin iki katı gür, tırnaklarım daha güçlü ve teni*min rengi çok daha iyi. Programa ve ilk ziyaretimden sonra geriye kalan kansersiz yıllarıma büyük bir inançla devam ediyorum.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|