Allah’ı zikir en büyüktür
Allah ayet-i kerimede; “Allah’ı zikir en büyüktür” buyurmuştur (Ankebût /45). “Allah” demek en büyüktür; ama bu öyle kuru kuruya “Allah” demek değildir. Kul “Allah” deyince maşukunu, onu kendi nurundan yaratan, ona kendinden hayat veren, varlık veren rabbini zikrettiğini bilmelidir. Kul “Allah” dedi mi onun için her şey bitmeli, artık kendisi bile olmamalı, kendisini de unutmalıdır. Bu hale gelebilmek için de rabbimizi tanımamız gerekir. Rabbimizi ne kadar çok tanırsak ona karşı aşkımız, muhabbetimiz, imanımız da o kadar artar. Dolayısıyla rabbimizi o kadar ciddiye alırız, rabbimize o kadar itaat etme imkânımız, gücümüz, kuvvetimiz olur.
Her sohbetimizde Allah’ın bir ismini zamanımızın yettiği kadarıyla anlatmaya çalışıyoruz. Sohbetimiz bittiğinde herkes mutlaka Allah’ın o ismi hakkında biraz bilgiye sahip olur; ama hiç kimse Allah’ın ismini tam olarak anlattığımızı ya da tam olarak anladığını zannetmemelidir, öyle zannederse doğru olmaz. Ben sadece kardeşlerimiz Allah’ın ismini anlasın diye onlara kapı açıyorum. Herkesin mü’min olarak bu sohbetleri dinledikten ya da okuduktan sonra kendilerine açtığımız bu kapılardan Allah’ın isimlerini tefekkür etmesi gerekir. Öyle ki o isimler kendilerinde tecelli etsin.
Evet, bu sohbetimizde de rabbimizi daha çok tanıyalım, öyle ki onu daha çok sevebilelim diye hep beraber Allah’ın El Ğaniyy ismini anlamaya, tanımaya çalışacağız inşallah.
Ğaniyy demek zengin demektir. Sadece Esmau’l Husna’yı okuyup “Allah ğaniyydir, zengindir” demek yetmez. Allah’ın nasıl zengin olduğunu ve Allah’ın zenginliği deyince ne anlamamız gerektiğini bir de tefekkür etmemiz gerekir.
Gerçek zengin, hakiki zengin ğaniyy olan Allah’tır. İnsanlar da zengin olur; ama insanların zenginliği hakiki değildir, geçicidir, Allah’ın takdir ettiği bir zamana bağlıdır. Eğer insan gerçekten Allah’ın kendisine ikram ettikleriyle gerçek zengin olmuş olsaydı onu bırakıp gitmezdi ya da zenginliği elinden çıkmazdı. Allah’ın ikram ettiklerinin insanın elinden çıkması, insanın bu zenginliği kaybetmesi onun gerçek zengin olmadığının delilidir. İnsana ister mal, ister servet, ister mevki, makam verilmiş olsun o geçici süreliğine sadece bir emanetçidir. Hatta sadece bunlar değil insanın kendi bedeni de, sıhhati de, canı da kendisine emanettir. Kısacası insandaki her şey onda emaneten vardır. Bu yüzden insan hiçbir şeyle ğaniyy olmaz.
Hâlbuki Allah’ın zenginliği, ğaniyy oluşu hakikidir; çünkü her şeyi yaratan odur. Bununla beraber insan zengin olunca bile kendi malına muhtaçken Allah kendi zenginliğine hiçbir şekilde muhtaç değildir. Bu nedenle hakiki zengin, hakiki ğaniyy olan sadece Allah’tır.
Peki, insan da ğaniyy olur mu?
Evet, insan da ğaniyy olur; çünkü Allah’ın isimlerinin halife olan kulunun üzerinde tecelli etmesi gerekir. İnsan, mal ve mevki ile ğaniyy olmaz, sadece Allah ile ğaniyy olur, zengin olur. Kul, Allah’a iman edip onu severse, Allah’ın rızasını kazanırsa, Allah’ın isimleri, güzelliği onda tecelli ederse, Allah da onu severse o, Allah ile ğaniyy olur. Hiç kimse başka hiçbir şekilde zengin olmaz. Kulun zahiri olarak hiçbir şeyi olmasa, hatta sağlığı bile olmasa; gözü görmese, eli ve ayağı tutmasa bile, Allah’a iman etmişse onu seviyorsa, Allah da onu seviyorsa o ğaniyydir, zengindir, hatta en zengindir. Bu yüzden kul için zenginlik, ğaniyy olabilmek sadece Allah iledir.
|