Sinsi Tehlike: Böbrek Kanseri
Türkiye’de her yıl 1800 kişiye böbrek kanseri tanısı konuluyor. Erken dönemde çok belirti vermeyen, bu nedenle teşhis edilmesi zor bir hastalık olan böbrek kanseriyle ilgili merak edilenleri Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Erman yanıtladı.
Böbrek kanseri ne sıklıkta görülüyor?
Böbrek kanserleri nispeten nadir görülen tümörlerdir. Dünyada ve ülkemizde görülen bütün kanserlerin yaklaşık yüzde 2-3’ü böbrek kaynaklı oluyor. Kanser sıklığının yakın izlenebildiği ülkelerde son 50-60 yıldır böbrek kanseri sıklığının çok yavaş da olsa artma eğiliminde olduğu gözleniyor ve bu durumun nedeni tam olarak bilinmiyor. Dolayısıyla böbrek kanserlerinin ileride daha önemli bir sağlık problemi haline gelmesi bekleniyor.
Tedavi akışı hakkında bilgi verir misiniz?
Böbrek tümörlerinin tedavisinde temel yöntem cerrahi oluyor. Genel olarak uygulanan yöntem, tümörlü böbreğin tamamının çıkarılması olmakla birlikte, küçük ve özellikle organın alt veya üst uçlarında yerleşmiş tümörlerde böbreğin bir kısmının çıkarılması da yeterli olabiliyor. Günümüzde ameliyatlar kapalı olarak da adlandırılan laparoskopik yöntemlerle de gerçekleştirilebiliyor. Sağlık durumu ameliyata uygun olmayan ve tümörü küçük olan hastalara, tümörün sıcak veya soğuk uygulamaları (radyofrekans ablasyon ve kriyoablasyon) ile ortadan kaldırılmaya çalışıldığı yöntemler de kullanılabiliyor, ancak bunların başarı şansının ameliyata göre biraz daha düşük olma olasılığı da bilinmeli. Onkolojide genel olarak hastalık diğer organlara sıçramış ise, hastalığın başladığı organ ameliyatla çıkarılmıyor. Ancak böbrek kanserleri bu duruma bir istisna oluşturuyor ve eğer ameliyat büyük teknik güçlük taşımıyorsa, hastalığın diğer organlara yayıldığı durumlarda da böbreğin çıkartılması uygun olabiliyor. Güncel bilgilerimiz ışığında, erken evrede olup, tümörün tamamının çıkarılabildiği durumlarda koruyucu amaçlı ek tedavi önerilmiyor. Ancak, yeni geliştirilen ilaçların bu durumda kullanıldığı klinik araştırmalar sürüyor. Bu yüzden, yakın gelecekte bu hastalara koruyucu amaçlı tedaviler verilmesi gündeme gelebilir. Hastalığın diğer organlara yayıldığı durumlarda ilaç tedavileri uygulanıyor. Böbrek tümörlerinin klasik kemoterapiye dirençli olduğu biliniyor. Böbrek tümörlerinde yeni damar oluşumunun (anjiogenez) taşıdığı önem saptandıktan sonra, bu mekanizmanın önüne geçecek ilaçların geliştirilmesi de hız kazandı. Son yıllarda özellikle bu ve diğer bazı moleküler hedeflere yönelik ilaçlar kullanıma girdi ve böbrek tümörlerinde önceden hiç görülmemiş yanıtlar elde edilmeye başlandı.
ERKEN TEŞHİS İÇİN NE YAPMAK GEREKİYOR?
Küçük böbrek tümörleri genellikle herhangi bir yakınmaya yol açmıyor. En kolay farkedilen belirti; idrarda kan görülmesi oluyor. Genellikle idrarda pıhtı görülmüyor, daha çok idrar renginde koyulaşma fark ediliyor. Bunun dışında yan ağrısı, ateş, halsizlik, kilo kaybı, karında dolgunluk hissi gibi başka, daha az önemli hastalıklarda da olabilecek genellikle yönlendirici olmayan belirtiler görülebiliyor. Hastalık ilerledikçe kilo kaybı gibi sistemik belirtiler ön plana çıkarken, hastalığın yaygınlığına göre kemiklerde, karaciğer üzerinde ağrı ve nefes darlığı gibi daha ciddi rahatsızlıklar hissedilebiliyor. Belirtilerin böbrek kanseri için tipik olmaması ve özellikle erken dönemlerde silik olması nedeniyle böbrek tümörlerine erken tanı konulması her zaman mümkün olmayabiliyor. Etkinliği gösterilmiş erken tanı testi olmadığı için, bütün toplumu içerecek şekilde tarama yapılması önerilmiyor. Rutin sağlık kontrolleri esnasında yapılacak basit bir idrar tetkiki, bazı böbrek kanserlerinin erken safhada yakalanmasına yardımcı olabiliyor.
Alıntı
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|