Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Ruh Mekansızlıktadır
Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 14.02.17, 22:54
sukut sukut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Acemi
 
Üyelik tarihi: 14.02.17
Bulunduğu yer: sakarya
Mesajlar: 14
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Ruh Mekansızlıktadır

Bedenliyiz ama esasen ruh varlığıyız ve ruh için mekân değil, mekânsızlık söz konusudur. Ruh için asıl mekân “mekânsızlık” tır. Dünya mekânında geçici olarak bulunuyoruz. Enkarne varlıklar için “bedenli hayatlar” hem de pek çok kez söz konusudur ama ruh varlığının bir tek hayatı vardır. Dolayısıyla aslı esası ruh olan bizler hep varız. Ölüm ile yok olduğunu sanmak, beşerin kendini bilmezliğinden kaynaklanan bir cahilliktir. Mekânı, mekânsızlık olan ruh varlığı; özündeki bilgiyle ilgili görgü ve deneyimini artırmak ve giderek Yaradan’a benzemek için çok çeşitli maddesel mekânlara uyum sağlayarak enkarne olur.
Bu durumuyla ruh varlığı, tam anlamıyla bir evren gezginidir. Ruhun asıl ve ebedi mekanı, “mekansızlık” sözcüğünde anlamını bulan “evrenlerin her yanı” dır. Yüce Mevlana Celaleddin de, dizelerinde buna dikkat çekiyor. Ruhun asıl dükkânı yani iş yaptığı yer mekânsızlıktır. Bizler enkarne varlıklar olarak ve geçici olarak,(ruhun sonsuzluğuna göre) çok kısa bir süre için dünya mekânındayız ama asıl yerimiz mekânsızlıktır.

Bunu görmek gerek, yani “dost” dan haberdar olmak gerek. İnsanın öz kendisine karşı gaflet ve dalalet içinde olmayı Mevlana Celaleddin Mesnevi’sinde şöyle kınıyor:

“Dostu görmeyen göz, kör olsun daha iyi.
Ebedi olmayan sevgili de uzak olsun.”

Körlük ve hatta kulakların ve kalbin mühürlü/hastalıklı olması Kur’an’da çokça yinelenen beşeri kusurlarımızdan olup, kendinden habersiz sapmışlara özgü bir durumdur. “Dost ile dost olmak” aşamasına gelmeden önce, elbette ki asıl “dost”un farkına varmak gerek. Kendini bilmeyen beşer henüz böyle bir körlük ve asıl kendisinden “kopuk” durumdadır. Ama ruh varlığı olarak işin aslı fıtratında var olduğu için, hep bir arayış içindedir ama Yukarı’ya kapalı olduğu için, hep yanlış adreslerdedir. Körün el yordamıyla bir şeyleri aradığı gibi arar durur.
Nefs denen o “kara taş” ile de vicdan pınarı kaynamadığı için de yapay mutluluklar ve yalancı/riyakâr, yani sahte dostlar peşinde koşar durur. Belki bir ömür böyle geçer. Asıl dost, asıl sevgili bunlar olmadığı için, kendini bilmez(gözü, kulağı, kalbi mühürlü) beşer her arayış ve aldanma içindedir. Bu nedenle, M. Celaleddin’in dediği gibi; “Ebedi olmayan sevgili de uzak olsun…” Çünkü ebedi olmayan sevgili/dost, epröv aracından başka bir şey değildir. Ama gerçek sevgilinin, asıl dostun bunlar olmadığını öğrenmemiz için sınanma- yanılma ile bunlar gereklidir. Bu nedenle, sahte sevgilileri, uyduruk dostları; nefsanî itilimlere nefsin heva ve hevesine kapılarak putlaştırmamak, onlarla özdeşleşmemek gerek.
Dünyada her şeyin birer epröv ve sınanma aracından başka bir şey olmadığını akıldan çıkarmamak gerek.

Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147