Yooo, çok kolay ve sıklıkla yaparım bu seyr-i âlemi...Zevkine doyum olmayan bir tat bırakır dimağımda...
Ve böyle zamanlarda kendimi, Allah Teâlâ'ya daha yakın hissederim. Eserin müessrini gördükçe daha bir tesirleniyor insan.
"Bir saatlik tefekkür, sabaha kadar kılınan nafile namazdan daha üstündür" sözü boşuna söylenmemiş.
Allah Teala'nın buyurmuş ya...
"Yedi göğü birbiriyle tam bir uygunluk içinde yaratan O’dur. Rahmânın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?
Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak; (kusur arayan) göz aradığını bulamadan bitkin olarak sana dönecektir." (Mülk/3-4)
Bu âyet; kuru bir öğünme değil. Rabbim, her şeyi hikmetlice yaratmış.
Dünyada yaşamayı o yüzden seviyorum. Sanat galerisinde dolaşır gibi bakıyorsunuz etrafa.
Nizam, muntazam..!
Resim, mükemmel..!
Nakış nakış işlenmiş her âlem..!
"Bakmak"la "görmek" arasında ince bir çizgi var. "Basîret" denir ona.
O arttıkça; iman, taklit olmaktan çıkıyor, tahkike doğru yol alıyor.
Bu kez bir heyecan kaplıyor insanın yüreğini...
Bu Nakkaş'la tanışmak nasıl olacak, yüz yüze gelebilecek miyiz, sesini duyacak, cemalini görebilecek miyiz?!!!
İşte o zaman da ölüm sevimli geliyor insana.
Sonra günahlarımız geliyor akla.
Ya bizimle görüşmeyi kabul etmezse!!!
Dünyada, azâmetini idrak ettikçe "Sübhanallah" diye taaccüb ettiğimiz ve hayran kaldığımız bu "mutlak varlık", bizi huzura alır mı?! Tenezzül eder mi acep?!
İşte o zaman heyecan basıyor kalbimizi. Ve küt küt atmaya başlıyor.
Ötelerden bir hadis yetişiyor imdada: "Kişi, sevdiğiyle beraberdir."
Tesbih böceği gibi büzülüyor ruh.
Dilimizden "elhamdülillah" dökülüyor naçizane. Ve yeniden seyre koyuluyoruz bu âlemi.
Zerreden kürreye...
Atomdan karıncaya,
İlk yaratılıştan, kıyamete varıncaya kadar...
|