Küll Erildir, Külden Ayrılan Parçalar, Yani Cüzler ise Dişil.
Hazreti Havva Vâlidemiz, Hazreti Âdem Aleyhisselâm Babamızdan, Yani Onun Bedenine Ait Bir Parçadan Halk Edilmiş, Yani Yaratılmıştır.
Küll, Yani Aslolan “Bütün”, Kendinden Ayrılan Parçaya Düşkündür, Aşk Sevgi ve Muhabbet Besler Fakât Bu Meyil Adı ARZUDUR.
Cüz ise, Yani Bütünden Ayrılan Parça ise Külle Doğru “Sürekli Bir Hareket Hâlindedir” Ama Bu Hareketin Sebebi Arzu Değil İHTİYAÇTIR.
Çünkü Bütün, Parçasında Kendisini Görür, Her Kişinin Kendisini Sevmesi Gibi Er Kişi de Kendisinden Ayrılan Parçayı Sever, Ona İlgi Alâka, Sevgi ve Muhabbet Besler. Dişil Olansa Er Kişiden Ayrılan Parça Olması Hasebiyle Onu “Anavatan”ı Olarak Görür ve Kendisine Kol Kanat Gerecek Güvenilir Bir Yurt Olarak Kabûl Eder ve Bu Sebeple Er Kişiye Yönelir.
Şu Hâlde Eril Olanın Dişil Olana Meyli Arzudur. Arzusunun Nedeni ise Aşk ve Muhabbettir. Dişil Olanın Eril Olana Meyli ise İhtiyaçtır. İhtiyacının Nedeni ise Kendini Güven Altına Almak İstemesidir. Dolayısıyla İkisi Arasında Birçok Açıdan Fark Var ise de, Eril Olan Dişil Olanı Arzu Eder Ama Dişil Olan Eril Olana İhtiyaç Duyar.
Konuyu Biraz Daha Anlaşılır Kılmak İçin Şu Haber Gâyet Açıklayıcıdır; Allahû Teâlâ Hazretleri Âdem Aleyhisselâm’ı Yarattığı Zaman Âdem Aleyhisselâm Göğe ve Yere Baktı, Arkadaşlık Yapacak Hiç Kimseyi Göremedi. Her Kuş Kendi Cinsiyle Uçar Denildiği Gibi.
Tâbiî Canı Sıkıldı. Otururken Uyku Bastırdı. O Uyku ve Uyanıklık Arasındayken, Hakk Teâlâ Hazretleri Cebrâil Aleyhisselâm’a, Âdem Aleyhisselâm’ın Sol Eğe Kemiğini Çıkarmasını Emretti. O da Onu Çıkardı. Âdem Aleyhisselâm Bundan Hiç Acı Duymadı ve Allahû Teâlâ Hazretleri Eğe Kemiğinden Havva’yı Yarattı. Kıyâmete Kadar Olacak Her Güzelliği, Her Zarafeti Ona Koydu. Her Şevki, Her Aşkı, Her Muhabbeti Âdem Aleyhisselâm’ın Kalbine Koydu. Nihâyet Havva, Yerlerde ve Göklerde Olanların En Güzeli Oldu. Âdem Aleyhisselâm da Yeryüzünde ve Gökyüzünde Olanların En Âşığı Oldu. Derken Havva’ya Cennet Elbiselerinden Yetmiş Elbise Giydirdi. Başına da Cennet Taçlarından Bir Taç Koydu. Onu Altın Kürsüsüne Oturttu. Sonra Âdem Aleyhisselâm’ı Uyandırdı ve Havva’yı Ona Sundu. Âdem Aleyhisselâm Hayretler İçerisinde Ona Şöyle Seslendi:
▬ “Sen Neredensin, Kimin İçinsin?”
▬ “Allah Beni, Senin İçin Yarattı.”
▬ “Haydi, Gel Bana!”
▬ “Sen Gel Bana!”
Diye Cevap Verince, Âdem Aleyhisselâm Yerinden Kalktı ve Ona Gitti. İşte Erkeğin, Kadına Gitme Âdeti Oradan Kaldı.
Bu Konuların Doğru Şekilde Anlaşılabilmesi İçin Pek Çok Bilgiye İhtiyaç Vardır. Şu Âna Kadar Yapmış Olduğumuz Açıklama ise İşin Yalnız Zâhir Boyutuna Dâirdir. Çünkü Eril Olan, Zâhirde, Dişil Olana Meyletmektedir Fakât Bâtında, Yani Hakîkâtte Bu İş Bu Şekilde Değildir, Bilâkis Tam Tersidir. Çünkü Eril, Arzu ile Hareket Etmektedir, Dişil ise Sabit Duruyor Gibi Görünse de, Esâsen İhtiyaç İçerisinde Olup Hareketini Gizlemektedir ve İşte Bu Gönderide İşâret Edilen de Hakîkâtte Budur.
Bu Hakîkâte En Veciz Şekilde İşâret Eden Mevlâna Hazretlerinin Şu Sözü de Oldukça Önemlidir; Parçanın Hareketi, Dâima Kendi Bütününün Bulunduğu Tarafadır [Mesnevî].
Kalbi Doğrulara Açık Olup da Hakkıyla Düşünecek Kimse İçin Bu Kadarı Fazlasıyla Kâfidir. Bundan Fazlası Tartışma Konusu Olacaktır. Bir de Bu Tip İlimler Herkese Verilmemelidir. Zirâ Hak Etmeyenlerin Eline Geçmesi Olasılığı Vardır. Hak Etmeyen Kimseler ise Art Niyet Sahipleridir. Bu Nevi Bilgiler Bu Gibi Art Niyetli Kimselerin Eline Geçecek Olursa, Diğer İnsanların Hakkına ve Kanına Girebilirler. Onun İçin Bu Kadarla İktifa Edelim.
.
|