AIDS Hastalığı ve HIV Virüsü
AIDS, "Acquired Immunodeficiency Syndrome" (Edinilmiş Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) kelimelerinin kısaltmasıdır. 2000'li yıllara girerken dakikada 11 yeni olgunun aramıza katıldığı çağımızın salgını olarak kabul edilen hastalık, AIDS, ilk defa 1981 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde ve Haiti'den gelen göçmenlerde ender rastlanan "Pneumocystis carini pnömonisi" (PCP) ve "Kaposi sarkomu" (KS) olgularının saptanması ile AIDS, "Edinsel İmmün Yetmezlik Sendromu" tanımlanmıştır. PCP ve KS olguları o tarihe kadar tek tek olarak görülmekte ve herhangi bir sorun olmamaktaydı. Aynı tarihlerde Amerika Birleşik Devletleri'nde sağlık merkezi klinisyenleri ve epidemiyologlar, özellikle genç homoseksüel erkeklerde, birlikte görülen hastalık tablolarını fark etmişler ve bu olguları "Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi"ne (Center for Disease Control and Prevention-CDC) bildirmişlerdir1981 yılının Haziran ayında sürveyans çalışmaları başlamış ve Şubat 1983 tarihine dek 1000 HIV / AIDS olgusu bildirilmiştir.
Hastaların çoğunluğu Amerika'da olup, bütün dünyaya buradan yayılmaktadır. Müslüman memleketlere çok sonra girmiş ve daha sonra zor yayılma imkanı bulabilmektedir. Dünya Sağlık Teşkilatı WHO'nun resmi açıklamasına göre, son on yılda (1993) AIDS'ten ölenlerin sayısı 366.455 olup, bunların 217.729'u Amerikalı, 92.922'si Afrikalı, 51.914'ü Avrupalı ve 1080 kişisi Asyalıdır. ABD'de AIDS'ten ölenler, Vietnam Savaşında ölen ABD asker sayısından fazladır. Dünya Sağlık Teşkilatı'nın tahminlerine göre, 10 yıl sonra AIDS' ten yılda on milyon kişinin ölmesi muhtemeldir.(1993)
Oldukça tehlikeli seyreden AIDS hastalığına Yakalananların %80'i, teşhis konulduktan sonraki iki yıl içinde eklenen çeşitli kanserlerden veya enfeksiyonlardan dolayı ölmektedir. Hastalığın kuluçka dönemi çok uzundur. Bu durum teşhisin de çok geç konulabildiğini gösteriyor. Virüsün alınmasından hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasına kadar 2-5 yıl kadar süre geçmektedir. Hastalığın vücutta meydana getirdiği en mühim değişiklik, bağışıklık sisteminin gittikçe bozulmasıdır. Vücut gerek mikrobik ajanlara, gerekse kanser hasıl olmasına karşı immun sistemini çalıştırmamakta Ani müdafaa ve mukavemet edememektedir. Bunun sonucu menenjit, zatürree, dizanteri, beyin iltihabı (ansefelit) ve çeşitli kanser türleri ortaya çıkarak tabloyu ağırlaştırmaktadır.
Hastalığın kendisine has şikayet ve bulguları yoktur. Enfeksiyonları ve çeşitli kanser türlerine göre değişik belirtiler olabilir. Ateş yükselmesi, gece terlemesi(3 aydan uzun süreli), kilo kaybı, halsizlik, aşırı yorgunluk, yaygın beze büyümeleri (kasıkta 2-3 değişik yerde öksürük ile birlikte bütün kan hücrelerinde akyuvarlar, alyuvarlar, trombosit) azalma ile kendini belli eder.
Hastalığın kendine has kan testleri olup, bunlarla (ELİSA testi ve elektron mikroskobu ile) HIV antijeni ve AIDS virüsü tespit edilerek kesin teşhis konulabilmektedir. Henüz virüse etkili bir ilaç koruyucu bir aşısı bulunamamıştır. Tedavi, eklenen Enfeksiyonlara ve tümörlere karşı olmakta, Dolayısıyla şifa meydana gelmektedir. Oldukça tehlikeli seyreden AIDS hastalığına Yakalananların %80'i, teşhis konulduktan sonraki iki yıl içinde eklenen çeşitli kanserlerden veya enfeksiyonlardan dolayı ölmektedir.
Hastalığın kuluçka dönemi çok uzundur. Bu durum teşhisin de çok geç konulabildiğini gösteriyor. Virüsün alınmasından hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasına kadar 2-5 yıl kadar süre geçmektedir. Hastalığın vücutta meydana getirdiği en mühim değişiklik, bağışıklık sisteminin gittikçe bozulmasıdır. Vücut gerek mikrobik ajanlara, gerekse kanser hasıl olmasına karşı immun sistemini çalıştırmamakta Ani müdafaa ve mukavemet edememektedir. Bunun sonucu menenjit, zatürree, dizanteri, beyin iltihabı (ansefelit) ve çeşitli kanser türleri ortaya çıkarak tabloyu ağırlaştırmaktadır.
Hastalığın kendisine has şikayet ve bulguları yoktur. Enfeksiyonları ve çeşitli kanser türlerine göre değişik belirtiler olabilir. Ateş yükselmesi, gece terlemesi(3 aydan uzun süreli), kilo kaybı, halsizlik, aşırı yorgunluk, yaygın beze büyümeleri(kasıkta 2-3değişik yerde öksürük ile birlikte bütün kan hücrelerinde akyuvarlar, alyuvarlar, trombosit) azalma ile kendini belli eder. Hastalığın kendine has kan testleri olup, bunlarla (ELİSA testi ve elektron mikroskobu ile) HIV antijeni ve AIDS virüsü tespit edilerek kesin teşhis konulabilmektedir. Henüz virüse etkili bir ilaç koruyucu bir aşısı bulunamamıştır. Tedavi, eklenen Enfeksiyonlara ve tümörlere karşı olmakta, Dolayısıyla şifa meydana gelmektedir
Edinilmiş immün yetersizlik sendromu (AIDS), tek başına bir hastalık değildir. AIDS hastaları bağışıklık sistemlerinin ciddi şekilde baskılanmış olmasından veya yeterince çalışamamasından dolayı, her türlü enfeksiyona ve hastalığa karşı normal insanlardan daha savunmasızdırlar. Dolayısıyla, yakalanılan basit bir üst solunum yolları enfeksiyonu bile AIDS hastalarının ölümüne sebep olabilir.
AIDS'in etkeni, İnsan İmmünyetmezlik Virüsü'dür (HIV). HIV, kişiden kişiye semen, vajinal sıvılar ve kan yoluyla bulaşır. HIV, vücudu enfeksiyonlara karşı koruyan akyuvarların yeterli miktarda yapımını engeller. Dolayısıyla vücut, bakteri ve virüslere karşı savaşamaz hale gelir. Diğer taraftan AIDS teşhisi, ölümle eşdeğer tutulmamalıdır. Düzgün ve doğru bir bakım ve tedaviyle AIDS hastaları da yıllarca üretken bir hayat sürebilir. Bu nedenle HIV enfeksiyonu, şeker hastalığı gibi kronik bir hastalık olarak kabul edilmelidir.[1]
AIDS, bağışıklık yetmezliği sendromu, bağışıklık sisteminin işlev görmez duruma gelmesiyle, vücudun mikrobik hastalıklara karşı koyamaması durumudur. AIDS'in nedeni yine bir mikrobik hastalıktır. HIV adı verilen virüs AIDS'e yol açar.
HIV vücuda girdikten sonra kan hücreleri içinde, özellikle CD4 T kan hücrelerine yerleşerek çoğalır. Bu hücrelerin dışında yaşama ve çoğalma yetenekleri yoktur. Zarar gören CD4 T hücreleri vücudun bağışıklık sistemini yıkıma uğratır. Vücut direnci düşen kişide diğer zamanlarda zararsız veya hafif geçebilecek hastalıklar bile ağır seyreder. Lenf bezlerinde büyümeler, ağız ve deride uçuk, yara ve lekeler, nedeni bilinmeyen uzun süreli ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı, ishal, öksürük, cinsel organda uzun süre iyileşmeyen yaralar, tüberküloz gibi belirtiler ortaya çıkar.
Bir kimsenin vücudunda HIV virüsünün bulunup bulunmadığının anlaşılması için HIV testi yapılmalıdır. HIV virüsünü saptamak amacıyla uygulanan testler ilk üç ay içinde sonuç vermez. Bu döneme "pencere dönemi" denir. Pencere döneminde de hastalık bulaştırılabilir.
AIDS hastası insanlar, bağışıklık sistemi güçlü olan insanları etkilemeyen mikroplar nedeniyle kötü enfeksiyonlara yakalanırlar.
AIDS hastası olmadan yıllar önce HIV virüsü almış olabilirsiniz.
1980'li yılların başlarında olgu sayısının az olması ve homoseksüel erkek grubunda görülmesi nedeni ile hastalık fazla ilgi çekmemişti. Ne zaman ki biseksüel erkekler aracılığı ile kadınlara ve enfekte hamile kadınlardan da bebeklere enfeksiyon geçmeye başladı, olgu sayıları giderek arttı ve HIV / AIDS, tüm dünyanın odak noktası durumuna gelmeye başladı.
Yayılma yollarının özelliği, hastalığın belirtisiz geçen uzun bir döneminin olması ve tanı koymanın kan testleri dışında olanaklı olmaması HIV enfekte olgu sayılarının giderek artmasına neden olmaktadır. Tıp dünyası, gönüllü kuruluşlar hastalığın öneminin anlatılabilmesi, toplumun bilgilendirilmesi ve korunma yollarının öğretilmesi için çalışmalar düzenlemeye başlamışlar ve 1 Aralık gününü de "Dünya AIDS Günü" olarak ilan etmişlerdir. Dünya Sağlık Örgütü her yıl 1 Aralık için bir slogan belirlemekte ve tüm ülkeler bu çerçevede toplumu bilgilendirmeye yönelik çalışmalar yapmaktadırlar1999 yılının sloganı "Dinle, Öğren, Yaşa!" olarak belirlenmiş olup bu slogandaki amaç, hastalıkla ilgili farkındalığı artırmak ve AIDS programlarını güçlendirmek olarak düşünülmüştür.
Kan ve kan ürünlerinin rutin HIV yönünden taranması, antiretroviral ilaçların kullanıma girmesi, fırsatçı enfeksiyonların profilaksisinin (önlenmesinin) ve tedavisinin yapılabilmesi, yaygın ve etkili eğitim programlarının uygulanmaya başlanması ile HIV / AIDS epidemisinde (yaygınlığında) son yıllarda önemli değişiklikler gözlenmeye başlamıştır.
AIDS Hastalığının Belirtileri
Pek çok hastada AIDS, grip benzeri şikayetlerle başlar. Bu şikayetler, iki haftayla birkaç ay arasında devam edebilir. Başlangıçtaki şikayetlerinden sonra birkaç yıl süreyle herhangi bir şikayet görülmeyebilir. Bu sürede HIV pozitif olan kişinin kendisine nasıl baktığı çok önemlidir. Çünkü HIV virüsü vücuda girdikten sonra önce yavaş, daha sonra ise çok hızlı şekilde çoğalır. Tam anlamıyla yerleşmiş AIDS -ciddi enfeksiyonların görülmeye başladığı zaman- HIV virüsünün vücuda girmesinden 5-10 yıl kadar ortaya çıkar.
AIDS ilk kez 1981 yılında ABD'de tanımlanmıştır; fakat, teşhis edilememiş vakaların 1979 yılından beri var olduğu ve bugün dünyada yaklaşık 14 milyon kişinin HIV taşıdığı düşünülmektedir.
BELİRTİ ve BULGULAR
Virüsün alınmasından klinik bulgular ortaya çıkıncaya kadar geçen kuluçka dönemi yaklaşık 2-5 yıldır hiçbir klinik belirtinin bulunmadığı bu dönemde kanda HIV antijeni, antikoru veya her ikisi birden bulunabilir.Uzun süreli, açıklanamayan aşırı yorgunluk ve bitkinlik
Şişmiş lenf bezleri (kasık bölgesi dışında en az 2 bölgede ve en az 3 ay süreli)
10 günden uzun süren ateş
3 aydan fazla süreyle gece terlemesi
Açıklanamayan kilo kaybı (vücut ağırlığının %10'dan fazlası)
Deride veya ağız içinde, mor veya farklı renkte geçmeyen lekeler
Açıklanamayan, sürekli öksürük veya boğaz ağrısı
Nefes darlığı
Sürekli, şiddetli ishal
Sık tekrar eden mantar enfeksiyonları
Vücutta açıklanamayan çürükler veya kolayca meydana gelen kanamalar
Hastalığın Nedenleri
AIDS'e, HIV-1 ve HIV-2 virüsleri sebep olmaktadır. HIV-2 virüsü Afrika dışında nadiren görülmektedir. Virüsün kişiden kişiye bulaşma yolları:HIV taşıyıcısı kişiyle vajinal, oral veya anal seks yapılması
Damardan uyuşturucu kullananlarda ortak enjektör kullanımı
Kan ve kan ürünlerinin nakli
Anneden bebeğe kan yoluyla veya sütle geçiş
Genel kanının aksine, AIDS çok bulaşıcı bir hastalık değildir. Öpüşme yoluyla, tuvalet oturaklarıyla, dokunmayla, günlük hayatımızdaki cisim ve araçların ortak kullanımıyla, yiyeceklerle HIV virüsü bulaşmaz.
Tanıya Yönelik Araştırmalar
Kan tablosunda değişimler (lökosit, lenfosit ve trombositlerde azalma)
Anemi
Sedimentasyon hızında artış
Yardımcı / baskılayıcı T hücresi (helper/supressor, T4 / T8) oranında azalma (normal değer 2/1) yardımcı T hücrelerinin mutlak sayısında azalma (400/mm3)
İmmünofloresans tekniği ve ELİSA yöntemiyle HIV antijenleri gösterilebilir
ELİSA ile kanda HIV antikoru aranması: en iyi tarama testidir. Yanlış pozitif cevap alınabileceğinden, kuşkulu vakalarda doğrulama testleri gerekir.
Western blot antikor testi: Virüs proteinlerine karşı antikorların gösterilmesi ve ELİSA yöntemini doğrulama testi olarak kullanılır
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|