Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Oksijen Tedavisi
Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 10.02.17, 22:17
SiLence SiLence isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,486
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Oksijen Tedavisi

Oksijen tedavisi, hastaneöncesi acil bakımın en önemli kısmını oluşturmaktadır. Atmosferdeki oksijen oranı bilindiği gibi % 21 dir. Bu oran sağlıklı bir insanın yaşamını sürdürmesi için yeterli olurken, hasta veya yaralılara ilave oksijen gerekmektedir. İlave oksijen gerektiren durumlar:

Solunum ve/veya kalp durmasında (kardiyopulmoner arrest) uygulanacak TYD, normal dolaşımın (kardiyak out-put'un) ancak % 25-33 ünü sağlayabilecek kadar etkin olabilmektedir. Bu nedenle yüksek yoğunlukta verilecek oksijen hastanın yaşama şansını artıracaktır.



· Kalp krizi ve ani bilinç kayıpları; kanın kalbe veya beyne gidişinin herhangi bir nedenle engellenmesi sonucu ortaya çıkan bu acil durumlarda, oksijen tedavisinin yaşamsal önemi vardır.



· Şok; kalp-damar sistemindeki (kardiyovasküler sistem) dolaşımın, herhangi bir nedenle yetersiz kalması nedeniyle, yaşamsal dokuların yeterince kanlanamamasıdır. Bütün şok olgularında, dokulara ulaşan oksijenlenmiş kan miktarı azaldığından, oksijen tedavisi ile dokuların oksijen gereksinimi en üst düzeyde karşılanabilir.



· Kan kaybı; ister iç kanama isterse dış kanama olsun, dolaşan kan ve alyuvar miktarı azalacağından dolaşımdaki doymuş oksijen miktarı da azalacaktır; oysa kanın oksijene doymuş olması gerekir. Bunun için, dışarıdan oksijen desteği gereklidir.



· Akciğer hastalıkları; akciğerler solunan oksijenin, kana ve dokulara ulaşmasından sorumludur. Eğer akciğerlerin, herhangi bir nedenle ( pulmoner ödem, amfizem vd) görevlerini yapmaları güçleşirse, oksijen desteği ile bu sorun hafifletilerek, dokuların yeterince oksijenlenmesi sağlanabilir.



· Kemik kırılmaları, kafa yaralanması, ve diğer yaralanmalar; birçok acil durumda oksijen tedavisine gerek olmayabilir. Ancak, vücudun tüm sistemleri işbirliği içinde çalıştıklarından, herhangi bir yaralanma şoka neden olabilir. Şok durumunda ise tüm vücut etkilenir, dolayısıyla dışarıdan oksijen desteğine gereksinim vardır.



HİPOKSİ

Hipoksi, dokuların yeterince oksijenlenememesidir. Zaman zaman anoksi ile karıştırılmaktaysa da, anoksi dokuların tamamen oksijensiz kalmasıdır. Hipoksiye neden olan bir çok sebep vardır:



· Kişi yangın olan ortamda kalmışsa, duman soluyacak ve oksijensiz kalacaktır. Yetersiz oksijen nedeniyle de hipoksi gelişecektir.



· Hasta Amfizemli ise, bu akciğer hastalığı, oksijenin atmosferden dolaşıma geçişini zorlaştırır. Dolayısıyla akciğerler görevlerini yeterince yapamadıklarından hipoksi gelişir.



· Aşırı doz uyuşturucu (veya ilaç) alınmışsa, bu durumda hastanın solunum sistemi baskılanır. Hastanın solunum hızı dakikada 5' e kadar düşebilir. Hasta yeterince soluyamadığı için vücudun oksijen desteğine gereksinimi vardır.



· Hasta kalp krizi geçiriyorsa; akciğer görevini yerine getirmesine rağmen, kalp hasarı nedeniyle oksijenlenmiş kan vücuda pompalanamamaktadır. Dolayısıyla da hipoksi oluşmaktadır.



Ayrıca felç, şok ve diğer bazı durumlarda da hipoksi gelişebilir. Hipokside önemli olan, bulguların hemen tanınması ve anında müdahale edilmesidir. Hipoksi tanısı, derideki siyanoz ile konabilir. Eğer beyinde hipoksi gelişmişse, hastanın bilinç düzeyi bozulur. Taşikardi, huzursuzluk veya konfüzyon görülebilir. AABT, hipoksinin oluşmasını veya artmasını, oksijen vererek önleyebilir.









Solunum ve/veya kalp durmasında (kardiyopulmoner arrest) uygulanacak TYD, normal dolaşımın (kardiyak out-put'un) ancak % 25-33 ünü sağlayabilecek kadar etkin olabilmektedir. Bu nedenle yüksek yoğunlukta verilecek oksijen hastanın yaşama şansını artıracaktır.



· Kalp krizi ve ani bilinç kayıpları; kanın kalbe veya beyne gidişinin herhangi bir nedenle engellenmesi sonucu ortaya çıkan bu acil durumlarda, oksijen tedavisinin yaşamsal önemi vardır.



· Şok; kalp-damar sistemindeki (kardiyovasküler sistem) dolaşımın, herhangi bir nedenle yetersiz kalması nedeniyle, yaşamsal dokuların yeterince kanlanamamasıdır. Bütün şok olgularında, dokulara ulaşan oksijenlenmiş kan miktarı azaldığından, oksijen tedavisi ile dokuların oksijen gereksinimi en üst düzeyde karşılanabilir.



· Kan kaybı; ister iç kanama isterse dış kanama olsun, dolaşan kan ve alyuvar miktarı azalacağından dolaşımdaki doymuş oksijen miktarı da azalacaktır; oysa kanın oksijene doymuş olması gerekir. Bunun için, dışarıdan oksijen desteği gereklidir.



· Akciğer hastalıkları; akciğerler solunan oksijenin, kana ve dokulara ulaşmasından sorumludur. Eğer akciğerlerin, herhangi bir nedenle ( pulmoner ödem, amfizem vd) görevlerini yapmaları güçleşirse, oksijen desteği ile bu sorun hafifletilerek, dokuların yeterince oksijenlenmesi sağlanabilir.



· Kemik kırılmaları, kafa yaralanması, ve diğer yaralanmalar; birçok acil durumda oksijen tedavisine gerek olmayabilir. Ancak, vücudun tüm sistemleri işbirliği içinde çalıştıklarından, herhangi bir yaralanma şoka neden olabilir. Şok durumunda ise tüm vücut etkilenir, dolayısıyla dışarıdan oksijen desteğine gereksinim vardır.



HİPOKSİ

Hipoksi, dokuların yeterince oksijenlenememesidir. Zaman zaman anoksi ile karıştırılmaktaysa da, anoksi dokuların tamamen oksijensiz kalmasıdır. Hipoksiye neden olan bir çok sebep vardır:



· Kişi yangın olan ortamda kalmışsa, duman soluyacak ve oksijensiz kalacaktır. Yetersiz oksijen nedeniyle de hipoksi gelişecektir.



· Hasta Amfizemli ise, bu akciğer hastalığı, oksijenin atmosferden dolaşıma geçişini zorlaştırır. Dolayısıyla akciğerler görevlerini yeterince yapamadıklarından hipoksi gelişir.



· Aşırı doz uyuşturucu (veya ilaç) alınmışsa, bu durumda hastanın solunum sistemi baskılanır. Hastanın solunum hızı dakikada 5' e kadar düşebilir. Hasta yeterince soluyamadığı için vücudun oksijen desteğine gereksinimi vardır.



· Hasta kalp krizi geçiriyorsa; akciğer görevini yerine getirmesine rağmen, kalp hasarı nedeniyle oksijenlenmiş kan vücuda pompalanamamaktadır. Dolayısıyla da hipoksi oluşmaktadır.



Ayrıca felç, şok ve diğer bazı durumlarda da hipoksi gelişebilir. Hipokside önemli olan, bulguların hemen tanınması ve anında müdahale edilmesidir. Hipoksi tanısı, derideki siyanoz ile konabilir. Eğer beyinde hipoksi gelişmişse, hastanın bilinç düzeyi bozulur. Taşikardi, huzursuzluk veya konfüzyon görülebilir. AABT, hipoksinin oluşmasını veya artmasını, oksijen vererek önleyebilir.

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147