Kekemelik ve Tedavisi
Kekemelik, kişinin tekrar kekeleme kaygısıyla konuşma sesi, hece, sözcük ya da, cümleciklerin irkilme, duraklama, uzatma, patlatma, yinelemeler ve bazen bunların yanında, birtakım yüz, el, kol ve vücut devinimleri gibi belirtilerle konuşmanın ritim ve akıcılığında oluşturduğu iletişim bozukluğu [sup][1][/sup] ve konuşmanın akıcılığı ve ritminin, duraklamalar, tekrarlar, uzatmalarla ve çoğu kez bunlara eşlik eden beden hareketleriyle kesintiye uğramasıdır. Kekemeliğin miktarı ve şiddeti, farklı ortamlarda, günden güne, hatta aynı gün içersinde bile değişebilmektedir.[sup][2][/sup]
Kekemeliğin çoğunluk tarafından kabul edilmiş bir tanımı yoktur. Bazıları kekemeliği bir ritim bozukluğu olarak kabul ederler. Ritim bozukluluğuna konuşmanın akıcılığındaki bozukluğu ekleyenler de vardır.[sup][1][/sup]
Akıcı konuşmada ritim ve zamanlama büyük önem taşır. Hız, vurgulama ve doğru yerde duraklamalar açısından farklılıklar olsa da akıcı konuşmada sözcükler ve sözcük grupları kendiliğinden akar. Akıcılıkta ortaya çıkan bozukluklar, uygun olmayan duraklamalar, tekrarlar ve benzer problemler konuşmanın doğal akışını etkiler.
İşte ses, hece ve sözcüklerde uzatmalar, tekrarlar veya duraklamalarla ortaya çıkan konuşmanın akıcılığının bozulduğu bu durum "kekemelik" olarak adlandırılır. Artık, kişinin ne konuştuğundan çok nasıl konuştuğu dikkat çekmeye başlar. Konuşan kişi de dinleyenler gibi durumu fark ettiğinde, konuşma güçlüğüne korku ve endişe de eşlik eder. Bazı durumlarda belirgin yüz ve vücut hareketleri konuşma çabası ile birlikte görülebilir.[sup][3][/sup]
Konuşma, hem çevreye uyum kurma,hem de duygu ve düşüncelerimizi ifade yönünden çok önemli bir fonksiyondur. Çocuğun gelişim sürecinde birdenbire aynı sesleri, aynı heceleri tekrarıyla beliren kekemelikler vardır. Bazen de sanki musluk tıkanmışçasına çocuk susar, zorlanır; fakat konuşamaz. Kekeleyen çocuk, konuşma güçlüğü sanki bir suçmuş gibi üzülür,sıkılır ve zamanla içine kapanır. Çevreyle rahat uyum kuramadığı için mi kekelemektedir, yoksa kekemeliği mi bu uyuma engel olmaktadır? Aslında konunun her iki yönü de söz konusudur. Yumurta- tavuk örneği, kekemelikle birlikte uyumsuzlukta artar, gider. Çocuk zaman zaman kendini rahatlıkla anlatamamanın, sanki kendi içinde kilitli kalmanın zorluğunu, ıstırabını yaşar. Sıkışık, tutuklu, tıkanmış hisseder kendisini.[sup][4][/sup]
Kekemelik, popülasyonun %5'ini etkilemektedir ve en yüksek görülme oranı okulöncesi dönemdedir. Genellikle 2–7 yaş arasında ortaya çıkar ve erkek çocuklarda daha ağır seyreder. Kız-erkek oranı 1/4 tür. Bu çocukların en az %20'sinde kekemelik devam eder, genellikle giderek şiddetlenir ve ergenlik döneminden sonra da devam ediyorsa yaşam boyu sürecek olan bir bozukluk haline gelmesi muhtemeldir.[sup][2][/sup]
Bazen çocuklar, kekeleyen arkadaşlarını taklit ederek, onlara öykünerek kekelemeye başlarlar. Zamanında devreye girerek bu davranışın alışkanlık haline gelmesine engel olmak gerekir. Ateşli bir hastalık, ani ve kuvvetli bir uyarandan korkma da kekemeliğe başlangıç olabilir. Yeni bir çevreye uyum zorluğu, okula başlayış ya da yepyeni bir okul ve aşırı disiplinli bir öğretmen de kekemelik nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır.[sup][4][/sup]Kekemelikle İlgili KuramlarKekemeliği açıklayan çok sayıda yaklaşımın olması, konuyla ilgili çalışanları bir çok bulgu ve tedavi yöntemi ile karşı karşıya getirmektedir. Her tedavi yaklaşımı, bir kuramın üzerine yapılanmıştır. Örneğin davranış değiştirme teknikleri ile tedavi yöntemi, kekemeliği "öğrenilmiş" bir davranış olarak ele almaktadır. İşitme testlerinden elde edilen sonuçlar, kekemeliği işitsel geribildirim mekanizmalarındaki bozukluğa işaret ettiği şeklinde yorumlanırken, kalıtımın kekemelikte etkisi ile ilgili çalışan araştırmacılar, kekemeliğin kalıtımsal bir bozukluk olduğunu öne sürmektedirler. Bu yaklaşımlardan her biri kekemelik hakkındaki verilerin bir açıklamaya çalışır, ancak henüz kekemelik hakkında tüm araştırma verilerini bir arada açıklayabilen bütünleyici bir yaklaşım yoktur. Diğer yandan ilgili temel tartışma, daha çok kekemeliğin psikolojik kökenli mi, fizyolojik kökenli mi olduğu ayrımında odaklaşmıştır.[sup][5][/sup]
1. Teori: Kekemelik öğrenilmiş bir davranıştır. Bu teoriye göre çocukların gelişim dönemindeki dil ve konuşma becerilerini öğrenirken bazen akıcı konuşmayabilirler. Konuşmaya başlamadan önce ilk sesleri birkaç kez tekrarlar veya bazı sesleri uzatırlar. Bu durumdan kaygı duyan çocuklar bu kekemelik başlangıcını pekiştirirler. Pekiştirilen kekemelik de kaygı duygularını arttırır. Eğer kekemelik öğrenilmiş bir davranışsa, bu davranış düzeltilebilir. Yanlış öğrenilen alışkanlıklar yerine doğru olanlar öğretilmeli.
2. Teori: Kekemelik psikolojik bir sorundur. Bu teoriye göre kekemelik psikoterapi ile tedavi edilebilen bir ruh hastalığıdır. Bu inanışa göre kekemelik yoğun ve çeşitli duygusal tepkilere sebep olur. Kekemelerin, konuşma güçlüğünden ve kendini ifade edememekten kaynaklanan en sık yaşadığı duygular utanma ve huzursuzluktur. Belirli durumlarda gereken kelimeleri söyleyememek kaygı ve korkuya sebep olur. Çoğu zaman dinleyicilerin olumsuzluğu ve kuşkuları kekemelerin başarısızlık korkusunu arttırır.
3. Teori: Kekemelik nörolojik bir bozukluktur. Birçok insan inanır ki kekemelerin ve diğer insanların arasında beyinden kaynaklanan nörolojik farklılıklar vardır. Farklı organik teorilere göre kekemeler çoğunlukla sol kulağı ile işitir, normal konuşan insanlarda ise sağ kulak dominanttır. Bu gerçek de olsa neticede huzursuzluk duyguları kekemeliği tetikler. Böylece, kekemelik nörolojik ve psikolojik temellidir. Kekemelik sadece psikolojik bir sorun değildir çünkü başka yönlerde kekemelerin diğer insanlardan hiçbir farkı yoktur.[sup][6][/sup]Kekemeliğin BelirtileriKekemelik ışık ve ses dalgasına dayalı iki tür belirti veren bir iletişim problemidir. Kekemelik tek bir isim ile anılan bir problem ise de, kendi içinde bir takım ayrıcalıkları olan türler halinde de ele alınabilir.
Ses dalgasına dayalı olan belirtileri yukarıda verilen tanımlar içinde değişik sözcüklerle ele alınmış bulunmaktadır. Ama burada bir kez daha sıralamakta bir sakınca yoktur. Sesin çıkması gereken zamanda çıkmayışı, patlayarak çıkması, gereğinden fazla uzatılması, gereksiz yere yinelemesi, seslerin birbirine ulanarak sözcük oluşturulmasında olağandışı yerlerde duraklayarak ulamanın kesintiye uğraması gibi belirtiler sese ilişkin olanlardır.
Ayrıca bunlara ek olarak ışık dalgası, yani görüntü veren diğer belirtiler de vardır. Bunlar konuşanın dudak, burun hareketlerinde olağan dışılık, göz kırpma, gereksiz yerlerde yüz kasılmaları, boyun sinir ve kaslarında kabarma ve gerilme, el ve kol hareketlerinde sertleşme ve gereksiz davranışlar, ayak, bacak hareketlerinin katılması ve tepik, kasılma gibi davranışların görülmesi, bazen tümüyle gövdenin olağandışı davranışlarda bulunması halleridir.
Kekemelik bazı kişiler için konuşmaya başlama sorunudur. Kişi konuşmaya niyet eder, konuşmak için girişimde bulunur. Fakat bir türlü konuşmanın ilk sözcüğünde, ilk sözcüğün sesine başlayamaz. Onu çıkartmak için zorlanır. Bu zorlanma dışardan da kolayca fark edilebilecek düzeyde olur.
Kekemeliğin bir diğer türü, konuşma başladıktan sonra alışılmamış bir biçimde konuşmanın kesilmesi ya da duraklamasıdır. Çoğunlukla başlanmış olan tümce bir ya da bir kaç yerinde kesintiye uğrar. Bazı hallerde her duraklamayı bir başlayamama güçlülüğü izler.
Bir başka tür kekemelik, konuşmaya başlarken belirli seslerin çıkarılış biçimiyle ilgilidir. Bazı bireyler konuşurken bazı sesleri, özelikle sözcüklerin ilk seslerini birden patlatarak çıkarır. Birey para diyecekse, önce duraklar. Bütün gücünü ilk ses olan "p" nin çıkarılmasına harcar. Böylece ilk hece olan "pa" olağandışı bir gürlükte ve birden çıkarılır. Bundan ötürü böylesi belirti veren kekemeliğe patlama denir.
Bazı olgularda belli bazı sesler olağandışı sayıda yineler. Birey ben diyecekse "b" sesini heceleyerek be, be ,be ,be ,be, be....diye yineler ve sonunda ‘n' sesini de ekleyerek ben sözcüğünü tamamlar.
Bazen ses olağandışı uzatılarak çıkarılır. Uzak demek isteyen bir kekeme sesini gereğinden fazla uzatarak ancak uzak sözcüğünü söyleyebilir. O zaman sözcük uuuuuuuuuuzak biçiminde çıkarılmış olur. Uzatma ilk seslerde olduğu gibi sözcük ortasında olan sesler de pek görülmez.Kekemeliğin DönemleriGelişimi içinde kekemelik, belli bazı dönemlerde ayrılıp incelenebilir. Çoğunlukla kabul edilen birinci dönem kekemeliği ile ;ikinci dönem kekemeliği diye adlandırılan ikili ayırımdır.
Birinci Dönem Kekemeliği: çocuğun konuşmasında duraklama, tutulma, yineleme ve uzatmalar dinleyenler tarafından fark ediliyor, fakat çocuk kendisi bunların farkında değil ve konuşmaktan çekinmiyorsa böylesi özürler birinci dönem kekemeliğidir denebilir.
İkinci Dönem Kekemeliği: Bu dönem kekemeliğinde, duraksama, tutulma, yineleme ve uzatmalardan başka, birtakım yüz el, kol ve vücut devinmelerinin eklenmesiyle konuşma daha çok NASIL a dikkat çeker hale gelir.Görülme Sıklığı Kekemelik, genellikle dil gelişiminin erken dönemlerinde ortaya çıkar (2-6 yaş). Kekemeliğin ortaya çıkma yaşı bazı durumlarda, okul çağına, nadiren yetişkinliğe rastlamaktadır. Kekemelik, toplumda % 3 oranında görülmektedir. Çocuklarda genellikle ailedeki daha küçük çocuklarda görülmektedir. Erkeklerde kadınlara göre 3-4 kat daha çok görülmektedir. Ketsel kesimlerde kırsala göre daha çok gözlenmektedir. En çok 2-6 yaş arasında görülmekte olup, ortalama başlangıç yaşı 5 yaş civarıdır.Daha yaşlı kekemelik vakalarının daha çok durakladıkları, hava akımlarındaki kesilmelerin , ses tellerine uygulanan basıncın, iletişim kurma korkularının daha yüksek olduğu ve konuşma durumlarından kaçınmanın daha çok görüldüğü saptanmış.
Genel olarak erkek çocukların kızlara göre daha karmaşık düzeyde kekelemelerinin olup, daha çok kekeleyerek, daha az karşılarındakilerle göz göze gelmeye çalıştığı, iletişim kurmaktan kaçındıkları, dolayısıyla tedavilerinin de daha uzun sürdüğü belirlenmiştir.
Bazı vakalarda erişkinliğe geçiş döneminde kaybolmakta, bunun dışında tedavi edilmeyen vakalar omur boyu sürmektedir.Kekemelik, çoğu kez çocuğun konuşmaya ilk başladığı iki-üç yaş döneminde görülür. Hayal gücü çok zengin olan çocuğun kelime hazinesi, duyup hissettiklerini anlatmaya yeterli değildir, sanki… Çocuk yeni sözcükler arar, zorlanır ve teklemeye başlar… İşte bu sırada ailenin telaşı, aşırı üzüntü ve heyecanı da bu teklemeleri pekiştirir. Ve çocuk, hemen her
sözcükte tekrar tekrar zorlanır.Kekemeliğe Ne Yol Açar?Kekemeliğin nedenleri konusunda ileri sürülen görüşler oldukça değişik ve çoktur. Kimi uzmanlar, kekemeliği yapısal bir bozukluk olarak ele alırken, kimi öğrenilmiş bir davranış, bir direniş belir tisi olarak tanımlamakta, bir başkası da çevresel nedenlerin kekemelikte önemli bir rol oynadığı görüşünü savunmaktadır. Son zamanlarda genler üzerinde yapılan çalışmalar önem kazanmakta ve umut verici çalışmalar devam etmektedir. Ancak, yaygın olarak kekemeliğin tek bir nedene bağlı olarak ortaya çıkmadığı görüşü hâkimdir.Herkes Zaman Zaman Kekeler mi ?Evet... Pek çok çocuk dil ve konuşma gelişiminde "normal" olarak değerlendirilebilecek bir kekemelik dönemi yaşar. Okul öncesi pek çok çocuğun kekemeliğin sınırlarından kekeme olmadan döndükleri görülmüştür. 2-6 yaş arasında çocuğun düşünme hızı sözcükleri çıkarabilme hızından fazladır. Bu nedenle çocukta geçici bir kekemelik, konuşma gelişiminin doğal bir sonucu olarak görülebilir. Bu hemen kekemelik olarak etiketlenmemelidir. çocuk konuşurken duraklar, ses, hece ve sözcük tekrarlan yapar, ama kendisi bunun farkında değildir. Küçük çocukların dili öğrenme süreçlerinde bu türden konuşma sorunları yaşamaları doğaldır. Çocuğun çevresindekiler konuşmasını düzeltmesi için baskıda bulunmazsa, çocuğun dikkati konuşması üzerine çekilmezse bu durum kendiliğinden düzelir.Kekemeliğe İlişkin Yanlış İnançlar“Kekemeliğin nedeni psikolojiktir (!) İnancıGünümüzde kekemeliğin nedenlerine ilişkin pek çok farklı görüş ileri sürülmektedir. Bu görüşlerden en yaygın olarak kabul görüleni kekemeliğin psikolojik nedenlerden kaynaklandığı görüşüdür. Pek çok kişi kekemeliğin nedeninin aşırı korku, üzüntü ya da heyecan gibi psikolojik bir nedeni olduğuna inanmaktadır. Bu yaygın kanın aksine uzmanlar, kekemeliğin psikolojik nedenlerden kaynaklanmadığını ancak, bu gibi faktörlerin kekeme bireylerin konuşmaları üzerinde olumsuz etkileri olduğunu kabul etmektedir. Yani hiçbir çocuk ya da yetişkin bir şeyden çok korktuğu ya da bir olaya çok üzüldüğü için kekeme olmaz. Bu gibi nedenlerin, kekemeliğe yatkınlığı olan bireylerde tetikleyici ya da kekemeliği şiddetlendirici etkileri olabilir. Ancak asla kekemeliğin doğrudan nedeni değildirler.“Kekemelik, kalıtsaldır” (!) İnancıToplumda yaygın olarak kabul gören bir diğer görüş ise, kekemeliğin genetik geçiş gösterdiği varsayımıdır. Bir çocuğun anne ya da baba tarafındaki akrabalarından herhangi birinde kekemelik öyküsü varsa, o çocuğun kekeme olma olasılığı yaklaşık %40–60 oranında daha fazladır. Ancak, ailesinde hiç kekemelik öyküsü olmayan kekeme bireyler de vardır. Dolayısıyla kekemeliğin yalnızca genetik nedenlerden kaynaklandığı görüşü doğru değildir. Ayrıca birinci derece akrabalarında kekemelik öyküsü olan pek çok kişide kekemelik görülmemektedir. Günümüzde kekemeliğin nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Ancak uzmanlar, kekeme bireylerde, beyin hemisferlerinden konuşmadan sorumlu olan sol hemisferin baskın olmayışının kekemeliğe yol açtığı görüşünde birleşmektedirler. Yapılan araştırmalar bu yönde güçlü kanıtlar ortaya koymakla birlikte henüz kesin bir yargıya varılamamıştır.“Kekemeliğin tedavisi yoktur” (!) İnancıKekemeliğe ilişkin bir başka yanlış inanış, kekemeliğin düzeltilemeyeceği ve tedavisinin olmadığına ilişkindir. Bazen konuşma terapisti olmayan ya da bu konuda yeterli bilgi sahibi olmayan kişi veya kurumlar, aileleri çocuklarının kekemeliğinin kalıcı olduğuna ve hiçbir zaman düzelmeyeceğine ilişkin yanlış yönde bilgilendirmektedir. Bu gibi yanlış telkinler ailelerin ümitsizlik duygularına kapılıp durumu bu şekilde kabullenmelerine ve çocuğu bu problemle tek başına bırakmalarına yol açabilmektedir. Günümüzde çok farklı kekemelik tedavi yöntemleri kullanılmaktadır ve kekeme kişiler bu yöntemlerden fayda sağlamaktadır. Özellikle de okul öncesi dönemde tedavi edilen çocuklar ileriki dönemlerde hiç kekelemedikleri gibi, pek çoğu küçük yaşlarda uygulanan terapileri dahi hatırlamamaktadır. Ancak yetişkinlik dönemine kadar hiçbir terapi görmeyen ya da bilimsel yöntemler dışında bir takım arayışlara yönelen bireylerde kısa sürede kesin sonuç alınması daha güç olmaktadır. Çünkü kişinin yaşı ilerledikçe, hiçbir zaman kekemeliğini kontrol altına alamayacağına inanmaya başlamaktadır. Ayrıca, sürekli olarak etrafındaki kişilerin alaylarına ve eleştirilerine maruz kaldıkları için konuşmayı gerektiren ortamlara dair bir takım korkular geliştirirler. Yetişkin bireylerle çalışırken, okul öncesi dönem çocuklarından farklı olarak konuşmaya, yabancı ortam ve kişilere dair bu korkularının da giderilmesine çalışılmaktadır. Bu da her zaman çok kolay olmamaktadır. Bu nedenle ebeveynlerin çocuklarının kekelediğini düşündükleri durumda hiç vakit kaybetmeden bu konuyla ilgilenen bir dil ve konuşma terapistinden yardım almaları gerekmektedir.“Kekemelik, ilaçlarla geçer” (!) İnancıKekemelerin tedavilerine ilişkin bir diğer yanlış inanış ise kekemeliğin ilaçla geçebileceği görüşüdür. Henüz dünyada kekemeliği geçiren bir ilaç tedavisi bulunamamıştır. Fakat bazı doktorlar kekemelik şikâyetiyle başvuran ailelere bazı ilaçlar önermekte ve bu ilaçların çocuğun konuşmasını düzelteceği yönünde yanlış bir izlenim yaratmaktadırlar. Kekemelik tedavisi için önerilen bu ilaçların çocuğu zaman çocuk için zararlı bir etkisi olmamakla birlikte hiçbir yararlı etkisi de bulunmamaktadır. Ailelerin kekemeliği düzeltecek, bilimsel olarak ispatlanmış herhangi bir ilaç tedavisi olmadığı konusunda bilinçli olmaları ve bu tip tedavilere bel bağlamamaları çok önemlidir.“Kekeme çocuklar, okulda başarısız olurlar” (!) İnancıKekeme çocuklar çocuğu zaman konuşmaktan kaçınırlar ve çok iyi bildikleri şeyler hakkında dahi konuşmayabilirler. Bu da ilk etapta onların yanlış tanınmalarına neden olur. Kekemeler zihinsel gelişim açısından diğer bireylerden daha geri değildirler. Yalnız konuşma konusunda daha isteksiz olabilirler. Değişik alanlardaki başarılarıyla topluma mal olmuş birçok kekeme vardır. Aristotle, Charles Darwin, Marylin Monroe, Bruce Willis, Isaac Newton, Musa Peygamber.[sup][2][/sup]Kekemeliğin Belirtilerini Ortadan KaldırmaBu yaklaşımın hareket noktası, her kekemenin bu belirtilerden kurtulmak isteği ve bir arayış içinde oluşurdur. Bu istek ve arayıştan yararlanılmalıdır. Ayrıca, belirtilerinin ortadan kaldırılabileceğinin kanıtlanması kolay olan bir başarı sağlamaktadır. Bu da kekemeye güven vermektedir. Belirtileri ortadan kaldırmaya yarayacak çalışmalar şöyle sıralanabilir.Kekemeliği oluşturan, sürdüren, ağırlaştıran etmenler ortadan kaldırılmalı ya da etkileri azaltılarak kekemeliğin gelişimi durdurulmalıdır.
Kişi probleminin farkına vardırılmalı, özrü kabullendirilmeli ve özrü yenmek için istekli hale getirilmelidir.Kekemeliği kişinin kendisine iyice incelettirilmeli, belirtileri fark ettirilmelidir. Teybe alınan sesini dinlemesi, ayna karşısında konuşmasını izlemesi kekemeliği hakkında bilgi sahibi olmasına yardımcı olur.
Belirtileri eleme planı yapılmalıdır. Belirtilenlerden en kolay elenebilecek onlar başa alınmalıdır.
Bu belirtiler olmadan konuşma öğretilmelidir. Bunun yollarından biri, adım adım diye adlandırılan yavaş konuşmadır. çocuk acele etmeden yavaş konuşma girişiminde bulunursa, eskiden yaptığı yersiz hareketlerin pek çoğunu yapmadığını görecektir. Diğer yol, davranış değiştirme yöntemlerini kullanmaktır. İstenmeyen davranışı söndürme, kekemelik belirtilerini elemek için de uygun düşmektedir. Eğer belirli davranış kişinin gereksinmesini doyurmazsa o davranışı sürekli kullanmaz. Onun yerine işini görecek başka davranış arar. Kekemelik belirtileri aynı ilkeleri uygulayarak ortadan kaldırılabilir. İstenmeyen davranışın bir karşıtı, yani istenileni vardır. Onu bulup ortaya çıkarmak, onu doyurucu davranış haline getirmek gerekir. İstenmeyeni yaptığında ödüllendirmeyip, isteneni yaptığında ödüllendirme esasına dayalı alıştırmalar yapılmalıdır.Kekemelik çocuğun ve çevresinin hoş görü düzeyine indirilmelidir. Herkesin bazı ufak tefek istenmeyen davranışları vardır. Ama kendisi bunları hoş görür. Fazla mesele yapmaz. Ta ki pek göze batıcı duruma gelinceye kadar. Yani insanoğlunun bir hoş görü özelliği vardır. Tabii bunun bir de sınırı vardır. Kekemeye, onun kekemelik belirtilerini biraz azaltarak hoş görülebilir düzeye indirmede yardımcı olmak gerekir. Bu, değişik çalışmalarla sağlanabilir. özellikle solunum araştırmaları üzerinde durulabilir. Genellikle, kekemelerin konuşma sırasında, soluklarını kullanamadıkları görülür. Soluğunu iyi kullanılabilir hale geldiğinde konuşması olumlu yönde değişiklik gösterecektir. Yine, orada belirtilen gevşetme ve rahatlama alıştırmaları üzerinde durulan konuşma hızını yavaşlatma çalışmaları bu konuda yararlı olur.
Tedavi Yöntemleri Kekemeliğin tedavisinde izlenen yollar, nedenlere ilişkin kurumlara bağlı olarak çok ve değişiktir.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|