Sanal Alemde insanı Keşfetmek
Olgun İnsandan Beklenilen; Kendisine Ait Olmayan, Kendisinin Uzantısı Olmayan Şeylerin de Hayatında Olumlu Karşılıkları Olabileceğini Görmesidir. Birinin Daha Güzel Olmasının Bizi Çirkin, Daha Başarılı Olmasının Bizi Yetersiz Yapmayacağına Kendimizi İknâ Edebilmemizdir. Kâinatın Bütünlüğü İçerisinde Bizim de En Az Diğerleri Kadar Anlamlı Bir Parça Olduğumuzun İdrâkine Vardığımızda, Hissettiğimiz Boşluk Duygusu da İyileşecektir.
Yalnızlık, Günümüz İnsanının Başa Çıkmakta Zorlandığı Duyguların Başında Geliyor. Kendiyle Kalmak, Kendine Bakmak Modern İnsan İçin Kaygı Verici Olduğu Kadar Zahmetli de. Bir Biçimde Kendiyle Karşılaşmak Zorunda Kalanlarsa, Gördüklerinden Memnun Değil ve Bu Yüzden Bakışları Ötekine Çevirmek, Diğerlerinin Ne Yaptığıyla İlgilenmek Her Durumda Çok Daha Konforlu Oluyor.
Sosyal Medya Ağlarının, Kendinden Kaçıp Kalabalıklara Karışmak İsteyenler İçin Vaatleri Sınırsız. Kullanıcılarına Yalnızlıklarını Unutturmakla Kalmıyor, Kendi Güvenli Kalabalıklarını Oluşturma Fırsatı da Sunuyor. Üstelik Kimse Birbirinin Ağında Kalmak İçin Emek ya da Zaman Harcamak Zorunda Değil. Kendisini Önemli Hissettiren Her Bağlantı, Kişileri Bir Arada Tutmaya Yetiyor.
Pamuk İpliğine Bağlı İlişkiler
Sosyal Medyada İlişkide Kalmaya Değer Bulduğumuz Her Kullanıcı, Aslında Narsistik Yanımızı Besliyor. Takip Ettiklerimizin Kıymeti Kendinden Menkul Değil ve Bizim Onları Takibe Değer Bulmamız, Onları Daha Önemli Yapıyor. Takipçiler Tarafından Açılmış Fan Hesaplarının, Yüceltici Yorumların, Aşırı Sahiplenici Yaklaşımların Altında Bu Narsistik Tutum Var; “Seni, Ben İstersem Var Ederim!”
Sosyal Medyada Önce İdealize Edip, Sonra Takip Ettiğimiz Kişilerle Bağlarımız Güçlü Göründüğü Kadar Naif de. Hayâl Kırıklıkları Yaşamamız Ân Meselesi. Oradaki Varlığımızı Boşluğa Düşüren, Bize Kendimizi Değersiz Hissettiren En Ufak Bir Davranış, Onlarla Bağımızı Koparmaya Yetiyor. Yücelttiğimiz, Övgüler Dizdiğimiz Kişiler, Bir Ânda Dünyânın En Berbat İnsanlarına Dönüşüyor. Kendi Zihnimizdeki Karşılıklarıyla Örtüşmediklerinde, Yani Bizi Umduğumuz Kadar Onaylayıp Önemli Hissettirmediklerinde, Aslında Çok Kibirli, Çok Görgüsüz, Çok Gösteriş Budalası Olduklarını Fark Ediyoruz.
Yara Alan Narsizmimiz, Ânında Kendi Telâfi Mekânizmasını Devreye Koyuyor. Yaşadığımız İçsel Sıkıntıdan Kurtulmak İçin, Daha Önce İdealleştirdiğimiz Kişiyi/İlişkiyi Aşağılamaya Başlıyoruz. Bu, Geçici Olarak Rahatlatıyor Belki Ama İçimizdeki Değersizlik Çekirdeğinin Büyümesine Engel Olamıyor. Onda Olan Ama Bizim Yeteri Kadar Sahip Olamadığımız, Yetersiz ve Eksik Olduğumuz İnancı; “Ben İyi Değilim Ama Sen de İyi Değilsin, Sana Bunu Hissettirmek İçin Elimden Geleni Yapacağım!” Tutumuna Dönüşüyor.
Sanal Dünyâda Kontrolümüzü Kaybediyoruz
Takipçisi Bol Kullanıcıların Paylaşımlarının Altına Yazılan Yıkıcı Eleştiriler, Hakâret ve Küfür İçeren Yorumlar ya da Alaycı İfâdeler, Hasedin Kontrolden Çıkmış Bu Hâlini Gözler Önüne Seriyor. Kimileri Duygularını Yadsımayı Başarabilse de Yaşadıkları Rûhsal Sıkıntıyı Baskılayamayanlar, İşi Uluorta Saldırganlığa Döküveriyor. Sanal Dünyânın İçsel Denetim Mekânizmalarını Devre Dışı Bıraktığı Bir Gerçek. Bu, Gölgede Kalan Yanlarımızı, Çok Daha Cesur ve Cüretkâr Şekilde Yansıtmamızı Kolaylaştırıyor. Ancak Asıl Belirleyici Olan Yalnızca Sanal Dünyâdaki Bu Denetimsizlik Değil. Gördüklerimizin Kalbimizi Buran, İçimizi Daraltan Tarafı Davranışlarımızı Belirliyor. Başkalarında Olan, Bizde Olmayan Ne Varsa (Güzellik Zenginlik Başarı Şöhret vs), Tez Zamanda Onların da Ellerinden Gitsin İstiyoruz. Bizde Açığa Çıkardıkları İçsel Bunaltıya Rağmen, Onların Ağlarında Kalmaya Devam Etmek, Belki de Mahvoldukları Günü Yakından Görebilme Umudundan Kaynaklanıyor.
İnsanî Temayülümüz; İyiliği, Güzelliği, Zenginliği, Başarıyı İsteme Yönündedir. Bu Yönelim, Kendimize ve Sevdiklerimize Hayatı Daha Yaşanılır Kılar. Ancak Kişi, Tüm Bunları İdealize Eder, Yalnızca Kendisinin Hak Ettiğine İnanır, Başkalarında Görmeye Tahammül Edemez Hâle Gelirse, O Zaman Çok Daha İlkel ve Yıkıcı Bir Tutumdan Söz Etmek Gerekir.
Başkalarının Başarısızlığından Mutluluk Çıkarmak
Mutsuzluklardan, Başarısızlıklardan, Âcizliklerden Keyif Alırken, Başkalarının Hayatında Yolunda Giden Şeyler Canımızı Sıkıyorsa, Bulunduğumuz Rûh Hâlinden Kurtulmak İçin Türlü Yollar Ararız. İdeal Nesnemizi (Ulaşılmaz Gördüğümüz Şeyi) Karalamaya, Onun Aslında Ne Kadar Kötü ve Aşağılık Olduğuna Kendimizi İnandırmaya Çalışırız. Biz Kusur Bulduğumuzda ya da Onu Aşağıladığımızda Gözümüzde Değerini Yitirmez Ama Geçici de Olsa Rahatlarız. Her Şeye Bir Kulp Takma Eğiliminde Olan, Gördüğü İyi ve Güzel Şeyler Karşısında Mutsuzluğunu Gizleyemeyenler Bu Girdabın İçerisinde Kıvrananlardır. Genelde, Girdikleri Ortamların Tadını Kaçırmalarıyla Ünlüdürler. Kendinizi Çok İyi Hissettiğiniz Bir Gün Onlardan Biriyle Karşılaşırsanız, Gününüzün Geri Kalanını Berbat Geçirebilirsiniz. Bu Ortam Sanal ya da Gerçek Fark Etmez. Etkileri Her Zaman Yıkıcıdır. Tohumu Bebeklik Yıllarında Atılan Hased, İnsanoğlunun En İlkel, En Gâyr-i Ahlâkî Duygusudur. İnsanın, İyi ve Güzel Şeyleri Hak Etmediğine Dâir, Kendine Olan Tutumundan Beslenir. Bir Bebeğin Dünyâsından İfâde Edecek Olursak, Annesinin Ona Gösterdiği Sevgiye, İlgiye, Bakıma Minnet Duymak Yerine, Muhtaç Olduğu Şeye Annesinin Sahip Olmasından Duyduğu Mutsuzluk Hâlidir. Bu Tutum Bir Bebek İçin Anlaşılırdır ve Zaten Bu Yanıyla İlkeldir de Ama Bir Yetişkin Tutumuna Dönüştüğünde, Kişinin Takılıp Kaldığı Yeri Göstermesi Bakımından Çok Çarpıcıdır.
Hased Kişi, Yalnızca Görünürdekilere Sahip Olmakla İlgilenir. Kendisine Sunulan İyilikleri ve Ardındaki Manâyı Göremez. Yalnızca Sosyal Medyada Değil, Günümüzde Her Ortamda En İnsanî Değerler Bile Gösterilebilir Olduğunda Anlamlı Hâle Geldiğinden, İnsanın Bu İlk Açmazı Sürekli Körüklenmektedir. Kabukta Takılıp Öze Erişememe, Lezzeti Yüzeyde Arama Eğilimi En Kolay Nerede Pratiğe Dökülüyorsa, Hased En Hızlı Orada Neşet Etmektedir.
Kâinat İçerisinde Anlamlı Parçalar
Olgun İnsandan Beklenilen; Kendisine Ait Olmayan, Kendisinin Uzantısı Olmayan Şeylerin de Hayatında Olumlu Karşılıkları Olabileceğini Görmesidir. Birinin Daha Güzel Olmasının Bizi Çirkin, Daha Başarılı Olmasının Bizi Yetersiz Yapmayacağına Kendimizi İknâ Edebilmemizdir. Kâinatın Bütünlüğü İçerisinde Bizim de En Az Diğerleri Kadar Anlamlı Bir Parça Olduğumuzun İdrâkine Vardığımızda, Hissettiğimiz Boşluk Duygusu da İyileşecektir.
Aslında Yaratılmış Ne Varsa, Biri Diğerinin Hayattaki Varlık Nedenidir. O Güzellikleri, Başarıları, Mutlulukları, Zenginlikleri Çektiğinizde Geriye Yaşanamayacak Bir Dünyâ Kalır. Kişinin Kendi Dışındaki Güzelliklere Bu Yönüyle de Bakabilmesi, Onu Şükrân Duygusuna Yaklaştırır.
Bu Olgunluğa Erişmiş Kişi, Hayatın Gerekliliklerini Yerine Getirmiş, Elinden Geleni Yaptıktan Sonra da Sonucu İçtenlikle Kabûl Edebilmiştir. Rûhsal Bir Teslimiyet, Bir Tevekkül Hâli İçerisindedir. Sonuçların Beklendiğinin Tersine Çıkması, Onu Yıkmaz ya da Üzmez. Yeni Bir Arzu ve İştiyâkla, Yeni Bir Yaratıcı Güçle Varoluşunu Sürdürmeye Gâyret Edebilecektir.
Minnet ve Şükrânı Fark Etmeliyiz
Her Şeyin En İyisini Hak Ettiğine Takıntılı Biçimde İnanan İnsanımızın, Tefekkürü, Şükrü ve Vefâyı Yeniden Hatırlaması, Bugün Yaşadığı Tüm Rûhsal Problemlerin de İlacı Olacaktır. İlişkilerini Kendisi ve Diğerleri Şeklinde Ayırmadığında, Yalnızlık ve Terk Edilme Korkularıyla da Daha Kolay Başa Çıkacaktır.
Biz, Batılı Davranış Bilimciler Gibi, İnsan Yavrusunun Dünyâya Yalnızca Hased Türünden Olumsuz Duygularla Geldiğini Varsayamayız. Kendi İçerisinde Minnet ve Şükrân Duygularını da Eşit Düzeyde Barındırdığına İnanmak Zorundayız. Başkalarının Acılarıyla, Dertleriyle Dertlenebilmekte, Sıkıntılarına Çâre Olabilmekte Ne Kadar Duyarlı ve İstekliysek, Bizim Dışımızdaki İnsanların Başarıları ve Mutluluklarını Gönülden Paylaşmakta da O Kadar Erdemli Olma Potansiyeline Sahibiz. Yaratıcının Cömertliğinin, İnsandaki İzini Sürdüğümüz ve O İstikâmet Üzere Yolda Olduğumuz Sürece, Hasedden Şükrâna Geçebiliriz.
|