Konserve ibadetler
Ruhumuz da konserve ibadetlerle besleniyor ya...
Misal;
Taaaa çocukluğumuzda kurduğumuz "Sübhaneke" duasıyla namaz kılıyoruz. Biraz bozuldu ama idare eder...
İlkokul zamanında mahalle hocasının, milletin içinde yüzümüz kızararak kıldırdığı namazdan nasipleniyor ruhumuz. Biraz artma-eksilme olabilir ama mühim değil. Yokluk belası idare ediyoruz işte. Filanca hiç kılmıyor ya..!
Sonra, "çabuk menemen" gibi "çabuk teravihlerimiz" var. "Kıl-çık" imamlar eşliğinde hem de eşi az bulunur, muazzam bir kalabalıkla...
Babaannemizden kalma "dört mevsim" kullanacağımız dini bilgileri de unutmayalım. Masal tadında... Bir kısmı "kapak atmış" olabilir. Sıkıntı yok. Malzeme israf olmasın. Üzerine ekleme, düzenleme yapmaya gerek yok. Hazır, pratik bilgi işte! Aslı astarı olup olmadığına mı bakacağız bir de?! Onlar, senelerdir kullanmışlar, akarı yooook kokarı yok..!
Bir de kangal kangal gıybet kokan cenaze merasimlerimiz var. Bu kutsal mekanlarda, diriye bile başını kapatmayan hanımlar, çok büyük fedakarlık yapıp siyah siyah örtülere bürünüyor.
Daha ne kurutulmuş âdetlerimiz, dilimlenmiş inançlarımız, kavrulmuş hatta biraz da dibi tutmuş ibadetlerimiz var da lafı uzatmayalım.
Konserveler, nefsimiz için bir mevsimlik...
Bizde, ruhumuzu ömür boyu besleyecek (!), inanç, ibadet, gelenek- görenekler var.
İşimize geleni, fırsat bulduğumuzu alıyoruz işte..!
Ruhlar aç olduğu için mecburen onunla beslenecek...
Yenisini öğrenmeye ve uygulamaya zaman yok. Hız çağındayız hız...
|