Sıkıntılar, günahlara kefarettir
Allahü teâlâ, her şeyi bir sebeple yaratmaktadır. İnsan da, bu sebebi kullanıp, o şeye kavuşur. Ayrıca bu dünyayı, imtihan yeri olarak yaratmıştır. Burada nimetlerin yanı sıra sıkıntılar da vardır. Hadis-i şerifte; (Şüphe edilen altını, ateşle muayene ettikleri gibi, Allahü teâlâ, insanları dert ve bela ile imtihan eder. Bazısı, bela ateşinden halis olarak çıkar. Bazısı da, bozuk olarak çıkar) buyurulmuştur.
Dertler, sıkıntılar, insana acı gelse de, bunlar iman edenler için, günahlarının affına sebep olmaktadır. Zaten Peygamber efendimiz; (Ümmetimin azabı dünyada verilir) buyurmuştur.
Yani Resulullah efendimiz, dünyada ümmetimin arasında olan fitneler, sıkıntılar, günahlarının dökülmesine sebep olur buyurmaktadırlar.
Allahü teâlâ, günahı çok olan kullarını affetmeyi murad edince, onlara çeşitli hastalıklar, sıkıntılar vermekte ve böylece o sıkıntılarla günahlarını affetmektedir. Bir hadis-i şerifte; (Sıtma hastalığı, insanın günahlarının hepsini temizler. Dolu tanesinde toz olmadığı gibi, sıtmalının günahı kalmaz) buyurulmuştur.
İsa aleyhisselam buyurdu ki:
(Hasta olup, musibete, felakete uğrayıp da, günahları affolacağı için sevinmeyen kimse, alim değildir.)
Musa aleyhisselam, bir hastayı görür, haline acır ve; (Ya Rabbi! Bu kuluna merhamet et!) diye arz edince Allahü teâlâ; (Rahmetime kavuşması için, gönderdiğim sebepler içerisinde bulunan bir kuluma, nasıl rahmet edeyim. Çünkü, onun günahlarını, bu hastalıkla affedeceğim. Cennetteki derecesini, bununla arttıracağım) buyurur.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“Dertlerin, belaların gelmesine sebep, günah işlemektir. Fakat, belalar, sıkıntılar, günahların affedilmesine sebep olur. Allahü teâlâ, sevdiklerinin günahlarını affetmek için, onlara dert, bela gönderiyor. Tövbe, istigfar edince de, günahlar affolur. Dert ve bela gelmesine lüzum kalmaz ve gelmiş dertler de gider. O halde, dert ve beladan kurtulmak için, çok istigfar okumalıdır.
Dertlerin, belaların, musibetlerin çok olması, günahların çok affedildiğini gösterir. Günahların çok olduğunu göstermez. Dostlarına çok bela vererek, günahlarını affeder, temizler. Böylece bunları, ahiret sıkıntılarından korur. Resulullah efendimiz ölüm halinde, şiddet ve sıkıntıda iken, hazret-i Fatıma, babasını çok sevdiği, çok acıdığı ve Peygamber efendimiz; (Fatıma, benden bir parçadır) buyurmuş olduğu için, o da sıkılıyor, kıvranıyordu. Kızının bu halini görünce, onu teselli etmek için, (Babanın çekeceği sıkıntı, ancak bu kadardır. Başka hiçbir sıkıntı görmez!) buyurdu.”
Sehl bin Abdullah-i Tüsteri hazretleri, hastalara ilaç verir, kendisi ise kullanmazdı ve; “Hastalığa sabrederek, oturarak kılınan namaz, sağlam olanın, ayakta kıldığı namazdan daha kıymetlidir” buyururdu.
Günah, Allahü teâlânın emirlerini yapmamak, yasak ettiklerinden sakınmamak demektir. Emir ve yasaklar, Müslümanlar, imanı olanlar içindir. İmanı olmayanlar, ibadet etmekle şereflenmemişlerdir. Bunlar, ibadet yapmadıkları, günah işledikleri için, dünyada azab çekmezler. Hatta her türlü nimete de kavuşurlar. İstediklerini, çalıştıklarının karşılığını elde ederler. Yalnız, zalim olanları, mahluklara eziyet verenleri, dünyada da cezalarını çeker. İnkar edenlere, yalnız bir emir verilmiş, o da, iman etmeleri, Müslüman olmalarıdır. Bu emri dinlememek, çok büyük bir suçtur. Bu suçun cezası da, çok büyük ve sonsuzdur. Dünyada böyle bir ceza yoktur. Bu sonsuz ceza, ahirette Cehennemde verilir.
Netice olarak Allahü teâlâ, kendisine iman eden kullarına ihsanda bulunarak, işledikleri günahların karşılığını, dünyada çeşitli sıkıntı ve dertler vererek affetmektedir. Ceza, suçun büyüklüğüne göre değişir. Günah küçük olur ve suçlu boynunu büküp yalvarırsa, bu suç, dünya dertleri ile affolunabilir. Fakat, günah büyük, ağır ve suçlu da inatçı, saygısız olursa, bunun cezası ahirette sonsuz olur.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|