Tevbe edersen yine kabul ederiz
Dâvud (a.s), uzun zaman ağladığı halde ağlamasından fayda görmeyince, dünya kendisine daraldı, üzüntüsü arttı ve şöyle dedi:
— Yâ ilahî! Ey Efendim! Ben günahımı nasıl unutayım? Oysa ben Zebur'u okuduğum zaman, akan su akmaz, esen rüzgâr esmezdi. Kuş gelip başıma gölge yapardı. Vahşî hayvanlar benim mihrabıma yaklaşırdı. Ey rab! Ey Mevlâ’m! Şu, benimle senin arana giren vahşet nedir? Bu yalvarış üzerine Allah Teâlâ, ona şöyle vahiy etti:
— Ey Dâvud! O söylediğin, İtaatin ünsiyeti, bu durum ise mâsiyetin vahşetidir. Ey Dâvud! Âdem, yaratıklardan biridir. Onu kudret elimle yarattım, ona ruhumdan üfürdüm. Meleklerimi ona secde ettirdim. Keramet elbisemi ona giydirdim. Ve tacını onun başına koydum. O yalnızlıktan şikâyet etti. Onu kulum Havva ile evlendirdim. Onu cennetime yerleştirdim. O bana isyan etti. Onu zelil ve çıplak olduğu halde, komşuluğumdan uzaklaştırdım. Ey Dâvud! Benden dinle! Hakikat benim dediğimdir. Sen bize itaat ettin. Biz de sana itaat ettirdik. Sen bizden istedin biz de sana verdik. Bize isyan ettin, sana mühlet verdik. Eğer sen şu isyanına rağmen bize tevbe edersen senden onu kabul ederiz.”
Haydi bir Tevbe edelim...
|