Nefsin en ürkütücü ve terbiye edilmesi en zor olan yüzü
Şimdi sizinle nefs konusunu bir başka açıdan ele alalım.
Çözüm nerededir?
Nasıl çözebilirsiniz bu konuda açıklama yapalım. Nefsin bir görünümü de kendini doğru ifade etmeyi, derinini açmayı becerememe duygusundan doğar. Hassasiyet o noktadadır ki iyiniyetli bir tesir dahi; tüm koruma kalkanlarını indirmiş, teslim olmuş varlığa, yıkıcı, acıtıcı olur ve hatta akıcı halden taşlaşmış hale dönüştürebilir.
Enkarnasyonlar bir yana, içinde bulunulan hayatta dahi kendini ifade edememekten kaynaklanan, derinlerde bir yerde bulunan kabuk tutmuş yaralar vardır. İşte iyileşmemiş bu yaraların kabuğu çabuk kalkar. Nefsin en ürkütücü yüzüdür bu. Ve terbiye edilmesi en zor olan yüzü.
Bunun çaresi ise ne nasihattir, ne sille, ne ihtar. Bunun çaresi şefkattir ille de şefkat. Aksi halde içe dönüş vuku bulmaz, içine kaçmak çare gibi görünür. Bu ise yaranın bir kat daha kabuk tutmasıdır. Ve o kabuklar kat kat nefsaniyettir.
Çözüm ise varlığın kendisindedir. Deneme yanılma, hata yapma korkusundan sıyrılmanın en kısa yoludur. Sadece bir anahtarı vardır. O da deneyen yanın gözlenmesi şeklindedir, kişi olayları yaşarken kendini yan taraftan izlemelidir.
Varlık izleyen ve izlenen olarak nefsini terbiye edebilir. Varlık ancak bu haldeyken yardımları içselleştirebilir. Nefsini önce kabul eder, kabul kabukları yumuşatır, sabırla o kabukların dönüşümüne izin verir.
Her insan özünde dönüştürücüdür. Dönüştürücülük onun şifacı yanıdır. O nedenle nefsle nasıl başedebilmek gerektiği konusu her daim yanıbaşında olacaktır. Tek çaresi beceremedim duygusunu aşmak, kendini gözlemeye devam etmektir…Ama acıtmadan, incitmeden…
|