İslâm’ı ihsan makamında yaşamak
Müslim, Nesaî, Ebu Davud, Tirmizî ve İbn Mâce’nin Ebu Hüreyre r.a.’den aktardığı hadise göre bir gün Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz bir yerde oturuyordu. Yanına biri gelip ona;
– İman nedir, diye sordu. Efendimiz:
– İman; Allah’a, Meleklerine, Allah’a kavuşmaya, peygamberlerine ve öldükten sonra dirilmeye inanmaktır, cevabını verdi. O kişi:
– İslâm nedir, diye sordu. Efendimiz s.a.v:
– İslâm; Allah’a ibadet edip hiçbir şeyi O’na ortak koşmamak, namazı ikame ve zekâtı eda etmek, Ramazanda da oruç tutmaktır, dedi. Sonra o kişi:
– Peki ihsan nedir, diye sordu. Efendimiz:
– Allah’a sanki görüyormuş gibi ibadet etmendir. Eğer sen Allah’ı görmüyorsan da şüphesiz O seni görmektedir, buyurdu.
Bu kişinin soruları ve rahat tavrı karşısında şaşkınlık içinde kalan sahabeye dönen Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz;
– Bu kişi Cibril idi. Size dininizi öğretmeye geldi, buyurdu.
Bu hadis, “iman”, “İslâm” ve “ihsan” kelimelerini hiç bir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde tanımlamaktadır. Buna göre iman, Kur’an ve Sünnet’te emredilen temel inanç konularına tam manasıyla iman etmektir. Yani insanın sahip olması gereken inanç esaslarını açık seçik ortaya koyarak doğru akideye sahip olmaktır.
İslâm, her müslümanın mükellef olduğu ibadet şartlarını yerine getirmektir. Namaz, oruç, zekât ve hac gibi, mümin ve müslüman kişiyi Allah’a yaklaştıran ibadetleri insanın kudreti ölçüsünde kâmilen yapmasıdır.
İhsan ise, iman ve İslâmı adeta Cenab-ı Hakk’ı her an görüyormuş gibi yaşamaktır. Yani her an Yüce Yaratıcı’nın huzurundaymışız gibi davranmak, hissetmek ve yaşamaktır.
__________________
Ne senle yaşanıyor
Ne de sensiz oluyor
Şu garip bomboş dünyada..
|